35.Bölüm

19.4K 745 14
                                    

Hayırlı cumalar :)



"Kabul etmem gerekirse böyle bir şey beklemiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Kabul etmem gerekirse böyle bir şey beklemiyordum. Beni fazlasıyla şaşırttın Kenan." Eylül , elindeki bardağın üzerindeki desenlere bakmayı kesip kolunu okşayan adama doğru sokuldu. Kenan'nın korumacı elleri karısının belini sararken boynuna gömülen bedenden gelen kokuyu içine çekti.

"Böyle bir teklifi hakediyordun." Kenan kollarının arasındaki kadını daha çok çekti kendine.

"Buradan gidelim mi?" Eylül kafasını kaldırarak aşık olduğu adamın dudağı ile yanağı arasındaki yere küçük bir öpücük kondurdu. Kocası ile baş başa kalmak istiyordu.
Kenan'ın koyulaşan göz rengi kendisi ile aynı düşünceyi paylaştığını gösteriyordu.

"Yeter ki sen iste." Kenan oturduğu yerden kalkarak Eylül'ün elini tuttu ve mekanın içinde olan Yusuf'u aradı gözleri. Bir süre sonra kalabalığın içindeki Yusuf'u ve Hazan'ı görebilmişti. Aralarındaki konuşmayı bölmemek adına hemen yan hızalarında duran Kadir'e bir bakış attı. Bu yeterliydi çünkü onlar için bu bakış istenilen mesajın alınmasıydı.
Karısının çantasını taşımasına izin vermeden diğer eline aldı ve merdivenlere doğru ilerledi.

Yusuf , elindeki telefon ile bütün korumalara haber verirken Şule'yi gördüğünü söylememişti. Bunu Kenan'a kendisi yüz yüze konuşarak söyleyecekti. Elindeki telefonu ceketinin iç cebine koyarken kendisine çarpan kadını tutmaya çalıştı. Hazan artık yürüyemiyordu bile. Tuttuğu kolu sıkıca kavrarken etrafına küçük bir bakış attı. Kadir'in göz işareti ile Kenan ve Eylül'ün gittiğini anlamıştı. Kendileri de gidebilirdi diye düşündü.

"Kolumu bırak!" Hazan'ın hala kendini düzeltememişken bedeninin çekiştirilmesi hoşuna gitmememişti. Yusuf'un sert tutuşu canını acıtmıyordu ama kokusunu ruhunu okşuyordu.
Yüzüne çarpan soğuk hava ile kendisine geldi ve etrafına baktı. Hangi ara dışarıya çıkmışlardı ve ceketi neredeydi? Donmak üzere olduğunu Yusuf fark etmiyor muydu? Demek ki bu kadardı her şey. Kendisini düşünmeyen bir adamla birlikteydi demek... birlikteler miydi? Hiç sanmıyordu!
Bu fikir kahkaha atmasına neden olurken dolan gözleri ile etrafı göremez oldu ve ayağındaki topukların hafif kayması ile sendeledi ve sırtı soğuk demir parçası ile buluştu. Acıyan bir yeri yoktu üşümek dışında. Sırtını arabaya daha çok yasladı. Düşme korkusundan kapattığı gözlerini açtığında her iki yanına koyulan ellerden bakışlarını çekti ve Yusuf'un sıcak nefesinin çıktığı dudaklara odaklandı.
Boşta kalan elleri Yusuf'un yeni çıkan sakallarına dokundu. Çok özlemişti ve bu kendisini korkutuyordu.

"Yapma!" Yusuf'un uyarı dolu sesini dinlemeden dudaklarını adamın çenesine götürdü. Dudaklarına batan küçük sakallar gülmesine neden oldu. Elleri artık titremeden gür saç tutamlarına ilerledi. Üşümüyordu...
Yanıyordu...
Bile bile ateşin içine düşüyordu.

"Elimde değil." Diyerek dudaklarını yavaşça adamın dudaklarına bastırdı Hazan.

Hala bir tepki almaması sinirlendirmekten çok acı veriyordu kendisine. Yavaş yavaş teker teker öptü adamın hem alt hem üst dudağını.
Eline değen ceketin yakasını tutmazsa düşerdi. Yusuf kendisini tutmuyordu ve düşmekte istemiyordu.
Geri çekilerek arabaya yaslanmaya devam etti.

Zehr-i Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin