"Öyle mi? Ne güzel, yürüyün tabii. Siz gençler en iyisini biliyorsunuz..."

Evden çıkıp bahçenin önündeki arabaya doğru yürüdük, Jungkook da peşimizdeydi.

"Artık eve ders çalışmaya gelmiyorsun." dedi babam Jungkook'a.

Sola doğru bir adım atıp ikisinin arasından çekildim.

Jungkook güldü.

"Öyle oldu, efendim. Ama artık geleceğim."

"Sadece ders için değil... Bir akşam yemeğe gel, ailenle birlikte."

Jungkook acı acı güldü.

"Tabii, davetinizi iletirim."

İçimden bir ses, bunu yapmayacağını söylüyordu.

Babam gittikten sonra okula doğru yürümeye başladık. Bileğimdeki saatten kontrol ettiğim için ona dönüp "Geç kalacağız." dedim.

"Yirmi dakikada okula varamayız. Yürümek kötü fikirdi."

Havada görünmez bir şeyle savaştı elleriyle.

"Heyy, olumsuzluk bulutlarını çek üstümüzden!"

İkimiz de gülmeye başlayınca pes ettim.

"Tamam, o zaman mantıklı bir açıklama yap."

"Aslında düşünmeden konuştum. Seni almaya geldiğimi söyleyemedim babana, sonuçta bu bir gizli görev. Şuradan otobüse bineriz."

Hayatı saniyelik yaşaması -buna anı yaşamak da deniyordu- bana garip geldi. Saniyeler içinde karar verip uyguluyor, sonuç istemediği gibi olursa başka kararlar alıyordu. Hayatı onun üzerine kuruluydu. Kural yoktu, düzen yoktu. Bugün yoktu, yarın yoktu. Şu an vardı. İçinde yaşadığımız şu an.

"Pekala. Anı yaşama felsefesini anlıyorum. Bu dersimize dahil mi?"

Şaşırmış gibi gözleri kocaman açıldı.

"Vay be! Harika bir öğrencisin!"

Bugün izleyeceğimiz Stephen Hawking filmi hakkında biraz konuştuk okula gidene kadar. Okulun arka sokağındaki durakta indik ve parkın yürüyüş yolunda yürüdük. Dersin başlamasına beş dakika vardı. Adımlarımız hızlanırken Jungkook karşıdan karşıya geçmeye çalışan görme engelli birini fark edip ona yardım etti.

Derse geç kalacaktık, ama umrunda olmadı.

Yavaş adımlarla görme engelli yaşlı kadına yardım etti, ona nereye gideceğini sordu. İlerideki kafede oğluyla buluşacakmış, bunu öğrendiğimizde biz de o tarafa doğru yürüdük. Kadın bize yedi kez teşekkür etti. Onu kafeye bıraktıktan sonra ikimiz de hiç konuşmadık. Onun böyle durumlardaki hassasiyeti beni düşünmeye itmişti. İnsanlar genellikle sandığım gibiydiler. Jungkook farklı olduğunu düşündürüyordu.

Genelde insanlar çevresinde bu tarz engelli biri yoksa duyarsızlaşırlar. Onun böylesine güzel kalpli olması kaburgalarımda bir yerlere dokunup yeşertiyordu sanki.

Okula vardığımızda Bay Kwon müdür yardımcısı olarak bir duyuru yapmaya sınıfımıza geldiğinden ben neden geç kaldın sorusuna maruz kalmadım. Okulun bilinen serserilerinden Jungkook ise tabii ki hesap vermek zorundaydı.

Bay Kwon beni kibarca uyardıktan sonra Jungkook'a döndü.

"Neden geç kaldığınızı öğrenebilir miyiz Jeon Jung Kook?" diye sordu. Tavrında alay yoktu ama yine de o her öğretmende olan hafif ima vardı. Hesap sormuyordu ve ona kızmayacaktı. Yine de karşısındakini rahatsız etmeye yeterdi sorusunu bu şekilde sorması.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin