Final

3.5K 326 145
                                    

Kısa ve öz oldu bence, ölmeden bu hikâyeyi bitirdim. Gurur duyuyorum bütün hatalarımla, bir de sevgili okurlarımla. Yorumlarınız olmasa gerçekten devam etmezdim, teşekkür ederim burada olduğunuz için.

Steve uyandığında bütün vücudu buz kesmiş gibiydi. İlk düşüncesi buzdan hala çıkmamış olduğu yönünde oldu. Ancak buza eldiven ve bereyle düşmüş olamazdı, yoksa olabilir miydi?

Başı çatlayacak gibi ağrırken başını karların üstüne geri bıraktı. Geçmişi o kadar silik ve parça parçaydı ki...

Steve siktir etti.

Hatırlamak istemiyordu.

İlk hareketi, Tony'e geri dönmek olacaktı ama bileğindeki cihazdan çıkan duman, sağlıklı görünmemişti.

İşte bitmişti.

Steve geri kalanını yaşamak istemiyordu. Lanet Stephen, onu olduğu yerde bırakmalı, ya da on kat daha derine gömmeliydi.

Tony'siz ne halt yiyecekti?

Ya Bucky ne olmuştu? Onu da Tony kurtarmıştı. Başka birisi onu bulmuşsa öldürmüş olmalıydı. Belki de hala HYDRA'nın elindeydi. Belki bunu hallettikten sonra ölmeyi tercih ederdi.

Bir de Peter vardı, ya o ne olmuştu? O da HYDRA'nın elinde olmalıydı. Sonuç olarak örümcek güçlerini çipten almamıştı. Zavallı çocuk... Bunu da hallettikten sonra ölebilirdi.

Vücudu kar üzerine uzanmaktan uyuşmuştu ama Steve bunu huzurlu buldu. Kalktığı an hayata devam etmek zorunda gibi hissedecekti.

Howard... Howard da vardı tabi, onu nasıl unutmuştu ki? Adamlarla ne yapmıştı acaba?

Bir anda üstüne eğilen surat ve yüzüne değen saçlarla titredi Steve. Peter, sanki onun yemek olup olmadığını anlamaya çalışan bir köpek gibi merakla ona dikmişti gözlerini. "Özür dilerim, sert attım değil mi? Üzgünüm baba"

Peter, o başını kaldırmaya çalışınca geriye çekildi. Steve kutsanmış olmalıydı.

"Gülüyor musunuz Bay Rogers" Tony buz üzerinde düşmemeye çalışarak ilerleyip daha sağlam olan karlara çıktı ve çözülmüş atkısını boynuna geri doladı. "Yüzümde bir şey mi var?"

"Şerefsiz..." Steve sırıtırken onu taklit ederek söylemişti.

"Hayatta gördüğüm en güzel gülümseme..." Tony mırıldanarak onun oturduğu yere bıraktı kendini. Steve başındaki bereyi çıkarıp kenara atmıştı.

"Anıların düzelecek... Birkaç dakika ver... Hazır sen hatırlamıyorken spoiler vereyim, çünkü ödeşmemiz gerek..." Tony onu kara geri yatırıp üzerine eğildi. "Güzel günlerdi, en güzel günleri geçirdik"

Steve'e sonradan dank etmişti. "Baba mı?" Aniden Peter'a döndü.

"Neyse ki iyisin, öldün falan sanmıştım..." Peter Steve'e gülümseyip yerinden kalktı ve koşarak buzda onu bekleyen sevgilisinin yanına ilerledi. Elbette biraz da düşerek... Wade onu kolundan yakalayıp kendine çektiğinde biraz korkarak Tony'i yoklamıştı.

"Ne oldu peki?" Steve gözlerini Peter'dan çekip Tony'e geri dönmüştü.

"Hatırlatacaksın dedim... Bu kadar mı sabırsızsın..." Tony gülüp omuz silkti. "Babam fazla inatçı bir insan, evden çıkmama izin vermediği gibi ölmeme de izin vermedi..."

Steve onun saçına düşen kar tanelerini topladı.

"Babamla iyiyiz... İkimize de biraz anlayış yüklemesi yapılmış olması gerek o gün..."

Steve başını onun karnına koyup sarıldı. Eh, biraz önceki ölme planlarını silecekti sanırım...

Eğer ölürse Tony'le St. Augustine'deki düğününü unutmak zorunda kalırdı... Cumartesi günleri oynadıkları beyzbolları ve Peter'ın, köpeğinin yavrularıyla beraber büyümesini de... Tony'nin Wade'i ilk gördüğünde kafasına kumandayı atmasını da unuturdu. Tony'le geçirdiği geceleri de hatırlamazdı herhalde.

"Güzel bir hayat gibi hissettiriyor" Steve anılarıyla gülümsemişti. Başını daha da olduğu yere bastırıp gözlerini kapattı. Tony elini gökyüzüne doğru kaldırıp kar tanelerine uzanmayı denemişti.

"Steve, seni seviyorum."

Steve istemsizce kahkaha attı. Nihayet bunu söylerken düşünmesi gereken hiçbir şey yoktu. "Ben de seni seviyorum Tony"

Time On Earth | Stony & Spideypool AuTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon