SÜT SEVMEM.

1.1K 172 216
                                    


"Gitmeden önce düşün; çünkü döndüğünde bulduğunla, giderken bıraktığın asla aynı olmayacak". - L. Aragon

Pars, karşısında ki barmenin elinden şarabı aldı ve üstünde yazan 'Özür dilerim.' yazısını gördü. Adrian beklenti için de Pars'a baktı ama Pars sadece şişeye öylece bakıyordu.

''Patron?'' Pars kafasını kaldırdığında tedirgin bakan iki kahverengi gözle karşılaştı. 

''O gitmedi. Gitmiş olmaz şaka yapıyorsanız hemen kesin Adrian.'' 

Adrian kafasını iki yana salladığın da anlamıştı gerçek olduğunu. Şaka yapmıyorlardı, o bir yerden çıkıp şakalandın Gik demeyecekti ya da arkasından sarılmayacaktı gitmişti çünkü. Aynı Annesi gibi onu uyurken terk etmişti. Ama Annesinin bir nedeni vardı o aşık olmuştu peki ya Asel? o niye gitmişti, yoksa o da mı başkasına aşık olmuştu. 

''Asel gelirse söylersin yangın merdivenin de onu bekliyorum.'' İnanmamıştı.

Adrian tam konuşacaktı ki konuşsa bile bir şey değişmeyeceğini anladı. Pars bekleyecekti inanmayacaktı o yüzden sadece kafasını sallamakla yetindi.

Pars şişeyi eline aldı ve yanına iki tane de kadeh aldı, hızlı adımlarla Bar kapısından çıktı ve yangın merdivenlerine doğru ilerledi. her çıktığı merdivende sanki onun kokusunu alıyordu, eskiden sürekli oturduğu yere geldiğinde oturdu ve ona bıraktığı şarp'a baktı 'Petrus...'.

Asel giderken yanında hayatını kaplayan ve çok önceden kabullendiği rengi alarak gitmişti, Pars'a da kendinden bir renk bırakması lazımdı. Pars şişeyi açtı ve kokladı...aldığı koku göz kapaklarının kapanmasına neden olmuştu. İşte oradaydı onun kokusu, Bal. Gözlerini açtığında bulanık görüyordu her yeri çünkü gözlerinde ki yaşlar görmesine engel oluyordu. Saatler geçiyordu ama kimse gelmiyordu, otopark da güçlü bir tekerlek sesi yankılanmıyordu, ona bakan koca iki gezegen azarlarken kendini belli eden güzel dudaklar yoktu. Saatlerdir soruyordu NEDEN? neden gitti ki bir şey mi yapmıştı, bir başkası mı vardı, niye hayatına giren kadınlar sevmiyordu onu neden hep en savunmasız anında terk ediliyordu.

Saatlerdir merdivende oturuyordu artık neredeyse sabah olacaktı. Şarabı da içmişti vücudunda ki alkol ve kalbindeki Bal onu olduğu yerden aniden kaldırdı.

Otopark da duran  motoruna atladı, kaskını ya da üstüne giymesi gereken hiçbir şeyi giymedi. Bileğinde duran bilekliğe baktı o günü hatırladı, ilk günü...hepsi yalanmış onu öpüşü söylediği şeyler. Yine bir kadına güvenmişti ve yine aynı son olmuştu sinirle motoru çalıştırdı. Otopark'dan çıkmıştı ne yaşadığı şeyleri düşündükçe kokusu burnuna geldikçe daha çok hızlanıyordu. Bir anda gözlerinin önüne gözleri gelmişti, iki büyük gezegen ona bakıyordu. Simsiyah olan gözler aniden bembeyaz oldu.

Ve çok yüksek bir korna sesi duydu daha sonra siyahlık aldı her yanı. Yola bir beden savrulmuştu kanlar içinde. O savrulan beden Pars'a aitti ne gözlerini açabiliyordu ne de hareket edebiliyordu bilinci tamamen kapanmadan önce onu bir daha görememekten korkmuştu ve simsiyah ortamın içinde sadece eskilerden bir ses duymuştu. 'Anne! Pars düştü! Anne!'. 

...

3 Ay Sonra

''Asel hadi kalk artık!'' Asel gözlerini açtığın da tepesinde dikilen Edayı gördü.

''Eda rahat bırak beni. Zaten birazdan kalkıp stüdyoya gitmem gerekiyor.'' 

''Bugün stüdyoya gitmek yok. Bir gün de dövme yapmazsan bir şey kaybetmezsin.''

Asel duyduğu şeyle kafasını kaldırdı ve kaşlarını çattı. ''Ne demek bugün gitmek yok.''

''Bir yere gitmemiz lazım.'' Asel yatakta doğruldu ve sırtını yatak başlığına yasladı.

GİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin