1. Bölüm

3.3K 144 89
                                    

Göğsüme bastırdığım defterlerimi gözyaşlarım akmaması için sıktırdım. Parmaklarım bembeyaz olmuştu ama o an bunların hiçbirini umursamadım.

Çünkü okuldan sonra cezaya kalacaklar listesinde sekizinci sırada benim ismim vardı. Ve zaten listede sadece on beş kişi vardı. Onlardan biri de bendim.

Ashlyn Irwin.

Sadece sınav sonuçlarına bakmak için bu panoya bakmıştım. İnsanlar ismini bulma konusunda başarılıdır. Algıda seçicilik diyebileceğimiz bir durum söz konusudur. Ben de ismimi bu şekilde görmüştüm. Gördükten sonra da başka hiçbir şeye odaklanamamıştım.

Listenin bulunduğu sayfanın sonunda "İtirazlar kabul edilmeyecektir. Öğrenci İşleri Ofisi'ne gelmeyiniz." yazısını gördüğümde dudağımı sertçe ısırmış ve kanatmıştım.

Dolabıma doğru ilerlerken hızlı bir şekilde düşündüm. Yapmamam gereken hiçbir şeyi yapmamıştım. Her kurala uymuştum. Okul birincisiydim. Öğretmenler benden gururla bahsederlerdi. Yani ceza almamın imkanı yoktu. Peki o zaman neden ismim o lanet listede yazıyordu?

Öğrenci İşleri'ne gittiğimde oluşabilecek konuşmayı hayalimde canlandırdım.

Öğrenci İşleri Ofisi'nde ne amaçla bulunduklarını bilmediğim beş kişi çalışıyordu. Altıncı kişinin odası diğer beş kişiden ayrıydı. O kişi okulun rehber öğretmeniydi. Beni severdi. Okulun adını duyuracağıma inanırdı.

Müdüre gidemezdim. Müdürün sekreteri de hiçbir konuda sizi dinlemezdi.

Rehber öğretmene gitmeye karar verdim. E peki ya listeyi o hazırlamıyorsa? O zaman onun zamanını çalmış olmaz mıydım? Öyle  olursa bana çok kızardı.

Ne yapacaktım?

Muhtemelen benim yerimde başka biri olsa soluğu öğrenci işlerinde alır ve bir şekilde bu yanlış anlaşılmayı düzelttirirdi.

Bir yanlışım olduğuna inanmıyordum. Ortada bir yanlış anlaşılmanın olduğu kesin ama ben bu yanlış anlaşılmayı nasıl düzeltecektim?

Annemi arasam? Muhtemelen açmazdı. Peki ya babam? Eminim yine her zamanki gibi benden daha önemli bir toplantının ortasındadır.

Ceza sınıfına gitsem oraya görevli öğretmen geldiğinde bu saçma duruma bir son verirdi öyle değil mi? Benim oraya ait olmadığım aşikardı.

Yine de önce var olan tüm cesaretimi toplayıp öğrenci işlerine gitmeye karar verdim. Okul bitmişti ama idare bölümünde çalışanlar iki saat daha okulda kalırlardı.

Bana kızmalarından çok endişe duyuyordum. İnsanlara hatalarını söylemek hiçbir zaman iyi sonuçlanmaz. Hele de hatası olan kişi sizden yaşça büyük bir insansa.

Dolabımdan sonra sırt çantamı sağ omzuma taktım ve adımlarımı öğrenci işlerine yönlendirdim.

Ama maalesef oraya benden önce birisi gelmişti ve sesler normalde olması gerekenden daha yüksek çıkıyordu.

"Jay, defol git. Ceza almış olman umurumuzda bile değil."

Jay Brown. Benimle aynı sınıfta olan bir çocuktu. Onunla kişisel bir konuşmam olmamıştı ama sima olarak kendisini tanıyordum. Kızların en sevdiği erkek öğrencilerden birisiydi.

Okulun hokey takımının kaptanından sonraki en önemli oyuncuydu. Neden konuşmamış olduğumu anladınız mı? Ve neden ceza sınıfına uygun olmadığımı da.

"Sizin yüzünüzden takımdan atılacağım."

Jay'in sesi sınıfta duyduğumdan çok daha yüksek çıkıyordu. Dikildiğim yerde kaybolma isteğimi kuvvetlendirecek kadar yüksek bir sesti.

What She WantsWhere stories live. Discover now