fiftyseven

3K 448 109
                                    

Kontrol etmedim, yazdığım gibi atıyorum ♥

Jeongguk, Kim'lerin bahçesine girdiğinde hava henüz kararmamıştı. Elinde, annesinin verdiği reçel kavanozu vardı ve karnına doğru yaslamış, küçük adımları ile ilerliyordu. Taehyung'un babasını ellerindeki kutularla görmeyi ise hiç beklemiyordu.

"Ah, Jeongguk hoş geldin. Gel, sen de yardım et." Bay Kim onunla Korece konuşunca çok mutlu oluyordu. Bu büyük ülkede kendi ailesi dışında dilini konuşan birilerinin olması hoştu. Tam ağzını açıp ona bir şey diyecekti ki Taehyung'u, elindeki kasa ile garajdan çıkarken gördü. İkisi de ellerindeki şeyleri düşürmemeye özen gösterse de gözlerini birbirlerinden alamıyorlardı.

"Hadi ne duruyorsun, çok işimiz var." Jeongguk konuşmaya fırsat bulamadan kendini garajı boşaltırken bulmuştu. Reçel kavanozunu nereye koyduğunu ise hiç hatırlamıyordu.

"Yarın burayı badana edeceğiz, güneş batmadan boşaltalım dedi babam." Taehyung'un olup biteni açıklaması üzerine Jeongguk sadece gülümseyip başını salladı. Üçü, çok uzun olması olmayan bir sürede işlerini bitirdiler.

"Misafir çalıştırmak da huy oldu sende. Jeongguk'u neden dahil ettin işe?"

"Ne var? Hem misafir sayılmaz o artık, bizim çocuklardan oldu." Bay ve Bayan Kim yemek masasında konuşup dururken diğer ikisi onları sadece dinliyordu. Taehyung her ne kadar Jeongguk kötü hissetmesim diye ona bakmamaya çalışıyordu ancak elinde değildi. Küçük parmakları ile tuttuğu yemek çubukları, anne ve babasını dinlerken gülmekten kısılan gözleri, kırışık burnu, arada gözüken dişleri, bu hali ile ona bakmamak imkansızdı. Önüne düşen saçlarını geriye atmak için arada bir kafasını sallıyor, bazen de dili ile dudaklarını yalıyordu. Jeongguk halinden çok memnundu.

Tam o esnada Taehyung'a döndüğünde ona hayran hayran baktığını görmüştü. Kendini toparlayamadı ve yutmakta olduğu yemek boğazına takıldı. Kısaca öksürse de su içmeden kendine gelememişti. "Bu bakışları ile gerçekten de beni öldürmek istiyor." diye geçirdi içinden.

Yemekten sonra Taehyung'un odasına çıktılar. Hava çok sıcaktı, Taehyung balkonda oturmayı teklif etmişti. İkisi şimdi, yan yana oturmuş, lambaların aydınlattığı sokağı izliyordu.

Taehyung çok gergindi, çok fazla hem de. Yanındaki bu çocuğun ona aşık olduğunu bilmek hiç iyi hissettirmiyordu. Onu sürekli öpemezdi, bu acımasızlık olurdu. Ama öpmek de istiyordu. O küçük dudakları daima dudakları altında hissetmek istiyordu. Kokusu bile burnuna öyle güzel geliyordu ki.

"Hyung? Sana bir şey sormak istiyorum." Taehyung devam etmesi için söze girmedi. Jeongguk yerinde biraz kıpırdandı, derin bir nefes aldı ve gözlerini kırpıştırdı. İşte, konuşmak için hazırdı.

"Benden, ıhm, benden hoşlanıyor musun?" Taehyung, Jeongguk'un onda döndüğünü hissedebiliyordu. Ancak kendisi dönemedi. Kalbi, bu soru karşılığında öyle hızlı atmaya başlamıştı ki bunu yapamadı. Hoşlanıyor muydu? Neydi onu çeken bu denli? Gözlerine sürekli bakmak istemesinin sebebi bu muydu? Jeongguk aşıktı, peki Taehyung?

O da derin bir nefes aldı. Jeongguk'un bir cevap beklediğini biliyordu. Cevaplamadı, ona hala dönmemişti. Sadece, yanında olduğunu bildiği ele uzandı. Bu küçük çocuğun narin elini tuttu, parmakları arasına parmaklarını geçirdi. Jeongguk başını usulca eğip Taehyung'un ne yaptığına baktı. Bu bir cevaptı işte. Biliyordu, o da hissediyordu aynı şeyleri. Gülümsedi, kendini tutamadı ve hyungunun omzuna yaslandı.

"Ben seni çok seviyorum." Gözlerini yumarak fısıldadığı cümle, karanlık akşamda sokağı turlayıp Taehyung'un kalbine değdi. Küçüğünün avcundaki parmakların sıcaklığından bile daha sıcaktı bu kelimeleri. Baş parmağı ile Jeongguk'un elini okşamaya devam etti. Uzanıp saçlarına bir öpücük kondurdu. Rüzgar esene kadar öylece oturdular o balkonda.
"Üşüdün, dolabımdan uzun kollu bir şey al."

"Gerek yok hyung, ısınırım şimdi." Taehyung kapıyı kapattıktan sonra odanın ortasında dikilen çocuğa döndü. Koca gözleri ile onu izliyordu. Yaklaştı, yüzünü avuçladı. Parmakları bu beyaz oğlanı sevdi. Uzanıp yanağını öptü, bunu yaparken gözlerini yumduğundan habersizdi. Geri çekilmedi, dudaklarını küçük dudaklar ile buluşturdu. İlk başta sadece bir öpücük kondurup geri çekildi fakat Jeongguk iki dudağını araladığında durmadı. Güzelce, yavaşça öptü onu. Jeongguk'un elleri anında omzunu bulmuştu. Taehyung bir eli ile hala yanağını okşuyordu, diğeri ise boynuna inmişti. Narince öpüştüler. Aceleleri yoktu, korkuları yoktu. Orada, dünyanın en saf öpüşünü gerçekleştirdiler.

Geri çekilen Jeongguk olmuştu, gülümseyerek alnını omzuna yasladı.

"Isınırım demiştim." Taehyung kollarını küçüğüne sardı ve saçlarını okşadı. Ensesine de öpücük kondurmayı ihmal etmedi.

"Evet, Jeongguk. Senden hoşlanıyorum." Jeongguk yumduğu gözlerini açtığı gibi geri çekildi ve hyungunun yüzüne baktı. Taehyung hala saçlarını okşuyordu. Yüzüne konan gülümseme Jeongguk'u ağlatacak cinstendi. Uzanıp son kez öptü onu ve tekrar omzuna yatırdı.

"Sizinkileri arayalım, burada kal bu akşam. Seni bırakasım yok hiç."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
endringWhere stories live. Discover now