"İŞTE BEN BUYUM"

1.1K 32 2
                                    

ON YIL SONRA 1616 MAYIS

Gök mavisi kıyafetiyle Malik Ağa cariyeler koğuşunun başında gözüktü. Elindeki başında yakut bulunan sopasını –Mahpeyker Sultan hediye etmişti- üç kere yere vurdu. Cariyeler, gözdeler herkes sıraya girdi. Malik ağa gür sesiyle bağırmaya başladı. “Destur Haseki Valide Mahpeyker Kösem Sultan” Mahfiruz Sultan hemen ayağa kalktı. Masmavi okyanus gözleriyle Malik Ağa’ya sert bir bakış attı. Malik Ağa, Mahfiruz Sultan’a hiç aldırmadan sadece sırıttı. Ve yere kadar eğildi. Mahpeyker Sultan masmavi bir kaftan giymişti. Kafasındaysa lacivert safirlerden büyükçe kondurulmuş ayrıca en üst kısım altın tabaka üzerine bembeyaz incilerle dolu, uzunluğu kırk santim kadar olan bir taç takmış. Parmağında yine safirden olma büyük etrafı yakutlarla süslü yüzük. Arkasında dört nedimesi, onların arkasında hünkar kalfası Güler kalfa ve dört kalfa, onların arkasında yine dört tane harem ağası vardı. Mahpeyker Sultan yavaş ama güçlü adımlar atıyordu. Hareme geldiğinde beri biraz kilo almış ama güzelleşmişti. Saçları bukle bukleydi. Mahpeyker Sultan, Mahfiruz Sultan’ın karşısına geldi. “Derhal önümden çık. Ve yerine geç.” Dedi. Mahfiruz Sultan her şeyi anlamıştı. Sultan Ahmed Han, Valide Sultanlık görevini Mahpeyker Kösem Sultan’a vermişti. Mahpeyker Sultan’ın gözünden intikam okunuyordu. Mahfiruz Sultan son bir umutla saldırdı. “Sen kimsin” dedi. Mahpeyker Sultan bir adım daha Mahfiruz Sultan’ın üzerine gitti. Sonra “ Ben Anastasya, Ben Mahpeyker Kösem Haseki Valide Sultan, ben I. Ahmed’in yegane aşkı ve nikahlı hasekisi, Gevher Sultan’ın, Ayşe Sultan’ın, Fatma Sultan’ın ve Şehzade Murad’ın, Şehzade Süleyman’ın, Şehzade kasım’ın, şehzade İbrahim’in anasıyım. Ve bu sabah itibariyle Sultan Ahmed Han’ın Harem-i Hümayun’un yöneticisi. Buyurun ferman. Mahfiruz, asıl sen kimsin?” dedi. Mahfiruz Sultan yıllardan beri unutulmuştu. Tek güvencesi Şehzade Osman’dı. Mahfiruz Sultan’ın yanağından bir damla göz yaşı döküldü. Sonra dört adımlık basamağı adeta merdivenden iner gibi yavaş yavaş indi. Hemen yerine geçti. Daha sonra Fatma Haseki ve çocukları geldi. Oda törendeki yerini aldı. Padişahın halaları Fatma ve Ayşe Sultanlarda geldi. En son Mahpeyker Sultan’ın çocukları en öne geçti. Nagehan Kalfa sola ve Güler Kalfa sağa geçti. İki ağa değerli taşlarla süslü ahşap bir sandık getirdi. Herkesin gözü Mahpeyker Sultan’da idi. Malik Ağa gelip sandığı açtı. Nagehan Kalfa Sultan’ın kafasındaki safirli tacı aldı. Ve Mahpeyker Sultan’ın önünde eğildi. Nagehan Kalfa daha sonrada Güler Kalfa’nın önünde eğildi. Mahpeyker Sultan bu sefer Güler kalfaya döndü. Güler kalfa ellerini sandığın içine uzattı. Sandıktan valide sultanların tacından daha da büyük bizzat padişahın emriyle yaptırılmış. Lacivet renk taç üzerine inci, yakut, mavi safir, zümrüt… gibi taşlarla süslü tacı alıp kaldırdı. Mahpeyker Sultan önce eğildi. Güler Kalfa tacı kafasına taktı. Sonra Mahpeyker Sultan önüne döndü. Herkes aynı anda eğildi. Sadece Mahpeyker Sultan’ın çocukları ve Fatma, Ayşe Sultanlar eğilmedi. Onlar dışındaki herkes eğilmişti. Çıt çıkmıyordu. Mahpeyker Sultan derin bir nefes aldı ve Fatma Haseki ile Mahfiruz Sultan’a baktı. Onlarda eğilmişti. Mahfiruz Sultan’da ağlama hıçkırması başlamıştı. Mahpeyker derin bir nefes aldı. Ve sonra içinden şunları geçirdi. “İşte ben buyum. Sağ olasın Ahmet reis (kitabın başındaki kaptan).” Mahpeyker Haseki Valide Sultan eliyle kalkın işareti yaptı herkes aynı anda kalktı. Mahfiruz Sultanı ağlarken, Fatma Hasekiyi de gözleri dolu görünce bir gülümseme ve sinsice bakış attı. 

MAHPEYKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin