4) Hiç Hesapta Yokken

Start from the beginning
                                    

Baş örtümü yaparken bir yandan da düşünmeye başlamıştım. Kızgındım, gergindim, yine yapmak istemediğim şeyler için beni zorluyorlardı. Mecburen gitmiştim. Çünkü; ucunda hayallerim vardı, tekrardan oraya gitmek istiyorsam onlarında isteklerini yapmam gerekiyordu. Hayallerim içindi. Kesinlikle evlenmek gibi bir hayalim şuan yoktu.

Hazırlanıp odadan çıkmıştım, annemin dediği gibi bayanların olduğu odada sadece orta yaşlı iki kadın ve benim yaşlarıma yakın genç bir kız vardı. Tekrardan hoşgeldiniz diyerek, kapıya en yakın koltuğa geçip oturmuştum. Gözler üstümdeydi ve bu da gerginliğimi daha da artırıyordu. Başım önümde, duygusuz bir şekilde, bir yandan sorulan şeylere cevap veriyor, bir yandan da biten çayları yenilerken, bu gecenin hızlıca bitmesi için dua ediyordum.

Çok şükür ki bitmişti. Zaten üzerimde olan iş yorgunluğu ve üzerine kendimi kasıp oturmak beni fazlasıyla yormuştu. Oğulları bugün gelmemişti, ailesi tamam derse görüştüreceklermiş, annem öyle demişti onlar gittikten sonra.


Annemle yalnız kaldığımızda ona ttekrardan evliliği şuan kesinlikle düşünmediğimi söyleyerek, tamam derlerse benim görüşmek istemediğimi söylersiniz demiştim. Annem cevap vermemişti. Bende mutfakta kalan işler için anneme yardım ettikten sonra, odama geçip üzerimi değiştirmiş,  namazımı kılıp yatağıma uzanmıştım.

Olanları ve istemsiz olarak olmasını istemediğim şeyleri düşünmeye başlamıştım. Ailem belki bu konuda bana baskıcı olmazlar diyerek kendi kendimi teselli etmeye çalışıyordum. Olmasını istediğim şey buydu. Çünkü evlilik ailenin yada başkalarının rızası için yapılacak bir şey değildi bana göre. Kendimi buna hazır hissetmem ve bunu kendimin istemesi gerekiyordu. Ama ben buna ne hazırdım, ne de şuan böyle bir şeyi düşünmüyordum.



Ertesi gün, işe gitmemiş evden çalışıyordum. Çalıştığım sırada, annem kapıma tıklatıp ''Eylül baban seni çağırıyor, 5 dk içeriye gelir misin.'' diyerek gitmişti. 2 dk sonra babamların yanına gitmiştim. Karşısına geçip oturmuştum. Babam hafifçe öksürdükten sonra konuşmaya başlamıştı.

-Az önce abim aradı, patronu ve hanımı seni beğenmişler. Oğullarıyla görüşmeni istiyorlar. Yarın öğlen için gün ayarladık. Annenle birlikte görüşmeye gideceksin.

+Baba görüşmesem? Hem yarın işte olacağım hem de ben şuan evlenmeyi düşünmüyorum. Lütfen amcamı arayıp görüşmeyi ipt.... iptal et diyecekken, babam sert bir şekilde sözümü kesmişti.

-Yarın görüşmeye gideceksin dedim! Gider misin değil! Abime tamam dedim sözümden dönemem.

+Ama böyle bir kararı benim almam gerekmiyor mu? demiştim ikna etmeyi umarak yumuşak bir şekilde söylemiştim.

-Senin fikirlerin umrumda mı zannediyorsun? Bu işler ertelenecek işler değil.

+Baba ben çocuk değilim, bu zamana kadar her dediğinize tamam dedim ama bu karar benim almam gereken bir karar. diye sertçe söylemiştim. Babam şiddetle yerinden kalkmış, elini kaldırarak bana doğru iki adım atmışken, annemin;

×Bey sakin ol, Eylül'le yarın görüşmeye gideceğiz sen merak etme! sözüyle babam olduğu yerde durmuştu. Ve;

-Öyle olacak diyerek odadan çıkmıştı...

Bende kendimi daha fazla tutamayarak ağlayarak odama koşmuştum. İki günde yine hayatımı tepetaklak etmeyi başarmışlardı. Bu yaşıma kadar okumak ve Malezya'ya gitmek dışında hiç bir kararımı kendim alamamıştım. Ne derlerse yapmak zorundaymışım gibi davranıyorlardı. Artık bundan gerçekten çok yorulmuştum. Her yanım yine kırık dökük olmuştu. Tek duam görüşeceğim kişinin beni kabul etmemesiydi.

-----------------

Ertesi gün;

Öğlene kadar işe gitmiş, öğlenden sonrası için zorda olsa müdür yardımcısından izin alabilmiştim. Eve gelip annemle birlikte kırgın ve kızgın bir şekilde görüşmeye gitmiştik. Annem ve annesi ayrı bir masada otururken bizde başka bir masada oturmuştuk. Sinirden ve gerginlikten ellerimi sıkıyordum.

Okumasını, çalışmasını, yaşını, kişiliğini filan anlatmış, evlilikten beklentilerini anlatmıştı. Tam benim zıttım olan birini istiyordu, evlendikten sonra çalışmayıp evde duracak, çocuk olursa ona bakacak, ihtiyaçlarını giderecek, her dediğine tamam diyecek birini arıyordu belli oluyordu. Sözü kendimi tanıtmam için bana bıraktığında, ben yaptığım işi çok sevdiğimi ve çalışmayı kesinlikle bırakmak istemediğimi söylemiştim. Gezmeyi, yeni yerler görmeyi, kitap okumayı çok sevdiğimden bahsetmiştim.

Evlenmeyi düşünmediğimi annemin buraya gelirken beni uyarması yüzünden söyleyememiştim. Eğer böyle bir şey söylersem, karşı tarafla aralarında sorun olacağını söylemişti.

Karşı taraf söylediklerimi kaşları yukarda ve alaycı bir tavırla dinlemişti. Ben anlattıkça sanki 'sen bunları rüyanda görürsün'' gibi bir tavırla bana bakıyordu. Masadan kalkmamak için kendimi zor tutuyordum, bu yüz ifadesini gördükçe sabrım gerçekten taşıyordu. Ve sonunda bitmişti görüşme.
Ne karakter olarak ne de kendisini beğenme olarak hiç bir şekilde ondan etkilenmemiştim..

Benim için kabus gibi geçen bir görüşmeden sonra, nihayet evimize gelmiştik. Eve gelirken, annemin çok zenginlermiş, Mehmet çok efendiymiş, şöyle yapmış, şöyle okumuş filan anlatıp durmuştu. Anne diyerek araya girmiştim bende,

+Ailesini bilemem ama zaten evliliği  düşünmüyorum ama düşünseydim de o kişi bu kişi kesinlikle olmazdı.

-Bence sen kendini hazırlasan iyi olur.

+Neye hazırlayacakmışım anne, ne demek bu?

-Karşı taraf tamam derse bu iş olacak, boşuna yaygara çıkarmayı düşünme.

+Anne ne demek bu ya, yani ben hayır desem de beni zorla o pislikle evlendireceksiniz öyle mi!

-düzgün konuş, ne yaptı ki öyle söylüyorsun?

+Çalışmak istediğimden, gezmeyi sevdiğimden, sevdiğim şeylerden bahsettiğimde bana alayla baktı. Neymiş onun evleneceği kişi çalışmayacak evde oturacakmış. Çalıştırmayacakmış. Çocuk olacaksa ona bakacakmış. Sanki kendisine köle alıyor. Bu evdeki kölelik bana yetmişti. Ömrümün kalanında da bir başkasının kölesi olmak gibi bir niyetim yoktu. Karşılıklı hoşgörü, sevgi ve saygı çerçevesinde yaşayamayacağım hiç kimseyle de evlenmek gibi bir düşüncem yoktu.

-Ne güzel işte sorumluluk sahibi, benim param evi geçindirmeye yeter sana ben bakarım demek istemiş kısaca.

+Hayır anne anlamıyorsun öyle değil. Otur diyince oturacak, kalk diyince kalkacak bir eş arıyor pardon köle arıyor kendine. Bir de okumuş bir insan, bu kafayla nasıl okumuş anlamadım. Ben kendim bırakana kadar çalışmak istiyorum.

- Eylül uzatma, abartıyorsun. Bak bizim zamanımızda görüşmek filanda yoktu, o zamanlarda evlenen çoğu kişi evleneceği kişiyi ya düğün günü yada isteme filan olduktan sonra nişanda görüyordu. Siz daha bu iş olmadan görüşüyorsunuz.

+ Sizin zamanınızla bu zamanı kıyaslayamazsın. Hem siz hakkınızı savunmadınız diye bende mi savunmayayım? Üstelik evliliği şuan düşünmüyorum.

-Eylül yeter sus. Bu sadece senin karar verebileceğin bir şey değil.

+Hayır anne, tam olarak sadece benim karar verebileceğim bir kon....u diyecekken annem eliyle ağzıma sıkıca bastırmış ve konuşmamı engellemişti. Takside eve gidene kadar da başka hiç bir kelime etmemiş ve ettirmemişti.







~~~~~~~~~~ bölüm sonu ~~~~~~~~~

Bölümü beğendiyseniz oylamayı ve iyi kötü yorum bırakmayı unutmayın. Şimdiden teşekkür ediyorum. 🌸

AŞK / Hayallerin Ötesinde Where stories live. Discover now