'Evet ve seninle okulda ilk kez yanyana geleceğiz.'
'Pek de yanyana sayılmaz.'
'Maddesel olarak evet yanyana olmayacağız.'
'Birkaç kişi yeterince iyi olmadığımı söyledi.'
'Bazen kendini kanıtlamaya çalışmak, kendine bir hakarettir.'
Jungkook'un endişeli olduğunu gösteren mimiklerinden eser kalmamıştı. Gevşemiş ve rahatlamıştı.
Taehyung, meleksi sesiyle birlikte sahne aldıklarında söyleyeceği şarkının bir kısmını söylemeye başladı.
'Dreams are like angels They keep bad at bay, bad at bay Love is the light Scaring darkness away, yeah
I'm so in love with you Purge the soul Make love your goal...'
Bu sonsuz ses Jungkook'un ruhunu kutsamıştı. Bu sonsuz ses, Jungkook'un küçük kalbinin teklemesine sebep olmuştu. Bu sonsuz sesle Jungkook, kapılmıştı o'na.. Bu sonsuz ses, evrende sonsuza dek yankılanmak üzere yola çıkmıştı.
Jungkook, ona uzanan güzel ellere baktı. Şimdi elleri o ellerle kenetlenmişti.
'Neye ihtiyacın olduğunu biliyorum ben.'
'Sen her şeyi biliyorsun hyung.'
Taehyung, hafif bir tebessümle elini Jungkook'un kalbine koydu ardından yavaşça kalbin yanına.
'Şimdi buradaki boşluğu dolduracağım ve sen tamamlanacaksın anlaştık mı?'
Taehyung, yavaşça Jungkook'u kendisine çekti ve kollarını küçüğünün gövdesine doladı.
Fısıldadı..'En az 30 dakikamız var. Beynin sadece olabilecek kötü şeylere karşı seni uyarıyor. Düşüncelerinin uçup gitmesine izin ver, sana zarar veremezler...sen şu an ulaşılmazsın......'
'Her seferinde nasıl yapıyorsun?'
'Neyi?'
'Bana harika hissettiriyorsun.'
'JEON JUNGKOOK, KİM TAEHYUNG NEREDESİNİZ? 5 DAKİKA SONRA SİZİN SIRANIZ.'