0.1

25.1K 1K 1.2K
                                    

BÖLÜM 1: ALPER

Ensesinden tutup başını tekrar buz gibi dolu küvete soktuğunda elleriyle durması için çırpınıyordu çocuk. Nefes almakta zorluk çekerken suyun soğukluğu yüzünü yakıyordu.

Babası saçından sertçe tutup kaldırdı. Çocuk derince içine nefes alırken bir kaç kere boğukça öksürdü. Canı çok acıyordu. Titreyen kıpkırmızı dudaklarının arasından bir hıçkırık kaçtı.

Ağlamaktan buğulu gören gözlerini ayağa kalkan ve küvete daha çok buz atmakla meşgul olan babasına çevirdi.

Döverken yüzüne vurduğu için gözünün altı hırpalanmış ve morarmıştı. Yarın okulu olduğundan babası da kendince morluğu geçirmeye çalışıyordu. Alperin öğretmeni Fırat bey, şiddet gördüğünü biliyor ve babasından uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyordu. O yüzden yaralarının iyileşmesi gerekiyordu. Yoksa gene sosyal hizmetlerle falan uğraşamazdı. Hem hallice saygın bir iş adamıydı oğlunu dövdüğü haberi çıkıp itibarını zedelemekte istemezdi.

"Sikeyim, tüm buz bitti" diye homurdandı babası.

Eliyle yüzündeki yaşları silip oturduğu yerde korkuyla geriledi Alper. İçini çeke çeke ağlarken hıçkırıkları kalbini ağrıtıyordu.

"Yarın okula gitmiyorsun! O siktiğimin hocasının dırdırını çekemem" diyip çocuğu hafif bacağıyla iteleyerek banyodan çıktı.

Hüzünle yüzünü asarken ayağa kalkmaya çalıştı. Halbuki yarın doğum günüydü ve 18 olacaktı. Fırat hocasıyla geçirmek istiyordu. Yüzünü tek güldüren insandı. Fırat bey, Alperin lise hayatı boyunca hep yanında olup elinden geldiğince yardım etmeye çalışmıştı. Hatta ilk liseye geçtiğinde Alpere babasından gizli bir şekilde işaret dili bile öğretmişti. Çok iyi kalpli bir insandı ve Alper ona öğretmenden çok abi edası ile bakıyordu.

Eliyle yerden destek alarak kalkarken hala nefessizliğin verdiği yanma hissi ile öksürmeye devam ediyordu. Ağzına gelen kan tadı ile yüzünü buruşturdu. Gene de şükretti. Bugünde ölmediğine.

*************

Masasında oturmuş dersini çalışırken, koridorda babasının telefonla konuşma sesi geliyordu. Her koridorda sesini duysa geriliyordu çünkü odasına gelip canını yakacak diye ödü kopuyordu. Dünkü yaraları hala geçmemişti. Gerçi hiç bir yarası geçmezdi, sürekli yenileniyordu adeta. Babasının ondan neden nefret ettiğini bilmiyordu. Sevgi nedir bilmiyordu. Hayatta yaşamadığı bir duyguydu. Annesi yoktu. Bu koca evde babasıyla beraber yaşıyordu. Kendini bildi bileli hep böyleydi. Hatta çocukken herkesin babası kendi çocuklarını dövüyor sanıyordu ama anlamıştı küçük yaşına rağmen tüm aileler çocuklarıyla eğlenip gülerken tek onun babasının canını yaktığını. Çocuk olamamıştı.

***FlashBack***

Yüzüne gelen güneşten dolayı gözlerini kısıp etrafına baktı küçük Alper. Okul bahçesi 23 Nisan'dan dolayı çoşkuluydu. Koşturan, arkadaşlarıyla oyun oynayan, ailesiyle gülüşen çocuklara baktı. Onun babası gelmemişti. Arkadaşı da yoktu çünkü arkadaşları dilsiz diye dışlıyordu, halbuki dili vardı ki neden onunla oynamıyorlardı.

Üzerinde ki ona biraz büyük gelen çiçekli kostümünü çekiştirip kenara oturdu. 7 yaşında olmasına rağmen gene de yaşıtlarından biraz daha ufak tefekti. Minik ellerini dizlerine koyup dün moraran kolunu biraz ovdu.

DİLSİZ -GayWhere stories live. Discover now