Tunç bir kaç dakika içinden yaşadıklarının şoku üzerine karabasan gibi çuvallanmış bir şekilde güçlükle ayağa kalktı. Ela harelerini az önce sarmaş dolaş olduğu kıza, sonra benim siyah harelerime çevirdi. Zor bela attığı adımlarıyla önce odadan daha sonra evden dışarı çıktı. Simay da peşinden gitmek üzere hareketlendiğinde Timur'un boş anını yakalayan Turna, esir olduğu kollardan kurtulup düşman bildiği kader arkadaşının başında aldı soluğu.

Tunra'nın, Simay'ın yanağına attığı tokatın sesi yankılandı odada önce, daha sonra ikisinin birden bağrışları doldurdu. Bu sese daha fazla dayanamayacağımı anlayınca yerimden fırladım. Kedi köpek gibi didişen Turna ve Simay'ı ayırmaya çalışan Timur ve Balamir kan ter içinde kalmıştı.

"Yeter artık yeter! Benim en güzel yıllarım yurt hayatı yetmezmiş gibi sizin kavgalarınızla geçti. Kırk yılın bin başı oyun oynardık onunda en güzel yerinde siz kavgaya tutuşurdunuz. Bıktım artık sizden. Kavgadan uzak olayım dedim kaçtım ordan peşimden gelip yine beni buldunuz."

Gözlerimin yanmasına ve buğulu görmeme neden olan gözyaşlarımı serbest bırakıp, boğazım sızlarken konuşmaya devam ettim.

"Bıktım artık Turna senin bu kıskançlığından! Sadece bir tane oyuncak bebeğim olmuştu. Yarışmada birinci oldum diye vermişlerdi. Bütün gün dünyaları bana vermişler gibi dolanmıştım. Gece ona sarılarak uyumuştum ama sen benim bu mutluluğumu benden almıştın. Sabah uyandığımda paramparça bir bebek vardı yanımda. Mutluluğumu hiç acımadan paylaşmayıp atmıştın, senin her ağladığında seninle ağlayan her güldüğünde içi kan ağlasa da seninle gülen benim mutluluğumu!"

Turna duydukları karşısında dolan gözleriyle bir kaç adım geri gitti. Söylediklerimden haz duyan Simay'ın keyfi yerine gelmişti.

"Nankör işte! Bu kız hep..."

Sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi birde böyle konuşması sinirlerimi daha çok germişti. Timur ve Balamir'in varlığına aldırış etmeden üzerimdeki tişörtü bir çırpıda çıkarttım.

"Hele sen hiç konuşma Simay! Senin saldırgan halinden de bıktım. Senden bir çok hatıra taşıyorum ben."

Omzumdaki yara izini göstererek "Bak buraya hatırladın mı? Yurt müdürü seni ağlattı diye gelip bana saldırmıştın." Dedim. Canıma tak etmişti artık susmadım devam ettim. Sırtımı dönüp sırtımdaki izleri görmesini sağlayıp "Bak bunlara iyi bak! Seninle bir kalem için kavga ettiğimizde ben senin saçını bile çekmeye kıyamazken sen bahçeden bulduğun demirle sırtımda yarıklar açmıştın. " diye bağırdım.

Elleriyle kulaklarını kapatıp söylediklerimi duymak istemeyen Simay'ın ellerini kulaklarından çekip karnımdaki yaraya götürdüm.

"Bak bu da en güzel eserin. Turna'ya olan hıncını benden çıkarışının bilmem kaçıncı boyutu!"

Derin bir nefes alıp sırayla karşımda ağlayan gözlere baktım ve ekledim.

"İkinizde birbirinizden farklı değilsiniz. İkinizde bana sadece acısınız ve hep öyle olacaksınız."

Elini koluma uzatarak "Hazal çok öz..." diyen Turna'nın cümlesini tamamlamasına izin vermedim. Her zaman ki gibi özür dileyip gönlümü almaya çalışacaktı. Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip "Sakın özür dilemeye kalkmayın. Sizi hiç affetmeyeceğim." diyerek bir hışımla kendimi mutfağa attım.

Sandalyeden güçlükle tutunup bayılmamak için kendime sözler verdim. Balamir, olabilecek en kibar şekilde kovmuştu evden Simay'ı. Aynı şekilde Turna'yı da kovmak için can attığına emindim. Buna gerek kalmamıştı çünkü Timur Turna'yı alıp evden ve Simay'dan hızla uzaklaştırmıştı.

Kendime, yurt anılarıma ve bacaklarıma direnirken çıplak bedenime soğuk bir ten sarıldı. Saçlarımı koklayıp öptükten sonra önüme geçip dizlerinin üzerine çöktü.

Parmaklarını yara izimde narince gezdirdikten sonra dudaklarının sıcaklığını vücuduma aktardı. Yumuşak dudakları yaramın üzerindeyken gözyaşlarım özgür saçlarına yol alıyordu.

"Senin canın yandıkça ben kül oluyorum Hazal." dedi dipsiz bir kuyudan sesleniyor gibi çıkan sesiyle.

Dudaklarının sıcaklığının yerini soğuk hava alırken dizlerinin üzerinden ayağa kalktı. Elini gömleğinin sol göğsünde bulunan cebine götürüp minik bir papatya çıkardı. Elini köprücük kemiğimde gezdirince içim ürperdi. Farkında olmadan vücudum arkaya doğru hafifçe eğildi. Gözlerim uçsuz bucaksız bir çöl misali olan hareleriyle buluştu. Parmağını dudaklarıma getirip dökülmek üzere olan kelimelerime izin vermedi. 

Elinde tuttuğu papatyayı köprücük kemiğimdeki çukura bırakıp parmaklarını papatyanın üzerinde gezdirdi.

"Papatyalarla çevrili bir cennet gibisin. Masumiyetin timsalisin yüreğimde. Sen ıssız çölüme bir güneş gibi doğan papatya kokulu kadın bu masum kalbini kimsenin kirletmesine izin verme."

🌿Balamir'i paketle bize gönder dediğinizi duyar gibiyim yanılıyor muyum ?

🌿Simay bundan sonra ne yapacak, Tunç ile olan ilişkisine devam edecek mi? Peki Tunç bunu ister mi?

🌿Turna ve Simay gibi arkadaşların arasında kalsanız ne yapardınız?

🌿Aytekin Ulaş'ın yanına gitti bakalım neler olacak?

Okuyan gözlerinize yorum yapan parmaklarınıza sağlık ♥️💐

TABUT Where stories live. Discover now