chapter 3

113 9 1
                                    

Saatler geçiyor, birazcık sıkıldığımı söylüyorum ona.
Evin yakınlarında bir gölet olduğundan söz ediyor.
Şaşkınca gözlerimi açıyorum.
"Woah! Hiç görmemiştim ve de duymamıştım."

'İnsanlar fark etmez genelde orayı, görmemen doğal bu yüzden.'

Usulca başımla onayladım onu. Tebessüm etti.
"O zaman oraya gidiyoruz?"
'Evet.'
"Giyineceğim, hemen geliyorum!"
Hızlı adımlarla odama yürüyorum, girdikten sonra hızla kapıyı kapayıp kıyafet seçimine başlıyorum.
Biraz uğraştan sonra da, sadece bir şort ve sarımtırak bir gömlekle işimi bitiriyorum.
Odadan parmak uçlarımda çıktıktan sonra da, yanına geliyor ve kızarık yanaklarımla ona bakıyorum.
Ayağa kalkıyor, yanıma yaklaşıyor ve ellerini yanaklarıma yaslayıp gülümsüyor.
"Nasıl görünüyorum?"
'Çok güzel, çok güzelsin.'
"Sen gibi. Sen daha güzelsin."
Sarılıyor, kaçamak bir öpücük bırakıyor boynuma.
O cidden çok güzel.

. . .

Evden çıkıyoruz, arabası var. Birkaç adım sonra arabanın yanına geliyoruz ve o benim kapımı açıyor.
Biniyorum, o da binip kemerini bağlıyor. Benim de bağlayışımdan sonra yola çıkıyoruz.
Ama o yoldan çok, beni izliyor.
"Yola neden odaklanmıyorsun hyung?"
'Gözlerimi senden alamıyorum küçüğüm.'
Tebessüm ediyorum,
"Hyung, yola dikkatini vermelisin. Sağlık çok önemli. O yüzden susalım ve güvenli bir yolculuk sürelim."
O da bana uyarak, göletin oraya kadar sessiz kaldı.

Arabadan indik, daha doğrusu ben indim ve hızla onun yanına gidip kapısını açtım.
Güldü, arabadan inip bagajdaki yanımızda getirdiğimiz şeyleri ellerine aldı.
Ardından ben, gölete doğru koştum, kıyısına gelip, yavaşça eğildim ve işaret parmağımla su ile oynamaya başladım.
"İlkbahar ayındayız ve su çok ılık!"
"Hyung... Burası çok güzel."
Kalktım ve onun yanına gittim.
Kollarımızı yeniden birbirine sardık, yere serdiği örtünün üzerine uzanıp, yine uzunca sarıldık birbirimize.
Gökyüzünü izledik.
"Göğde neden yıldızlar yok da Ay var?"
'Belki Ay yalnız başına kalmak istemiştir.'
"Ama az ilerisinde Güneş var."
'O zaman belki de, Güneşi özlemiştir?"
"Yıldızlar üzülür ama..."
'Yıldızlar, insanlarla beraber kalıyormuş, öyle duydum.'
Dedikleri ile dudağımı büzmüş, kaşlarımı çatarak göğe bakmaya devam etmiştim.
"Ama... Burada yıldız yok ki."
'Gözlerine saklanmışlar, görmedin mi yoksa?'
"Ah, şimdi görüyorum."
'Gözlerime bakıyorsun.'
"Gözlerde dememiş miydin?"
Gülümsemiş ve yerimde doğrulup gölete bakmıştım.
"Girmeye ne dersin?"
'Evet, derim.'
Elini tuttum, onunla beraber suya koşmaya başladık.
Sığ yerlere kadar getirdim onu ve masumca gülümsedim.
"Hyung, ıslatsam seni şimdi ne olur?"
Dedikten sonra, ona su atmaya başlamıştım.
Gülmüştü, gülmüştüm, gülmüştük.
Ardından suya daldım, dikkati dağıldığı bir an da suya çektim.
Korktu ama, sonra kendine gelebilmişti.
"Yakalayabiliyorsan yakala beni!"
Ve evet, yorulup yakalanmıştım bir iki dakika sonrasında. Hızlı yüzdüğünü söylemişti, gerçekten de öyleydi.
Yanıma yavaşça yüzdü, nefes nefese kalan bedenimi kolları arasına alıp sarıldı.
"Ben iyiyim hyung."
'Şşh...'
Sakinleşmiştim, boynuna gömdüğüm başımı kaldırdım ve gözlerimiz kesişmişti.
Tebessüm etti, ellerimi alıp kendi elleriyle kenetledi.
"Öpsem mi seni?"
'Öp beni küçüğüm.'
Yakınlaştım kusursuz suratına, burnuna burnumu hafifçe sürtüp gülümsedim ve, dudaklarımla dudaklarını birleştirdim.
Dakikalarca, nazik, yumuşak, çok mu çok güzel öptü beni, öptüm onu.
Sonra, yavaşça ayrılıp, gözlerine baktım.
"İlkler unutulmaz derler, böyle bir yerde yapmak istiyordum. Ve bu oldu, teşekkür ederim birtanem."
Gülümsedi, gülüşümden öptü.
Ardından, dudakları dudaklarıma yeniden kapandı.

just mine. ╲ HyungWonho ✓Where stories live. Discover now