O, o gün uyanmadan önce Jimin'e telofonunu tamamen boşaltmasını söyleyen kişinin ta kendisiydi.

"Onları... onları seviyor muydun?"
Taehyung sorusunun ne kadar  saçma olduğunun farkında olsa da soramadan edememişti işte, canını yakmaya başlayan o kendini belirten hüzün sevdiği gözlerde yer ediniyordu.

"Onlar sahip olduğum tek arkadaşlardı, ailem veya okuldakiler hiç beni sevmediler hatta nefret bile etmişlerdir... dedikleri gibi çokça nedenleri var ve bir tanesi de mesela benim..."
Buraya baygın geldiğinden beri ilk defa kekelememişti, ne o ne de Taehyung inanabiliyordu buna.
Taehyung daha fazla detay öğrenmek istediğinden hızla merakını ne olduğunu sormakla kapatmaya çalıştı.
"Evet...?"

"Gay olmam."

Jungkook gözleri sımsıkı yumulmuş, elleri yumruk halini almış, büyüğün tepkisini bekliyordu. Yüzünün tam ortasına bir tokat veya vücudunun hızla duvarla buluşmasını bekliyordu.
Ama beklediği gibi hiç olmadı, yavaşça gözlerini açıp baktığında, Taehyung hafif bir şaşkınlıkla ona bakakalmıştı. "B-benden tiksinmiyor musun?" Taehyung kafasını yanlara salladı ve gerçekliğe geri geldi.

"H-hayır...neden tiksineyim ki?"
'Siktir Taehyung neden kekeliyorsun sen?'
"Bekle...ciddi misin?!"
Jungkook kocaman gülümseyince, gözleri hafif kısıldı ve burnu kırıştı.
'Şirin.' Taehyung'ın tek düşünebildiği kelime buydu miniği ile ilgili, Jungkook tekrardan Taehyung'ı hayal dünyasından sürüklemeyi başarmıştı, az kalsın ağzı sulanıyordu.
'Kendine gel Taehyung!'

"Şey...başka bir Şey hakkında konuşalım veya konuşma işini sonraya bırakalım olur mu...?"
Soru sormuyordu ama ağzından o şekilde çıkmıştı sözcükler, aralarındaki atmosfer şimdiden  tuhaflaşmaya başlayınca ona göre.
"P-peki, sen öyle d-diyorsan."

Koridorun sonunda diğer odaların kapılarından daha süslü ihtişamlı bir kapıya varana kadar Taehyung'ın onu nereye sürüklediğini bilmiyordu.
Taehyung gizemli, karanlık bir bahçenin kilidini açacakmış izlenimi veren bir siyah anahtar çıkardı cebinden. Taehyung bir eli hala Jungkook'un belinde vaziyette odaya girdi.
"Otur. Geri geleceğim."

Taehyung odasına bağlı olan başka bir kapıdan içeri girdi, bir çift meraklı gözler eşliğinde ve bu gözler sadece geniş yatağın bitiminde oturmakla yetindi.
Her ne kadar iki oda birbirine benzer mobilyalara sahip olsada, Taehyung'ın odasının atmosferi yeni alışmaya başladığı odasının atmosferinden daha kasvetli ve de göz alıcıydı ona kalırsa.

Jungkook bu sefer kapıdan gelen tıkırtıyla başını kaldırdığında Taehyung'ı giydiği suitle girmesini bekliyordu ama büyük olan çoktan üstünü değiştirmişti, tek değişmeyen renklerdi, Taehyung siyahtan vazgeçmiyordu. Jungkook da yakınmaya yüz bulamıyordu  oldukça yakıştırıyordu siyahı büyüğüne. Gözlerinde hala çekici gözüküyordu, bu ilk defa onu resmi giyinmeyişini görüşüydü. Jungkook bu adamın artık kaç kez daha ilklerini alacağını sayamıyor, tahmin dahi edemiyordu.
"Istersen fotoğrafımı da çekebilirsin tavşan." Jungkook gözlerini karıştırıp gerçekliğe dönünce yanakları kızardı, şimdi de o gözlerle buluşmamak için gözleri fıldır fıldır odanın etrafında dolaşıyordu.

Diğer bir taraftan, Taehyung küçüğünü baştan aşağı sürmekten hormonlarına hakim kalamıyordu. Jungkook nedensiz bir şekilde bugün normal kendi kıyafetlerini giymişti. Taehyung onu şu zamana kadar, giydiği elbiseler içinde hoplaya zıplaya büyük bir ayna karşısına geçerek kendisini süzüp gülümsediğine şahit olduğu üzerine binlerce kez yemin edebilirdi. Bu yüzden de bugün onu böyle görmek şaşırtmıştı.

Jungkook bol bir tişört giymiş  altına da bacaklarını her zaman yaptığı gibi öne sunan bir şort geçirmişti, tek fark şortun dizlerine yakın olmasıydı ama bu bacaklarını saklamıyordu.

"Pekala... ne yapmak istersin? Film izlemek veya...?" Taehyung kumanda ile duvardaki büyük ekran televizyonu açtı. 
"Film kulağa hoş geliyor..."
Taehyung rastgele bir film seçerek kumandayı geri yerine bıraktı ve Jungkook'un yanına oturdu, sırtını yaslayarak.

Taehyung'ın odası saat ilerledikçe ve duvarın renginin de koyu olmasından dolayı daha da çok kararmıştı. Taehyung'ın odası şanslarına büyük salondan uzaktaydı o yüzden kapı da kapalı olunca gelen yüksek sesleri duymaları zorlaşmıştı.
Sonuç olarak her şey mükemmeldi onlar için.

~

Filmin yarısına gelmişlerdi. Taehyung omzunda sert bir şey hissetti. Kafasını çevirdiğinde Jungkook'un kafasının kendisine yaslı olduğunu gördü, uyuyordu dudakları hafif aralık bir şekilde.
'Neden bu kadar tatlısın...'
Taehyung filmi kapattı ve küçüğü yatağa yerleştirdi, sonra ayağa kalkıp kapıyı kilitledi. Yatağa geri döndüğünde yorganın altına girdiği gibi Jungkook'u kendisine doğru çekti. Bu sefer kolları kavramıştı o ince beli, meleksi yüzü boynuna gömülmüştü. Taehyung küçüğün derin nefeslerini artık tüm vücudunda hissedebiliyordu.

"Iyi geceler...Jungkookie."
Cevap gelmeyeceğini düşünerekten savaş verdiği göz kapaklarına yenildi ve düşündüğünden daha hızlı uykuya daldı.

Ama yanılmıştı, bir cevap almıştı oysa. Küçüğü de farkında değildi fakat bilinci tam yerinde olsaydı istemez miydi Taehyung'ın onu duymasını...

"Iyi geceler TaeTae...









"...seni çok seviyorum."

~

Sadece UWUWUWUWUWU
💕💞💞💕💞💕💞💕💞💕

(ENG) versiyonuna yetişti sayılır sadece 2 bölüm kaldı. Ikisini de denk getirdiğimde ayni anda yazacağım.


〘TR〙「 All Mine - Taek∞k 」✓Where stories live. Discover now