-7-

946 145 154
                                    

*Kesinlikle ve kesinlikle medya ile okuyun.O zaman tamamen kurgunun içine girebileceksiniz*

"Bana seni de öldürmem için yalvaracaksın Jung Wooyoung"

Bu Real'ın son sözleri olmuştu.

Dev ekranda Chris kendini boşluğa bırakırken Wooyoung'a elindeki telefonu yere düşürmek kalmıştı.

Kalabalıktan tek ağızdan yükselircesine,
hezeyan dolu bir çığlık kopmuştu. Meydandaki dev ekranın çaprazındaki inşaattan düşen adam herkesi şoka uğratmış,küçükler annelerinin eteklerine yapışıp büyükler çocuklarının yahut sevgililerinin kollarını tutarken Wooyoung'a bu sert ayazın ortasında ileri geri sallanmak düştü.Havada uçan zerreleri görebiliyordu sanki.Zaman durmuş Chris'in kafasından süzülen kan keistalleşip kalmış gibi birkaç saniyeleğine kendine izin vermişti saat.
Ne ileri gidiyordu ibre ne geriye.
Kafasındaki şapkayı çıkardı genç adam,sarkak adımlarıyla kalabalığı yararak yerde sırtüstü yatan adama yaklaştı.

"Hep gül evlat! Beni de güldürmeye çalış,yoksa hayat geçmez."

Bunlar Chris'in sözleriydi.Gülümsemesi yüzünden eksik olmayan afro amerikan adam,siyahilere en çok yakışan gülüşünü bu sefer göstermiyordu.Açık ve gözyaşıyla süslü gözleri boşluğa bakıyordu.Wooyoung yanağını yıkayan yaşlarına izin verdi bu sefer onun yanında.

"Seni güldürmeye geldim" diye fısıldadı Wooyoung.

Chris'in bedeni bu ayazın ortasında bu acıya göğüs germesi yetmezmiş gibi şimdide asi bir yağmurla dövülüyordu.
Yıkıyordu yağmur onu,bu toprağa aslında evrene temiz dönmesi için şarttı değil mi?

Polis memurları saniyeler içinde bedeni boylamasına yere uzanmış ölü adamın yanında soluk aldıklarında, Wooyoung kalabalığın önünden arkasına geçti.
Kalabalık memurların ikazları üzerine olay yerinden uzaklaştırılırken Choi San ağzında kalan acı tatla inşaatı çoktan terketmişti. Bu ilk cinayeti değildi,son da olmayacaktı.Fakat...yine de diğer öldürdüklerinden daha farklı hissediyordu.İlk kez hiç günahı olmayan birini kendi saçma adaletiyle yargılayıp cezalandırıyordu.Kalbinden bir şeyler eksilmiş orda olmadığını bildiği nekrozlaşmış vicdanı cebelleşiyordu sanki göğüş kafesiyle.

Abisi geldi Wooyoung'un aklına.Kaza yaptıkları arabadan zor bela çıkarken ezilmiş arabanın direksiyon ve koltuğunun arasında preslenmiş abisi..

Onun da kanı sanki kristalleşmişti zamanın akıp gitmesine izin vermeyerek.Onun da yaşlarla dolu gözleri boşluğa bakmıştı.Yüzündeki babasından yediği tokatın kızarıklığı bile geçmemişti henüz.O kızarıklığa daha canisi eklenmiş,kanla boyanmıştı yanakları.

Kafasını iki yana salladı genç adam.
Onun yüzünden iki insan çoktan ölmüş olamazdı.Soğuk yanakları bıçak gibi keserken bulunduğu ruh halini bir kenara bıraktı ve yaşlarını sildi.Üzerindeki göbeğini açıkta bırakan pijamayı yırttı attı ve az önce yere attığı şapkasını kafasına geçirdi.

Şok olmuş insanlar kaçışırken anlık da olsa bu soğukta deli gibi çıplak gezen bedene dönüp baktılar.Deliydi doğru,
bu oyunda ona mezar kazan adamın ayağını kaydırarak o mezara düşürmeyi planlayan bir deli..

......

"Ne yapacak şimdi?" diye sordu Wooyoung'un birkaç gündür ilaçlarını takip eden yeni hekim.

Karla elindeki rameni masanın üzerine bırakıp ekranın yan tarafındaki peçete yığınından bir tanesi aldı ve ağzını temizledi.Wooyoung kararlı adımlarla ilerlerken Karla gencin ne yapmaya çalıştığını yeri inleten o adımları atmaya başlamadan anlamıştı.

magoa ⚘ woosanDove le storie prendono vita. Scoprilo ora