Maalesef ki daha beş dakika olmadan Jungkook'un telefonu ötmeye başlamıştı. Taehyung'u uyandırmamak için hızlıca telefonunu cebinden çıkardı ve ekrana baktı.

"BAY KIM"

Telefonunu yanıtlayarak iyice arkasına yaslandı ve tek eliyle direksiyonu yönetmeye devam etti. Yanıtlar yanıtlamaz karşıdaki tok, kalın ses kendini belli etmişti.

"Jungkook"

"Evet efendim."

"İşlerin düzgün bir şekilde gittiğini söyle bana."

"Merak etmeyin oğlunuz yanımda, güvende. Oradan çıkarmayı başardım fakat çok tehlikeliydi. Biraz daha geç kalsaydım olacakları tahmin edebiliyor olmalısınız. Daha fazla onu kendinizden uzaklaştırmak yerine yanınıza almalısınız. Çünkü bu şekildede hayatı ciddi derece de tehlikede."

"Biliyorum, evlat. Yakın zamanda almam gerekiyor ama 17 yıldır yok. Herkes onu öldü biliyor. Doğduğundan sadece iki ay sonra ayrıldı yanımızdan. Diğerlerini geçsek bile Taehyung'un hiçbir şeyden haberi yok. Bizi deli sanması çok büyük bir olası. Hem ben oğlumu tanıyorum. Eğer senin yanındaysa şu an sana güvenmiş demektir. Yoksa hiçbir şekilde onu yanında götüremezdin. Senden istediğim sadece bir süre daha onu koruman. Biliyorum uzun zamandır hatta 2 yıldır onun peşindesin ama biraz daha sabredemez misin? Zaten bir ay sonra 18 yaşına girecek o zamana kadar yanıma almış olurum. Bir daha görmek zorunda kalmazsın. Şimdi sadece yap olur mu? Biliyorum büyük bir şey ama sonuçta sen bunu iki yıldır yapıyorsun senin yerine başka kimse yapamaz Jungkook. Sana güveniyorum. Oğlum için yapamayacağım bir şey yok. Bu işin sonunda zaten hakettiğini vereceğim."

"Benden başka birinin bunu yapamayacağına eminim efendim. Onu çok iyi tanıyorum. Artık neye ne tepki vereceğini bile ezbere biliyorum. Merak etmeyin onu korumaya devam edeceğim. Hem artık onu korumak benim içinde görev değil bir içgüdü oldu. Uzun zamandır yanındayım sonuçta. Sorun zaten onun yanında olmam değil sadece bunu öğrenmesi gerektiği. Fakat en iyisini siz bilirsiniz Bay Kim. Emin olun onu size getirdiğimde bile izlemeye devam edeceğim."

Telefonun ötesinden neşeli bir gülme sesi geldi. Bay Kim gerçekten de Jungkook'u seviyordu.

" Teşekkürler Bay Jeon. Size kaç defa dedim bana böyle seslenmekten vazgeçin diye. Her neyse sana gerçekten minnettarım Jungkook. Oğluma senden iyi kimse bakamazdı. Senin daha küçükken nasıl biri olacağını bilerek yetiştirdim ben. Oğlumu kaybetmişken seni bulmuştum. Bu yüzden daima derim. Sende benim oğlumsun. Ve Taehyung'u daima izleyeceğine eminim sadece şakaydı. İyi bak kendinize görüşmek üzere."

" İyi Günler Bay Kim. Sizde kendinize iyi bakın. Ve söylemeden geçemeyeceğim. Bende size hep minnettar kalacağım. Annem ve babam yokken siz baba, Bayan Kim anne oldunuz. Teşekkür ederim. "

Ardından telefonu kapattı. Bay Kim'in yüzüne kapatmasına bir şey demeyeceğini biliyordu. Fazla duygusallaşmıştı. Onları gerçekten seviyor, kendi anne ve babası gibi görüyordu. Onlar Anne babasının yokluğunu Jungkook'a hiçbir zaman hissettirmemişlerdi. Her zaman samimiydiler. Hatta bu yüzden Taehyung'u çok kıskanmıştı. Kendi öz anne ve babası böyle olmadığı için. Ama zamanla fark etmişti ki Taehyung hiçbir zaman onların sevgisini görmemişti. Kendisi daha fazla görmüştü. Taehyung çok küçükken onlardan ayrılmış, yalnız başına yaşamaya mahkum edilmişti. Bu yüzden şu an da olduğu gibi Taehyung'a karşı konulamaz bir koruma duygusu hissetmişti. Onu her şeyden koruyup tüm kötülüklerden arındırmak istiyordu.

Kucağına kafasını koymuş bedene tekrar baktı. Hala aynı pozisyonda uyuyordu. Farkında olmadan ellerini saçlarına attı Jungkook. Çocuğun saçları yumuşacıktı ve kendisine has kokusu her yerde dikkatini çekebilecek nitelikteydi. Saçlarını okşadı küçüğünün. Ona orada derim bir merhamet hissetti. Onu ne pahasına olursa olsun koruyacağından bir kez daha emin oldu ve huzurla arabaya sürmeye devam etti.

***

Bir buçuk saatlik bir yolculuğun ardından eve varmışlardı ve Jungkook hiç kıpırdamadığı için her yerinin tutulduğunu iliklerine kadar hissediyordu. Yavaşça arabadan indi ve Taehyung'un tarafının kapısını açtı. Uyandırmaya kıyamıyordu. Bu yüzden kucağına aldı küçüğü. Geldikleri ev Jungkook'un burada zaman zaman kullandığı bir evdi. Büyük bir apartmandı ve site içerisinde yer alıyordu. Böylelikle Taehyung daha güvende olacaktı. Şehre fazla uzak değildi. Yirmi dakikada varılıyordu fakat Taehyung'un evi şehrin diğer ucunda kaldığı için buraya uğramaya vakit bulamıyordu.

Asansöre yöneldi ve en üst katın tuşuna bastı. Asansörün yukarı çıkmasını bekledi. Asansörden çıkınca dairesinin önüne geldi ve şifreyi girdi. Evine girer girmez Taehyung'u odasına götürdü. Kendi odası değil, Taehyung'un odasına. Onun zaten er ya da geç buraya geleceğini bildiği için önceden bir oda hazırlamıştı. Odası Lacivert ve gri renklerinden oluşuyordu. Çünkü Taehyung bu renkleri çok yakıştırıyordu.

Hemen kucağındaki bedeni lacivert nevresimli gri başlığı olan çift kişilik yatağa yatırdı. Üstünü sıkıca yorganla örttü. Biliyordu ki, Taehyung çok fazla üşüyordu. Korkmaması için yatağın kenarında duran kısık ışık yayan abajürü yaktı. Fazla ışıkta da uyuyamazdı bu yüzden az ışık yayan bir abajür almıştı Jungkook ona.

Sessiz adımlarla odasından çıktı ve kendi odasına yöneldi. Tam karşısıydı zaten. Odasına girer girmez kendisini yatağa attı. Uyuyacaktı. Fazlasıyla yorgundu. Sonuçta her gün bu kadar güzel bir çocuğu ölümden kurtarmıyordu.

Üstünü bile örtmeden orada öylece uyuyakaldı yüzünde minik bir tebessümle.

Bölüm sonu.

◀️🌙▶️

1222 kelime ile şu ana kadar yazdığım en uzun bölüm oldu bu tebrikler banaa

Uzun süredir bölüm atmıyordum ama sebebi var. Çünkü üşeniyordum naiwljdşsmsismdkşs

Her neyse aklımda çok güzelll kurgular geliyor durduk yere yazmak istiyorum ama yazamıyorum. Çünkü bir kitabı bitirmeden diğerine başlamak istemiyorum nxksmsşdnlxm

 Çünkü bir kitabı bitirmeden diğerine başlamak istemiyorum nxksmsşdnlxm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bunu da buraya fırlatayım mfodleğkdpdö

Kendinize iyi bakınnn ♡🎶

WHO AM I? | TaeKook ✔Where stories live. Discover now