3•

564 71 13
                                    

KyungSoo, Baekhyun'un tüm itirazlarına, yemin billahlarına rağmen geceyi yer yatağında sabaha ulaştıktan sonra kuşluktan evvel çıktı malikâneden. Sokakta işçiler ve köpeklerden başka bir kendi vardı. Adama rastlarım korkusu ile ne taharete çıkabilmiş ne de yüzüne bir avuç su çarpabilmişti. Meydandaki çeşmenin soğuk suyu ile ayıldığını unutmuş değildi. Bir haftadır özenle kaçtığı dostunun tehditlerini Sehun'da duyuruyordu da kulak ardı ediyordu.

"Adamdan kaçmanı anlıyorum. Netice de seni baya etkilemiş."

KyungSoo ona deli saçması bir lakırdı etmiş gibi ters ters bakınca yutkundu.

"Baekhyun'dan niye kaçıyorsun ya birader? Aranızda laf taşımaktan usandım."

"Laf taşımak yemekten içmekten az yaptığın şey sanki. O kitap kütüphanenin, tek kırışık edersen-"

Sehun çarçabuk attı masaya kitabı. Diğeri defterine hızlı hızlı bir şeyler karalarken okuyamadığı dağınık el yazısı yüzünden oturmaktan sıkılmıştı. Adam ya işte çalışıyor ya da ders çalışıyordu. Ülke cadı kazanı gibi kaynarken en sıradan hayatı yaşayan bir oydu.

"İçinde tutamıyorsun işte, anlat da kurtul."

Sehun hemen toparlandı, KyungSoo gözlüğünü düzelterek yazdığı sayfaları hızlıca gözden geçirdi, başlıkları ve sayfaları numaralanlardı.

"Şu adam var ya.."

"Hangi adam?"

Sehun onun kayıtsızlığından istifade "seninki." deyiverdi. KyungSoo ona cinnet bakışları fırlatınca "Kim Jongin." diye düzelttiyse de maraza bir kez bulaşmıştı.

"Manse şirketinin varisiymiş. Adam işinde ehil. Bu yaşta hem de."

"Otuz yaşında hazır konduğu şirkete herkes ehil olur." diye burun kıvırdı KyungSoo.

"Ne otuzu, adam yirmi beşinde daha. Bizden dört yaş büyük sadece. Bunalım geçirirsem onun yüzünden olduğunu yazsınlar manşetler."

"Manşetler yazmasa da mezar taşına yazdırım merak etme."

Sehun elini gücenik bir eda ile göğsüne yaslayarak "alınıyorum ama KyungSoo." dedi.

"Keşkeee.." diye elini salladı KyungSoo. Defterini kapatarak kitapla birlikte çantasına attı. Gözlüğünü özenle kesesine yerleştirip aynı hassasiyetle çantasının en güvenli köşesine koydu.

"Yine mi işe gidiyorsun? Daha anlatacak havadislerim vardı."

"Elzem olanlarında seçici ol biraz bundan sonra."

Sarışın adamı masada hamurdanır bırakarak koştur koştur santrale yol aldı. Müdür Taeshin yine balkonda atmaca gibi kurulmuş bekliyordu çalışanlarının başında. Minhwan bey'le gözlerde selamlaşıp el sıkıştılar. Adam daha kırk bile olmamış eskisinden de kambur sırtını santralden çıkarısıya kadar iç sıkıntısı ile izledi ardınca. Silkinip sıyrıldı düşüncelerinden. Çekti oturdu sandalyesine. Aramaları bir bir başka santrallere yönlendirirken ağırlaşan başını ovdu alnından.

"Santral 1214. Nasıl yardımcı olabilirim?"

"İyi günler. Vali.. bir dakika.. KyungSoo Bey? Siz misiniz?"

KyungSoo ilkin anlam veremediği bir şaşkınlıkla "Ben KyungSoo evet. Nasıl yardımcı olabilirim?" derken tanıdık gelen sesi bir türlü bir yere koyamayışında epey huzursuzdu.

"Ah inanamıyorum. Bu..bu..kesinlikle kader olmalı."

KyungSoo zihninde bir anda beliren o küstah gülüşle irkildi.

Yok Öyle Sevdalık İşler Onde histórias criam vida. Descubra agora