Chapter Five: Netflix Cures Everything.

200 9 90
                                    

EVET EVET YAŞIYORUM AĞLAMAYIN.

" ABEEEEEEEEL..."

" NE VARRRRRG...?"

" CANIM SIKILIYOOO- aGH!" Kafama gelen darbeyle başım yana savrulurken acıyla -biraz abartarak- inledim. Tam atar yapmak için kafamı kaldırdığımda gözlerim Maria'nınkilerle buluştu ve kaldırdığım gibi indirdim kafamı. " Şaka yaptım sıkılmadım."

Maria son matematik sınavından 55 almıştı ve sinirliydi. Ders çalışıyordu ve biz de odasında oturup onu izliyor, odaklanmasına yardımcı oluyorduk. ( valla )

Yarın saattir çişimi tutuyordum. Daha fazla tutamayacağımı hissettiğim gibi tüm gücümle kapıya koştum. Arkamdan anıran Maria'yı sallamadım ve tuvalete girdim.

Döndüğümde Abel bir soruyu anlatıyor ve Maria da kaşlarını çatmış onu dinliyordu...

" Anlamıyorum!" Sinirle bana döndü. " Sen kimden kopya çektin!?"

" Aslında Alice'in matematiği iyi..." Abel'in söylediğiyle kocaman sırıttım.

" İmkansız." Gözlerini kıstı. " Söylediğim bir cümleye yedi bilinmeyenli denklem gibi bakıyorsun. Ama bunları çözebiliyorsun öyle mi?" Kitabı kafama fırlattığında hemen eğildim. Kitap masum bir şekilde odaya girmeye çalışan Victoria'ya headshot çekti.

" AAH!" Victoria ölü taklidi yapmaya başlayınca Maria yerinden kalktı ve sinirle dışarı çıktı.

Omuz silktim ve yerime oturdum.

" Sen bronzlaştın mı?" Abel'in sorusuyla kaskatı kesildim.

" Y-yoo..." Kaşları havaya kalktı ve tam bir şey daha söyleyecekken izin vermeyip ayağa fırladım.

" Ben Adrien'ı arayayım!"

Blaise üç gündür depresyondaydı ve haber alabildiğimiz tek kişi Adrien'di.

" Peki, biliyorsun Adrien'ı arayıp durman gerekmiyor. Evini biliyorsun zaten. Seni kapıda bırakacağını düşünmüyorum."

Derin bir nefes alıp ayağı kalktım. " Evet ama Adrien zaten yanında. Fazlalık olurum."

Abel gözlerini devirip bana ciddi misin der gibi baktığında bir şey demeden çıktım kapıdan.

***

Önümdeki kapı açıldığında yerimden sıçradım. Tamam bunu beklemiyordum...

" Alice?" Adrien kaşları kalkmış bir şekilde bana bakınca zorla güldüm.

" Senin burada ne işin var?"

" Heheheh, ben de tam zile basacaktım!" Yarım saattir kapıdayım. Hayır basmayacaktım.

Gülümsedi. " Blaise odasında. Uyuyacağını söyleyip kovdu beni ama uyuyacağını pek sanmıyorum." Bana göz kırpıp geçmem için kenara çekildiğinde ona anlamamış gibi bakıp gözümü kırpıştırdım ve içeri girdim. Ya bu nedir bıraksak götümüzden birbirimize dikecekler.

" Tamam baybay." Adrien'ın suratına kapıyı çarptıktan sonra Blaise'in olduğunu düşündüğüm kapalı odaya ilerlemeye başladım. Ama kapıyı tıklattığımda içerden ses gelmedi. Homurdanarak kapıyı açtım. Ama içerdeki eşyalardan odanın Misa'ya ait olduğu anlaşılıyordu. Sessizce içeri girdim ve etrafı süzdüm. Huyum değildir aslında birinin eşyalarını karıştırmak. Ama daldım gittim işte.

Kolumun çekilmesiyle yerimden sıçradım. Blaise beni odadan çıkarıp kapıyı kapamıştı.

" Burada ne arıyorsun!?" Kaşları çatıktı ama çok da sinirli görünmüyordu. Daha çok mutlu olmak için hiçbir sebebi yokmuş gibiydi. Göz altları mor ve teni solgundu. Hatta biraz zayıfladığını bile söyleyebilirdim.

Você leu todos os capítulos publicados.

⏰ Última atualização: Jun 19, 2019 ⏰

Adicione esta história à sua Biblioteca e seja notificado quando novos capítulos chegarem!

helpless comunity || MLB Onde histórias criam vida. Descubra agora