Jimin istemsizce sanki refleksmiş gibi aşağı düşen gözlerini toparladığı bir anlık cesaretle Jungkook'un ifadesini merak ettiğinden yukarı kaldırdı, ah keşke kaldırmasaydım dedi içinden.

Jungkook ne kıpırdıyor ne de birkez olsun gözlerini kırpıyordu.
Biraz evvel elinin tersini nazikçe okşayan baş parmağı kesmişti işini ama hala elinin üstündeydi, kıpırdayamamıştı.
"Peki..." Jungkook şimdi empati kurabiliyordu, şu anda yutkunmak dahi çok zordu ve ardından devam etti, bilmek istediği son bir şey vardı. "...bunu yapmaya bu kadar niyetli değilsin sen hyung, kim istedi senden bunu? Yoksa o Taehyung mıydı?"

Jimin biraz olsun yavaşlamış gözyaşlarını kirpiklerini kırpıştırarak engellemeye çalıştı başıyla onaylayarak.
"S-senin ondan k-kaçmanı istemiyordu, a-arkadaşlarını v-veya a-aileni bile a-aramanı istemiyordu... b-beni c-cidden affe-edecek misin b-bilmiyorum... a-ancak ben c-cidden çok ç-çok p-pişmanım, b-bunları kabul e-etmemeliydim..."
Jungkook işaret parmağını büyüğün titremeden duramayan dudaklarına bastırdı.

"Hayır dur, haklısın sana cidden çok kızgın olmam gerekirdi...belki de sana bağırmam ve yüzünü bir daha görmek istemiyorum demeliydim ama... eğer cidden ruhsuz, kötü biri olsaydın bundan daha kötüsünü de yapabilirdin hiçbir zorunluluğa bağlı kalmadan, yani bunu sana yaptıran kişi oydu..." Jungkook yerden kalkıp üstünü silkeledi. "Sadece... biraz yalnız kalmak istiyorum, biraz zamana ihtiyacım olucak..görüşürüz hyung."

Jungkook yüzünde bir ifade göstermeden malikaneye geri girdi, merdivenleri takip edip odasına geçti, arkasında öylece oturan bakakalmış Jimin'i bırakarak.
Narince esen rüzgar onun için yüzüne binlerce kez yediği tokat gibi hissettiriyordu.

Ardından ayağa kalktı, o gün ki son iç çekişi olması için şükrederek. Malikaneden sonrasında da büyük girişten çıkarak arabasına atladı ve kimseye tek kelime etmeden oradan ayrıldı.

~

Taehyung karar vermişti, neden hala bunu yapmakta bu kadar hevesli olduğunu keştirememişti ama buradaydı işte, kuyumcunun ona Jungkook'a doğum günü hediyesi olarak almakta karar kıldığı, yakutların ve elmasların donattığı narin parçayı hazır bir şekilde getirmesini bekliyordu.

"İşte kolyeniz efendim, sizi temin ederim ki bu şanslı bayan aldığınız  bu narin parçaya hayran kalacak."
Kuyumcu elindeki sade ancak göz alıcı minik kızıl bir kurdele bulunan siyah kare kutuyu uzattı Taehyung'a.

Taehyung kutuyu ellerinin arasına aldıktan sonra boğazını temizledi, yanakları şimdiden kutuyu göz alıcı kılan kurdelenin tonuna erişmişti.
"Ah...bu bir bayan için değil, bu bir doğum günü hediyesi... erkek arkadaşıma, evet bir erkek arkadaşıma."

Adam öksürüp utançtan hafifçe güldü, özür adına da eğildi.
"Ah şey... ben çok üzgünüm bayım, ah... iyi günler efendim." Adam ücreti aldıktan sonra hızla uzaklaştı, daha fazla utancı kaldırmaya niyeti yoktu.

Taehyung gözlerini devirip, orayı terk etti. Malikaneye hiçbir şey demeden alelacele dönmek, kolyeyi yeni sahibine verip bu günü hemen sonlandırmak istiyordu.

~

Taehyung siyah montunun cebinde kutuyla küçüğünün odasına doğru merdivenlerden çıkarken saat baya geç olmuştu, ne diyeceği ne yapacağı veya Jungkook'un tepkisinin ne olacağını bilememek onu her çıktığı basamakta, telaşı da onunla birlikte yükseliyordu.
Jimin haklıydı, hiçte hoşlanmadığı bir tipe dönüşüyordu, aslında nefret ediyordu desek daha doğru olur.

〘TR〙「 All Mine - Taek∞k 」✓Where stories live. Discover now