18.Bölüm - Başka Bir Zamana İhtiyacımız Var

En başından başla
                                    

Ardında, oda da cam olan şeyler tuzla buz oldu ama tılsımlarla korunan camlarda tek bir çizik yoktu. Alice öfkeyle tısladı ve elleri ardı ardına cama indirdi.

Hissettiği acı ruhundaki acının yanında zayıftı.

Durdu ve başını cama yaslayıp ağlamasına ve kendisine acımasına devam etti.

Saydı, sövdü, kırdı, döktü. Uyudu ardından uyandı ve buna devam etti. Nefretini, kelimelerle ardı ardına besleyerek büyüttü. Riddle kanının ona fısıldadığı intikam için teni karıncalandı. Ancak Smith tarafı ağır bastı.

-> 2WEI - SURVİVOR

Gözlerini açtı ve camdan geriye çekildi.

Dumbledore'un ona söylediği cümle, zihninde hayat buldu. 'Isabella Smith'in kızı Allison.'

O sadece Tom'un kızı değildi. Gücünü, kimliğini, kişiliğini sadece ondan almamıştı ki! O Isabella'nın da kızıydı. Damarlarında Riddle kanı kadar Smith kanıda akıyordu. İlla bir tarafı dinleyecekse bu annesinin ona bahşettiği kan olacaktı.

İntikam mı alacaktı? Bunun onu tatmin etmeyeceğini biliyordu. Onlara yaptıkları şeyleri hatırlatacaktı. Yüzlerine vuracaktı. Ve artık onlar için mücadele etmeyi bırakacaktı.

Tüm bunlardan önce yapması gereken bir şey vardı. O da kendine acımayı bırakıp ayağa kalkmasıydı. Koca bir kâbusun ortasına düşmüş olabilirdi fakat bu savaşmayacağı anlamına gelmiyordu.

Ela gözleri koyulaşıp babasının öfkeli halinde olduğu gibi yeşile bürünürken yüzünü buruşturdu ve hızla yerden kalktı. Yatağının yanına gidip ayakkabılarını ayağına geçirdi, onları bağlama gereği duymadı. Ardından siyah hırkasını giydi, odanın kapısına yöneldi. Bir saniye bile tereddüt etmeden pirinç kulpu çevirdi ve kendini gri taşlı merdivenlerde buldu.

Ne yapacağını tam olarak bilemiyordu ama önce buradan çıkması gerektiğinin farkındaydı. Merdivenleri ikişer üçer, koşar adımlarla inerken öncelikli hedefi Slytherin evinden uzaklaşmaktı.

Son basamağı da atladığında kendisi sıcacık Ortak salonda buldu. Başını sağ tarafına, her zaman olduğu gibi şöminenin önünde oturan gruba çevirdi.

Onu önce Leonardo fark etti. Ardından Severus ve Rodolphus. Kızların başları da aynı hızla ona döndüğünde, diğerleri kim olduğunu görmek için dönüp baktılar.

Alice'i beklemedikleri açıktı.

Slytherin Prensesi, orada oturan ve kendisine şaşkınlıkla bakan arkadaşlarının bakışlarına sadece boş bir şekilde karşılık veriyordu. Maskesi bile yüzünde yoktu, çünkü gizleyecek bir şeyi yoktu.

Kızın boş bakışları hepsinde bir elektrik şoku gibi yayıldı.

"Alice," Adrian oturduğu yerden kalktığında Alice hızla geri çekildi ve arkasını döndü. "Alice, bekle!"

"Adrian bırak!"

"Alice!"

Ancak onları duymadı. Hırkasının siyah kapüşonunu çekti, saçları ile yüzünü örttü. Taş kapıya koşar adımlarla gitti ve daha ardına kadar açılmadan hızlıca dışarıya attı kendini.

Sıcağın ardından tenini yalayıp yutan soğukla bir an ürperdi ama asla duraksamadı.

Nemli zindan koridorlarını biraz önce olduğu gibi hızla aşıyordu. Şimdiki hedefi ise Dumbledore'a bir şeyleri açıklamaktı. Ve ardından bıraktığı insanlara son iyiliğini yapacaktı. Sonra, hiç biri kendisi için bir anlam ifade etmeyecekti.

Slytherin PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin