3- Çiftçi Oluyoruz

Start from the beginning
                                    

"Tamam bayan çenebaz, eve ve bahçeye bakmanız bittiyse gidelim artık. Dondum çünkü!"  Zafer kazanmış gibi iç geçirdim,

"Henüz yeni başladı ama şimdilik gidebiliriz canikom." Petek yan yan bana bakarken istifimi bozmadan yürümeye başladım.

"Çiçek sakın aklımdan geçeni aklından geçirme!" Dönüp kuzenime sırıttım pis pis.

"Kızım büyü artık, koskoca kadın oldun. Üniversite bitirdin, 26 yaşına geldin ve hala haylazlık peşindesin."

"İçimdeki çocuk büyümüyorsa suç mu?" dedim sahte bir masumiyetle. Petek gözlerini kıstı ve ellerini beline koyup,

"Kızım kaç kere onun bunun bahçesinden çiçek ve meyve çalarken yakalanıp azar işittin, hatta dayak bile yedin. Şimdi de kafayı bu bahçeye taktım, deme sakın. Dedem duyarsa yaşına başına bakmaz vallahi yadigar bastonuyla döver seni."

"Söyleyene bak hele, sanki o çiçekleri, meyveleri çalarken yanımda değildin. Şimdi büyüdün, masum kız ayaklarına yatıyorsun. Hasan eniştemin çileklerini habersiz yerken içine yuvarlandığın ve bunu yapanın sen olduğunu anlayacak diye korktuğun günü unutmadık hem canım. Oysa ben seni teselli etmiştim." Yüzümde ve sesimdeki sahte ajitasyon dillere destandı.Petek burun kıvırdı.

"Merak etme Petek, eniştem çilekleri yiyen ve ezenin sen olduğunu asla bilemez. Baksana kızım şu hale, buraya manda yuvarlanmış gibi. Kesin birinin malları girdi diye düşünür korkma, diyerek teselli etmiştin evet!" Petek'in yüzünü görünce gülmemek için zor tuttum kendimi. O günkü hali gözümün önüne gelmişti yeniden. Daha 12-14 yaslarında falandık, bir akrabamızın bahçesindeki çilekleri yemeye karar verip gizlice girmiştik. Petek çilekleri görünce dayanamayıp hızla toplarken ayağı kayıp yuvarlanmıştı ve ezmişti bitkileri. Kahkaha attım.

"Yalan mı demişim, gerçekten öyleydi."

"Acaba oraya gidelim diye kim ısrar etmişti?" Petek dil çıkardı ve bahçe kapısını açtı geçmek için. Ben de omuz silkip takip ettim onu.

"Hem ben hırsızlık yapacağım demedim ki, adam gibi yolunu bulur girerim incelerim belki bir gün. Ne yapayım ilgimi çekti." Konuşurken dedemin bahçe kapısından geçtik. Dedem beni dinlemeyip odun kırmaya çıkmış.

"Dede! Aşk olsun ben ne dedim sana." Evin sol tarafında pekmez, salça gibi şeyleri kaynatmak için yapılmış önü açık, üstü basit bir tavan, yanları tahtalarla kapatılmış bir iş evi vardı. Evle iş evi arasındaki boşlukta odunlar için ayrılmış, üstü yine basitçe kapatılmış bir odunluktu ve dedem orada odun kesiyordu.

"Birgün biryerine vuracak baltayı diye korkuyorum. Eskisi gibi iyi göremiyor." diye fısıldadı Petek. Kaygıyla baktım ona ve sonra soğuğu unutup koştum dedemin yanına.

"Boş boş oturamam ben." dedi bizimki savunmaya geçip.

"Merak etme Seyit Paşa sana iş bulurum ben. Ama artık odunları ben keseceğim, itiraz istemem."

"Kolların hamlar, yarın sızısından duramazsın bah."

"O kadar olacak, iki güne geçer. Şimdi sen otur bir kenara, Petek senle konuşmak istiyor." Petek'e dönüp sırıttım ve baltayı dedemin elinden aldım.

"Bu soğukta mı?" diye itiraz edecek oldu kuzenim ama sözünü kestim.

"Bu kadar soğuktan bir şey olmaz. Slavları hatırla kuzen. Siz konuşun ben arada katılırım size." Petek kendi kendine söylenir gibi,

"Kararları sen ver, uygulama bana düşsün, çok süper iş."

"Hadi diyin ne diyeceksiniz. Ne işler çeviriyonuz bilek." Dedem üst üste konulmuş, kesilmeyi bekleyen ağaç govdelerinin üstüne oturmuştu. Petek lafı çok uzatmadan niyetimizden bahsetti. İkimizin birlikte çiftçilik yapmak istediğini ve yardım gerektiğini anlattı. Ben hem onları dinliyor hem de odun kesiyordum. Dedem bana sorana dek sesimi çıkarmadım. Petek'i bölmek istemedim. Kuzenimi sabırla dinleyen dedem nihayet bana döndü,

"Çiftçilik saçını pembeye boyamaya benzemez Çiçek hanım. Köy hayatı da şehirdekine benzemez, kafan neye bozuldu bilmiyom ama üç gün sonra ağlayıp, sızlanıp Bursa'ya kaçarsan?" Biliyordum ben böyle diyeceğini. Ama bu beni ürkütür mü, hayır! Baltayı kütüğe saplayıp, durdum. Bayadır yapmayınca azıcık zorlaşmıştı beni odun kesmek ama fena değildim yine de.

"Dede ben hangi bölümü okudum?" dedim önceden hazırladığım konuşmama başlarken. Otobüste uyuyamayınca ne yaptım sanıyorsunuz, bu ikna konuşmasına çalıştım tabii.

"Bölümü geç sen. Okumak başka, iş yapmak başka. Gözün kesiyor mu, bağ bahçede kan ter içinde çalışmayı?"

"Kesiyor!" dedim birden kendimden emin bir sesle ve ekledim, "Dede ben büyüdüm, sen de yaşlandın. Geride yardım eden kimsen yok, zorlanmıyor musun doğru söyle? Eskiden her yeri ekerdin, uğraşırdın, hayvan doluydu ahırın. Ya şimdi, bak yukarıdaki bağ harap oldu, bu bahçeye ancak yetişiyorsun. Hayvanlar desen üç ineğin, birkaç tavuğun kaldı. Kötü mü burada kalsam dizinin dibinde, yardım etsem sana? Eksem biçsem gücüm yettiğince, Petek'le birlikte uğraşsak? Hem para kazansak hem bağ bahçe bakım görmüş olsa, boş kalmasa? İstemez misin?"

Dedem bir şey demeden sakalını sıvazladı bir müddet. Sonra iç geçirdi.

"Gözüm eskisi gibi görmüyor, dizim yüzünden bağ belleyemiyorum. Eskiden gücüm kuvvetim her şeye yeterdi, yorulmak bilmezdim. Ninen desen o kadar çocuk doğur, tarlaya git, hayvan bak derken biçare yoruldu vücudu. Artık ona iş yaptırmıyorum hastalanır diye. Gelip kim yardım edecek, herkes maaşlı işin derdinde, hayvanla, bahçeyle uğraşmak isteyen yok ki."

"Ben varım, Petek de var. Bize yol göster, öğret bildiklerini yapalım. İkimiz bir olup devam ettirelim üretmeyi. Önce az az olur belki ama öğrendikçe daha iyi oluruz dedem."

"Çiçek haklı dede. Benim durumum ortada, madem çalışmam lazım, niye kendi işimizde olmasın? Deneyelim dede lütfen." Petek de gaza gelmişti. Dedem ikimize baktı, baktı sonra biraz yumuşadı yüzü.

"Ne yapacağınıza karar verdiniz mi? Ne ekip biçeceksiniz? Plan yaptınız mı?" Petek bana baktı. E haklı, ziraat mühendisi olan benim. O tarih öğretmenliği okudu sonuçta. Fikirde benden çıkmıştı hem.

"Biraz düşündüm dedeciğim. Yukardaki bağı yeniden elden geçirelim diyorum. Güzel ürün verecek üzümlerden dikeriz. Hem yaprağını hem üzümünü satarız. Ama bağ kısa vadede bizi hemen kara geçirmez, o yüzden bir de senin bu bahçenin arka tarafına çilek, kenarlarına da frenk üzümü dikelim diyorum. Toprak ve iklim uygun. Güzelce bakarsak güzel ürün alırız. Ne dersin?"

"Maşallah kafaya koymuşsun bile ne yapacağını. Paran var mı bu kadar fidan almaya?"

"Çiftçi kredisi ve hatta geri ödemesi olmayan destek fonları var. Onlara basvuracağım, kadın girişimciye destek veriyor devlet."

"Acele etmen lazım yalnız. Şubat çıkmadan bahçeler hazır edilip, fidanlar dikilmeli ki bahar yağmurunu alsın, çabuk toparlansın diktiklerin."

"Biliyorum dede. Sen Tamam, dersen yarın gider görüşürüz bu destek fonları için. Zaman kaybetmeyiz." Dedem kafasını salladı,

"Eyi madem, Çiçek hanım, Petek hanım. Çalışın, çalışın da toprağımız canlansın. Benden tam destek, bakalım sebat edip ödülünü almayı bilecek misiniz?"

BİR KAVANOZ GÜL REÇELİ -Raflarda!Where stories live. Discover now