ALTMIŞ İKİNCİ BÖLÜM: "KUKLA"

En başından başla
                                    

"Yardımını istemiyorum. Kendi başıma da halledebilirim." Elini göğsüne bastırdığında iç geçirdim, parmaklarım sinirle suratımda gezindi.

"Kendi başına halledemediğin gayet açık! Zorlanıyorsun ve yardım etmeme izin vermiyorsun. Kız arkadaşının yardımını kabul etmeyeceksen kiminkini edeceksin?"

"Hiç kimseninkini." dedi sert bir şekilde. "Kimsenin yardımını istemiyorum. Kimsenin benim kendime verdiğim sözler için sıkıntıya girmesine gerek yok."

"Ben senin için kimse değilim!" dedim sinirle bağırarak. Ellerim iki yanda yumruk olmuştu ve sinirden titriyorlardı. "Benimle düzgünce konuşacaksan konuş! Neden benimle uzlaşmaya çalışmıyorsun? Ben senin düşmanın değilim."

"Beni anlamıyorsun." dedi, elini savurarak. "Beni anlamak istemiyorsun."

"Asıl sen beni anlamak istemiyorsun." Elimi göğsüme bastırıp yavaşça, kavga çıkarmak istemediğimi belli edercesine kelimelerin üzerine bastırarak, "Sana yardım etmek istiyorum." dedim.

"Bana yardım etmek için kendini paralamanı istemiyorum. Senin dikkatini vermen gereken bir okulun ve de hayalin var." Antropolog olma istediğimi dillendirdiğinde şok oldum. Bunu bana karşı bir koz olarak kullanacağını hiç düşünmemiştim.

"Senin de dikkatini vermen gereken bir okulun var." dedim iki elimi de sıkmaya devam ederek. Ulaş titrediğimi görüyor ama hiçbir şey yapmıyordu. Onun da sinirlendiğini, kendini dizginlediğini görebiliyordum. "Ayrıca bundan sonra, senin hayalin ve benim hayalim diye bir şey yok."

"Bu da ne demek şimdi?" diye sordu kaşlarını merakla kaldırarak.

İki elimi de kaldırıp belime yerleştirdim ve emrivaki yapar bir şekilde buyurarak "Senin hayalin benim hayalim bundan sonra." dedim. "Kendi hayalim uğruna çabalamama bir laf edemezsin."

Tepeden aşağıya beni süzdü, ardından gülerek kolunu kaldırıp gizlemek amacıyla suratına koydu. "Gerçekten çok garipsin."

"Ben garip değilim, olması gereken bu." Yanında doğru bir adım attım ve uzanıp boştaki elini tuttum. "Hem garip olsam bile, sende garipsin. Belki de bu yüzden birbirimizi seviyoruzdur."

"Beni yumuşatmaya çalışma." dedi hızlıca kolunu indirip bana bakarak. Fakat gözlerinde artık kızan değil, eğlenen bir bakış vardı. "İşe yaramıyor çünkü."

Lafına gülümsedim ve uzanıp parmak uçlarımda yükselerek yanağından öptüm. Ben onu öptüğüm anda gülüşü daha da genişledi. Geri çekilip çiçek gibi açmış suratına bakarak imayla "İşe yaramadığına emin misin?" dedim.

"Tamam, belki biraz." dedi istemeyerek ve o da diğer elimi tuttu. "Yine de bu konu burada kapanmadı, hala izin vermiyorum."

"Sırf erkek arkadaşımsın diye benim bireysel özgürlüğüm, zekâmın seviyesi ya da akli ehliyetim yok olmuyor biliyorsun değil mi? Kendi hayatım, kendi isteklerim için ve de onları gerçekleştirmek için senin iznine ihtiyacım yok."

"Bana hiçbir şey sormayacaksın yani? Aklına estiği gibi davranacaksın?" Ulaş hafifçe kaşlarını yeniden çattığında kafamı sağa doğru yatırdım.

"Tam olarak değil. Elbette bazı şeyleri sana danışacağım ama bana iznine muhtaçmışım gibi davranırsan anlaşamayacağımıza garanti veririm. Sende, bende birbirimizin iznine muhtaç değiliz." Yavaşça ellerini sıktığımda önce ellerimize sonra da yeniden gözlerime baktı.

"Hayatınla ilgili önemli konularda hiç söz hakkım yok yani?"

Kaşlarımı çatıp sinir bozan bir ifade ile "Beni dinlemiyor musun sen? Dakikalardır söylediğim şeylerden bunu mu çıkardın?" dediğimde bana aynı düz ifade ile baktı.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin