Sweets and Bitters

568 60 22
                                    

Gözümü açtığımda okulun revirinde, bilincim yarı açık bir şekilde yatıyordum. Altımdaki bembeyaz, hoş yatağı hissetmek zor değildi.

Neden buradaydım?

Beni buraya kim getirmişti?

Yanıbaşımda bir ses duyunca o tarafa döndüm. Kolumda sanki böcekler dolaşıyor gibiydi ya da sadece saçtı. Ama kim beni ziyarete gelirdi ki? Dikkatle koluma baktım, böcekler olduğundan çok emindim.

Yanımdaki mor saçlara tip tip baktım. Hayır, güneş vurduğu için yanlış düşünüyor olmalıydım. Hayal kurarken burun kanaması geçirip kan kaybı yaşamıştım ve şimdi de hastanedeydim. Miku yanımdaki kişiydi.

"Miku..?"

"Hmm? Ah, şu mavi saçlı kız mı? Üzgünüm, sadece benim."

"NEEEE??!!!" hızla doğruldum ve karşımda duran capcanlı Gakupo'ya baktım. O gerçekten burada mıydı?

"Senin için çok endişelendim." dedi kaşlarını çatarak. "Beni bir daha böyle korkutma. Bayıldığında, ben de kalp krizi geçirecektim."

Baştan aşağı kıpkırmızı olarak ona baktım. "İyi geceler." yatağa girdim ve yorganı üstüme çektim. Hayır, doğru değildi, burada değildi. Sadece keskin bir hayal gücüm vardı.

Üstümdeki yorganı çekti. "Velet, kalk artık." Velet? Kendi kendine güldü. "Neyin hayal olduğunu düşündüğünü sorabilir--"

"Evet!"

"Ha?"

"Evet! Seninle çıkarım!" diye bağırdım parlayan gözlerimle. "Yani teklif ettin, değil mi?" kaşlarım dehşetle çatıldı.

Küçük bir kahkaha patlattı. "Evet, evet ettim." birkaç saat öncesine kadar ssdece hayalini kurduğum Gakupo-senpai, şu anda benim resmi olarak sevgilimdi! "Öyleyse, bugün buluşuyoruz? Luka? Luka!"

Gözlerim tekrar kapanmadan önce duyduğum tek şey; melodik ve güzel sesiydi.

* * * * * 

Elimdeki kalemi çevirdim, takla attırdım ve masamı karaladım; fakat bir türlü ödevime yoğunlaşıp da on beş soru çözemedim. Aklım buluşmamızdaydı. Saat beş civarı uygun olacağını ve ben tekrar bayılmadan önce kaçmak istediğini söylemişti.

Sırıtmaktan kendimi alamadığım bir gerçekti; onu düşündükçe içimden gülümsemek geliyordu. Saat sanki ilerlemiyor gibiydi. Ne zaman saat beş olacaktı? Ne zaman ona tekrar kavuşabilecektim?

Tekrar iç çekip yüzümü ödevime gömdüm. Benim hayatım hayallere değil, ödevlere mahkumdu. Hatta hayallerim gerçekleştiğinde bile, oturmuş, iki yüz elli altının kare kökünün olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Pes etmem genellikle biraz sürerdi. Aslında aklım Gakupo'da olmadığında iyi bir öğrenciydim ama aklım bir uçarsa, sayanora matematik.

Ödevimi bitirince saate baktım. Dört olmuştu. Bu da, kalan bir saatimi kıyafet seçimiyle geçireceğim demekti. Kendini harika hissettirmenin yollarından biri daha. Aynadaki sırıtan yansımama göz kırpmadan edemedim; çok eğleniyor gibi görünüyordu.

Dolabımdan mavi kotumu, pembe gömleğimi ve ceketimi çıkardım. On beş dakika kadar sonra da üstümü değiştirip çıkardım. Kardeşim Luki'den de laf yemeden sıyrılırsam, tadından yenmezdi. Hoş, pek güvenim yoktu buna ama içinizde umut yeşermesi iyidir, değil mi? Belki bir gün o filiz açar ve büyük, renkli bir çiçeğe dönüşür.

Hayal olmayan, gerçek bir çiçeğe.

Saçımı da düzleştirdikten sonra çantamı tuttuğum gibi dışarı fırladım. Bana güven veren, sakinleştiren rüzgar, bugün beni heyecanlandırmaya çalışıyordu sanki. Yüzüme rüzgar vurdukça, gülümsemem büyüyor ve kalbimin ritimleri hızlanıyordu.

Buluşma yerimize vardığımızda henüz gelmemiş olduğunu gördüm. Haklıydı da, henüz on beş dakikadan fazla vardı. Aslında benim geç gelip onu bekletmem gerekirdi ama o kadar cesaret bende ne gezsin.

Cam kenarındaki güzel bir masaya oturdum. Mavi saçlı garson yanıma gelince, gözümün onu bir yerlerden ısırdığı kanaatine vardım. Mavi gözler ve mavi saç. Etkileyici biriydi.

Beni görünce yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. "Sen Luka'sın, değil mi?" şaşkınlıkla onayladım. Beni nereden tanıyordu ki? "Ben Kaito, Gakupo'nun bir arkadaşıyım." Tamam, onu şimdi çıkartmıştım. Ara sıra Miku ve bana bakıyordu.

"Seni tanıdım." dedim gülümseyerek. "Ama beni tanımanı beklemezdim."

"Miku-chan'ın arkadaşıysan tanımam normal." Göz kırptı. Meraklı gözlerle ona baktım. Bu ne demek oluyordu? "Yakaladın beni, Miku-chan'dan hoşlanıyorum. Ama onun benimle ilgilendiğini sanmam." gerçekten üzgün görünüyordu. Bir anda onda kendimi gördüm ve adına üzüldüm. Sevdiğin kişiye ulaşamamak zordu.

"Bir ara yanımıza gel, mutlaka dördümüz konuşalım." Umarım cesaret vermem yanlıl olmamıştır çünkü Miku'yu da mutlu görmek istiyordum ve Kaito gibi iyi kalpli biri varken neden o kişiyi dışarıda arayalım ki?

"Teşekkürler." Dedi gülümseyerek.

O esnada kapının açıldığını gösteren hafif zil sesi geldi. Kafamı kaldırıp o tarafa bakınca, tek gördüğüm parıldayan mor saçlar oldu. Başımı döndüren mor saçlar. Hele mavi gözlerini görmek için can atıyordum. Kim bilir o mavi gözler ve mor saçlar kaç kişinin canını tamir edilemez şekilde yakmıştı. Tahmin bile etmek istemiyordum.

"Kai-chan da buradaymış." Dedi gülümseyerek yanımdaki sandalyeye otururken.

Kaito göz kırptı. "Tabii ki, hem Luka-chan da bana söz verdi." Gakupo merakla bana baktı ama benim yerime Kaito cevap verdi. "Miku'yla beni konuşturacak." Gakupo'nun yüzünden bir zafer ifadesi okundu.

Sonunda Kaito dedikodusunu bitirip gittiğinde, ben ve Gakupo yalnız kaldık. Gakupo gülümsedi. "Ne içmek istersin?"

"Ne istersen aynısından istiyorum..." dedim utangaçça. Ondan utanmamam gerektiğini biliyordum ama yapamıyordum işte. Büyüleyici sesi, yüzü, davranışları ve kişiliği beni benden alıyordu.

"Çok güzelsin." dedi aniden sanki hipnotize olmuş gibi bana bakarak. Kızararak kafamı başka yere çevirdim. Aniden bu da ne demek oluyordu?

"S-Sen de her zamanki gibisin..."

"Her zamanki gibi ne?" Tamam, bu bir fırsattı. Hakkında düşündüklerimi yüzüne söylemeliydim. Ondan ne kadar hoşlandığımı söylemeliyim, onu sevdiğimi, onu hep seveceğimi, ona güvendiğimi... Söylemeliyim... Yapabilirim...

"B-Büyüleyici..." karşılığında o da kızardı ve elini yüzüne koyarak bunu kapatmaya çalıştı. Ne düşünüyor veya ne hissediyor, bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı.

Yaşadığım lise hayatı boyunca, hayır, aslında bana okunan ilk romantik masaldan beri bu anı beklemiştim. Ben prenses değildim, alakam da yoktu ve asla bir prenses olamayacağımı biliyordum, ama yine de bir ihtimal, prensim beni duyabilir miydi?

Duyup da yalnız bağırışlarıma cevap verebilir miydi?

Biliyorum, bölüm geç geldi ve kısa bir bölüm ama affedin onegai :'( TEOG'a çalışıyorum ve ailem zorla koleje yazdırdılar beni :'( acıyın :D evettt bölümü beğendiyseniz "1"e, sıkıldıysanız "2"ye, Gakupo ve Kaito bir pislük karıştırıyor diyorsanız "3"e, Yazar-chan sen hayal kurma diyorsanız hiçbir halta basmayın :3 umarım beğenmişsinizdir, yb de kısa sürede gelecek :)

Lie [Vocaloid]حيث تعيش القصص. اكتشف الآن