fiftytwo

3K 461 131
                                    

Kırmızı kapüşonlusunu üzerine çeken Jeongguk, aynada kendisini izliyordu. İçini kıpır kıpır eden şey kesinlikle Taehyung'a karşı hissettiği yoğun duygulardı. Günden güne her şey daha da karmaşık bir hal alsa da bu durumdan mutluydu. Bazı geceler ağlasa da veya Taehyung'un hiçbir zaman onunla başka şekilde ilgilenmeyeceğini bilse de bunu umursamıyordu. Çünkü Jeongguk'a hyungu ile beraber olmak yetiyordu.

Telefonuna gelen bildirimle odasından çıkıp annesine seslendi.

"Annee! Taehyung hyung geldi, biraz yürüyeceğiz." Annesinden gelen onayla birlikte anahtarını kot şortuna attı ve kapıyı açtı. Taehyung karşı yoldaki sokak lambasını yaslanmış, telefonu ile ilgileniyordu. Kapının sesini duyunca o da telefonu cebine attı ve ilerledi.

"Hyung! Merhaba!" Elleri cebinde, bu karanlıkta bile parıl parıl ışıldayan gözleri ile ona bakıyordu Taehyung. Çok güzel, diye geçirdi içinden küçük olan. Gerçekten de çok güzel.

"Merhaba Jeongguk." O kocaman gözleri ile hep böyle bakıyordu işte. Daha önceden anlamalıydı. Hugh demeden önce farkına varmalıydı ama artık çok geçti. Jeongguk Taehyung'a çok fena kapılmıştı.

Taehyung hafifçe gülümsedikten sonra yavaşça yürümeye başladılar. Jeongguk yine çok konuşuyor, konuştukça ellerini oradan oraya sallıyordu.

"Yani biz sürekli Kunpimook ile izlerdik ama o biraz mankafadır, biliyor musun? Bu yüzden ne kadar anlatsam da hep unutur. Ama işte, Gravity Falls gerçekten de sadece çizgi film değil hyung. Çok derin şeyleri var, çok!" Bir marketin önüne geldiklerinde Taehyung ikisine de gazoz almıştı. Jeongguk pipetini dudaklarından ayırmadan konuşmasına devam ederken yol kenarındaki bir banka oturdular. Taehyung ona bir şeyler söylemek istiyordu ama bunu nasıl yapacağını bilmediğinden konuşmasını bölemiyordu.

"Ay! Yine çok konuştum ben. Niye demiyorsun hyung?"

"Anlatıyorsun işte." Jeongguk gazozundaki son damlaları da içtikten sonra cam şişeyi kenara koydu ve derin bir nefes alıp gözlerini yumdu.

"Ah, gerçekten de çok güzelmiş dışarısı. Bu çok iyi oldu." Taehyung kafasını salladığında hala ona bakıyordu. Nasıl kıracaktı bu çocuğu? Üzerini kapata kapata nasıl vazgeçirecekti?

"Jeongguk?"

"Hm?" Kafasını kaldırıp gökyüzünü izleyen Jeongguk'a bakan Taehyung derin bir nefes alıp arkasına yaslandı.

"Ben, ıhm, ilk zamanlar sana kötü davranırdım."

"Evet hyung ya, çok üzülüyordum ama artık geçti." Küçük kıkırtısı ile söylediği söz ile o da yaslanmıştı şimdi.

"Yani sen çok ısrarcıydın. Bir türlü anlamadım ama, şey, işte peşimde ayrılmadın."

"Ama hyung dedim sana, senden başka bizden biri yoktu. Senin sayende yalnız hissetmedim ben. İlk geldiğimde annemler de yoktu ve ben ağlıyordum, üzülüyordum. Seni görünce de, işte, böyle güzel şeyler oluyordu içimde." Jeongguk'un sona doğru kısılan sesi ve öne eğilen kafası ile aralarında kısa bir sessizlik oluştu. Taehyung yapamayacaktı. Kendisini de ondan uzak tutamazdı. Nasıl derdi ona beni sevme diye?

"Jeongguk, bana ne kadar değer veriyorsun?"

"Ha?" Birden gelen soru ile eline alıp oynadığı cam şişe iki ayağının ortasına düştü. Neyse ki kırılmamıştı.

"Yani, bak ben hyungunum değil mi?"

"E-elbette hyung." Taehyung daha fazla oturamadı ve ayağa kalktı. Tekrar yürümeye başladıklarında parmakları ile oynuyordu. Jeongguk'un ise bakışları yerdeydi.

"Bak, ben de sana değer veriyorum. Ama bu, yani, bilmiyorum son zamanlarda çok şey oldu. Her şey, herkes karıştı. Young'u da anlamıyorum. Sen de öyleymişsin. Ben sana yanlış yaklaşmadım, anlıyorsun değil mi? Hep yanında olacağım, biliyorsun. Ama sen, ah... "Daha fazla devam edemeyecekti. Jeongguk'un üzerinde olan bakışlarını hissedebiliyordu. Bir iki adım ilerledi ve arkasını döndü. Jeongguk önünde birleştirdiği elleri ve dolu dolu gözleri ile ona bakıyordu. Hızla yaklaştı ve başını hyungunun göğsüne yaslayarak sarıldı.

"Özür dilerim, özür dilerim. Böyle olmak istememiştim. Özür dilerim hyung." O orada ağlarken Taehyung taş kesilmişti adeta. Jeongguk aynı şeyleri tekrarladı, burnunu çeke çeke ağladı. Taehyung da ona sarıldığında saçlarını okşuyordu. İçi titremişti.

"Sen böyle olmadın, hep böyleydin. Lütfen, özür dileme." Onu kendisinden uzaklaştırdı ve ıslak yanakalarını sildi bir güzelce.

"Hadi, eve bırakayım seni."

💕💕💕💕💕😭😭😭😭💎💎💎💎💎🐞🐞🐞🐞🐞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

💕💕💕💕💕😭😭😭😭💎💎💎💎💎🐞🐞🐞🐞🐞


endringWhere stories live. Discover now