Aşk

946 49 4
                                    

Öncelikle merhaba arkadaşlar.Evet uzun süredir yeni bölüm yayınlamıyordum yazasım da pek gelmiyordu açıkcası neyse çok uzatmadan bölüme geçeyim ha şey bu arada diğer bölüm şu gün gelir diye söz vermiyorum çünkü bu bölümü bile iki yıl sonra yazıyorum sanırım neyse iyi okumalar :)
 

     -"Sana gerçekten inanmıyorum ege nasıl kırk takla atıp hiçbir ceza almadan o odadan çıkarttın bizi gerçekten inanamıyorum."   evet arkadaşlar müdürün odasında yaşadığımız olaydan hiçbir ceza almadan ege sayesinde çıktık. Sadece bir daha olursa tutanak tutarım hakkınızda dedi o kadar.
     -"Ee bu da benim sırrım maya hanım. Neyse ben çok açım bir şeyler yemeğe gidelim mi okulu asıp?"
   -" Olur bende açım sabahtan beri bir şey yiyemedim!" ay cidden sabahtan beri ağzıma tek bir lokma sürmedim ve aşırı açım. Mete'yi görmeden okuldan çıkmak için dua ediyordum çünkü ikisi de birbirini öldürecek kadar sinirliydi müdürün odasından çıkarken. hele ege'nin sayesinde mete de ceza almayınca mete galiba bunu hazmedemedi ama banane o zırtapozdan.
      -" Maya konuşabilir miyiz? yalnız!" allahım neydi günahım da beni şom ağızlı yarattın yarabbim:(  ege ye bakıyordum ki elimi kavradı birden ve beni sürüklemeye başladı tabii bu sırada mete'ye kırmızı görmüş boğa gibi bakmayı da aksatmadı.
    -" hey hey yavaş tamam bırak artık. KOLUM ACIDI BIRAK!" en son çare bağırdığımda sonunda kolumu bırakmıştı ege. böyle kaç dakika yürümüştük bilmiyorum ama okuldan epey bi uzaklaşmıştık.
  -" özür dilerim"
  -" anca özür dilersiniz zaten di mi? siz sinirlendiğinizde gözünüz bir şey görmüyor di mi? kendinde değildin sıkarken eli mi o yüzden özür dilerim Dİ Mİ?" en nefret ettiğim şey benim isteğimin dışında birinin elimi tutup beni sürüklemesi bundan çok az şey var nefret ettiğim başka şeyler. Bende sinirlenmiştim artık bir kere gözüm görmüyor hiçbir şeyi. yine yürümeye başladım hızlı hızlı ben öyle bağırınca ege şaşırmıştı benden bundan yararlanıp aramda biraz fark açıp yürümüştüm ama sonra toparladı kendini ve bana yetişmeye çalışıyordu koşmaya başladım o da koşmaya başladı. En sonunda yorulunca ona doğru dönüp duracaktım ki duramadım daha doğrusu duramadık düştük. Düştüğüme mi yanayım ege'nin benim üstüme düşüp aramızda hiç mesafe olmayışına mı yanayım? Hadi siz karar verin neye yanayım ben?
   -" öküz kalk üstümden nefes alamıyorum. Hey? kalksana ege üstümden ya valla nefes alamıyorum"  o kadar şey söyledim ege bana mısın demeyip suratıma bakıyor öyle. Hayır cidden nefes alamıyorum işin kötü tarafı boğulacağım. Artık yerimde sürekli kıvranıp durduğum için ege sonunda silkindi ve kalktı üstümden. Şerefsiz az daha kalsaydın cenaze törenimi düzenlerdin. Ege'nin kalkmasıyla derin bi nefes aldım şükürler olsun allah'ım ne güzel şey nefes almak.
     -" cenazemi görmekten son anda vazgeçtiniz galiba ege bey"
   -" yok maya hanım bu seferlik affettim diyelim biz ona"  sen ne tür bir şerefsizsin ya sabır ya. derin bir öfledikten sonra bir şey demeden yürümeye başladım ama bu sefer iki adım arkamdan gelecek şekilde yavaşça yürüyordum. Sonra birden kolumdan çekti. bak yine yaptı aynı şeyi sinirlenmeye başlıyordum ki dediği şeyi duyunca sustum.
      -" buranın makarnası çok güzel yürü bakalım."  diyip içeriye sürükledi. bir şey demeden yine yürüdüm. bu durum dikkatini çekmiş olacak ki masaya oturunca sordu.
     -"  neden konuşmuyorsun"
     -" çünkü sen benim yerime sürekli bir karar veriyorsun konuşmama gerek bırakmıyorsun da ondan. mete konuşabilir miyiz dedi sürükledin götürdün ağzımı açıp tek kelime edemedim. Makarna yemek isteyip istemediğimi sormadan buraya sürükledin. neyim ben beni istediğin yere sürükleyebileceğin bir mal mı?"
nefes alamadığım ve uzun konuştuğum için bir nefes aldım. iyi ki de söyledim içim rahatladı ya. bir oraya bir buraya sürükle cidden çok sinir oldum ama benim fikrimin hiç önemi yok mu?
    -" ne yani ben götürmesem o şerefsiz herifle konuşacaktın"  bak gelde delirme ben bunu mu kastettim şimdi. sinirden ne yapacağımı bilemeyip ayaklarımı sallamaya başladım.
   -" ben bunu mu kastettim cidden söylediklerimden anladığın tek şey bu mu? sana afiyet olsun" diyip masadan kalktım ve tam yürüyordum ki tuttu kolundan çevirip dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Bir dakika bir dakika o beni mi öptü. Hala öpüyor. geri çekilince nefes aldım bi ve etrafa bakamadığım için yüzüne baktım.
   -" çünkü senin sesini bile bir başkasının duymasını istemiyorum. çünkü seni fazla kıskanıyorum ve çünkü... seni seviyorum." beni kıskandığını ve beni sevdiğini burnunu saçlarıma götürüp söylemişti ve ekledi
  -" kokun bu dünya da insana huzur veren tek şey ve o huzura benden başka kimse sahip olsun istemiyorum."  e buna düştüm işte. ne diyeceğimi bilememiştim ne hissettiğimi o an bilemedim. sadece sustum ve kafamı boynuna gömdüm. etrafta ki herkesin bakışlarının altındaydık sonra elimden tutarak dışarıya çıktık. bu sefer tutuşu bir farklıydı ya da bana öyle geliyordu aslında hep öyle tutuyordu bilemiyorum ama sanki bir narin bir şeyi tutuyor gibiydi. gülümsedim hafifçe ve o öküz bunu görüp şerefsizce dalga geçti.
   -" eğer hoşuna gittiyse içeride olanları tekrarlayabiliriz" sırıtışa bak hele. koluna geçirdim bir tane.
   -" canın yanmasını çok sevdiğimi söyleseydin ben sana hep vururdum" böyle göt olursun işte gebeş ya. bu sefer sahile gelmiştik ve cidden açlıktan midem bulanmaya başlamıştı artık midemden seslerde gelmeye başlamıştı. ege bu sesleri duymuş gibi iki simit iki peynir alıp geldi direkt. çimlere oturduğum gibi yemeye başladım hemen biraz fazla hızlı yedim galiba ama ne yapayım açım. ege gülerek suratıma bakmaya başladı.
   -" çocuk gibisin" sensin çocuk. yüzüme doğru yaklaşmaya başlayınca heyecanlandım gözlerime burnuma kaşlarıma dudaklarıma baktı ve eliyle dudağımın kenarında ki peyniri aldı ve ağzına attı.
     -" her yerini peynir yapmışsın taş kafa" diyip bu sefer birden öptü. ben yine karşılık vermeyince geri çekildi.
    -" eğer beni sevmiyorsan bunu bana söyle" dedi. sevmiyorum diyemem aslında çok yakışıklıydı, bana değerli hissettiriyordu, onunla uğraşmayı seviyordum, onunla konuşmayı da, onunla bir şeyler yapmayı da seviyordum. aslında farketmeden bende onu sevmiştim galiba. cevabımı dudaklarımı dudaklarının üstüne koyarak verdim.
  -"seni seviyorum taş kafa"
  -" seni seviyorum odun" diyerek göğsüne kafamı yasladım ve kokusunu içime çekere huzuru buldum. telefonumun çalmasıyla kafamı kaldırdım arayan annemdi.
     -"kızım burda mete diye biri var ve seni sordu evde olmadığını söyledim ama içeriye girip beklemek istediğini söyledi. kim bu? ve senden ne istiyor?"
ben senin şarap çanağına sıçayım mete. anneme hemen eve geleceğimi ve bunu gelince anlatacağımı söyleyip kapattım. ege telefonda annemin söylediklerini duymuştu yakınımda olduğu için ve şu an sinirden deliye dönmüştü
    -" şimdi benden kurtulamayacaksın." dedi. beni bu halleri korkutuyordu. tamam bende sinirlendiğimde benimde gözüm bir şey görmüyordu ama ege daha farklıydı.
  -" sen bize gelmiyorsun haberin olsun ben kendim konuşacağım sonra bir daha bizi rahatsız etmeyecek." bizi dediğime sevinmiş gibiydi ama sadece buna sevinmiş gibiydi çünkü;
   -" sen ne dediğinin farkında mısın bende geliyorum itiraz etmeyeceksin." sinirli bir şekilde söylediği için itiraz etmekte istemedim ama gelmesini de istemiyorum sonuçta annem evde ve onun yanında kavga etmelerini hiç istemiyorum.
    -"tamam ama söz ver kavga etmeyeceğine annem evde lütfen"
dedim. çünkü cidden kendini tutamamasından korkuyordum.
   -" seni seviyorum aşk" dedi sadece ve sarıldı. gülümsedim. bende dedim içimden ve taksiye binip eve geçtik. eve geldiğimizde annem kapıyı açtı.
   -" aa hoş geldin egecim birlikte miydiniz?" diye sordu.
   -" evet anne mete nerde?" dedim telaşla. annem bu halime anlam veremeyip salonda olduğunu söyleyip mutfağa geçti ege de bundan faydalanıp elimden tuttu ve salona doğru yürüdük. mete sesleri duyunca bize baktı önce suratlarımıza sonra ellerimize.
   -" vay demek sevgili oldunuz ha. el ele tutuşmalar. bende buraya seni aslında sevdiğimi söylemek ve özür dilemek için gelmiştim maya ama gerek yokmuş anladığım kadarıyla." dedi ege'ye baktığımda sinirlendiği her halinden belliydi ama sırf bana söz verdiği için bir şey demedi tam ben diyecektim ki.
  -" sevgili olmanıza çok sevindim kardeşim. birbirinize çok yakışıyorsunuz zaten. neyse ben sizi yalnız bırakayım." diyip güldü mete ve yürüdü aşırı şaşırmıştım ki kırılan bardakların sesini duyunca bunları neden söylediğini anladım annemi görmüştü ve bilerek söylemişti sırf annem duysun diye. ulan mete senin ağzına öyle bir sıçacağım ki ama önce annemle konuşmam lazım tabii. ege'yle aynı anda birbirimize bakıp anneme baktık.
    belki kısa bir bölüm oldu ama bu bölümün devamını bende merak etmeye başladım cidden. kısa sürede yeni bölüm atmaya çalışırım umarım bir 2 yıl daha bekletmem sizleri ve o kadar beklettiğini içinde özür dilerim umarım beğenmişsinizdir bölümü:)

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin