GECENİN SAYESİ

17K 479 170
                                    

Okumaya başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz.

15.01.2019

Saye* Gölge.

Aşağıda Gecenin Sayesi tanıtım videosu eklidir. Yorumları bekliyorum.


GECENİN SAYESİ

Yaşadığı toprakları hiçe sayan, göğsü daraldığında başını gökyüzüne kaldıran ve yurdu, ancak şeb vakti olanlar bu dünyanın kimsesizleriydi.

Onlar, etrafındaki kimselere rağmen avuçlarında yalnızlık taşıyordu ve ruhları, kendilerine bile yabancıydı.

O, kendi içindeki sokaklarda kaybolan kimsesizlerden sadece biriydi.

Gecenin ay'ı dansa kaldırdığı o karanlığın içinde, sükûtun hâkimiyeti altında karın gölgelerin üzerine düşüşünü seyrediyordu. Gözleri dalgındı, bir ölüyü andırıyordu.

O, zihnine vurulan kelepçelerle yaşıyordu.

Bir hikâyesi vardı.

Sakat ruhu yazılan satırların arasında kaybolmuştu.

Duyguları vardı.

Zamanın ipini boynuna doladığı bir çarşamba gecesi duygularını makastan geçirmişti.

Hissediyordu.

Ama artık hissettiği tek şey, hiçbir şey hissedemediğiydi.

Onun sokakları karanlıktı; sokak lambaları patlamış, gökyüzünü sis kaplamıştı. İçindeki kar fırtınalarına rağmen onun sokaklarının kaldırımlarına düşen tek şey yağmur damlalarıydı. Vazgeçen, nefret ve umut eden taraflarıyla yaptığı tek şey gökyüzüne bakmaktı; çünkü onun bütün yanları yalnızdı.

Şimdi varlığına iliklenmiş o yalnızlıkla, oturuyordu pencerenin kenarında. Boş bakışları dışarıda yağan kara sabitliydi; orda kendini görüyordu. O da bir kar tanesi gibiydi. Onun gibi binlercesiyle düşüyordu gökyüzünden ama yere inerken yalnızdı. O insanların arasında bile kimsesizdi.

Aslında umrunda değildi hiç kimse. Ne meraklıydı yaşamaya ne de diğerleri gibi hayalleri vardı onlarca. Ruhunun nahrını tutuyordu avuçlarında, tek isteği kan bulaşmamasıydı parmaklarına.

Sessizliğin hüküm sürdüğü dakikalar birbirini kovalarken birden bire odanın ışığı yandı ve düşünceler kaçışarak dağıldılar. Genç kızın gözleri karanlığa alıştığından dolayı kısılmıştı ve bakmasa da gelenin kim olduğunu biliyordu.

"Hüma?" diye seslendi annesi. "Daha uyumadın mı kızım?"

Verdiği tek tepki umursamazca omuz silkmek oldu. Geceleri uyumayı pek sevmezdi, aslında uyumak onun için işkenceden farksız değildi.

"Hüma," dedi tekrar annesi. "Bana bak." Genç kızın göğsü sıkıntıyla inip kalktı. Ardından başını arkaya doğru çevirip, çenesini omzuna koyarak annesine baktı. Kumral saçları ve mavi gözleriyle güzel bir kadındı. O da çoğunlukla annesine benziyordu zaten. Ama onun gibi değildi genç kız.

Annesi elindeki bir bardak suyu çalışma masasının üzerine koyarken diğer elindeki hapı da yanına bıraktı.

"İlacını iç ve uyu. Ben babanı bekleyeceğim, daha gelmedi." Genç kız içinden alay dolu bir gülüş savurdu. Gelmeyeceğini bile bile neden beklerdi insan? Aldattığını bile bile niye sevmeye devam ederdi insan?

Annesi kızına son kez baktı, ardından "İyi geceler Hüma." diyerek odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Hep Hüma derlerdi ona, oysaki adı Mai Hüma'ydı. Madem demeyeceklerdi Mai, neden bu ismi koymuşlardı ona?

Genç kız beklemeden ayağa kalktı ve bir kaç yavaş adım atarak çabucak ışığı söndürdü. Daha sonra bakışları çalışma masasının üzerinde duran bardağa ve ilaca kaydı. Oraya doğru gidip bardağı kafasına dikerek suyu içti, ardından eline aldığı hapla birlikte adımları pencereye doğru nüksetti.

Perdeyi boşta kalan eliyle sonuna kadar çekip pimapenin sapından tuttuğu gibi pencereyi açtı. Elini yağan karın altına doğru uzatıp parmaklarını serbest bırakarak avcuna baktı. Elindeki, soluk beyaz renkli hapı bundan önce yaptığı gibi ve bundan sonra yapacağı gibi aşağı bıraktı.

Bunların ona iyi geldiğine inanıyorlardı. Yanılıyorlardı.

Genç kız elini içeri almadan kar tanelerinin dokunuşlarını hissetmeye çalıştı uzunca bir süre, avcunun içindeki, bir inanca göre kaderin yazılı olduğu düşünülen avuç içi çizgilerini izledi. Dışarıdan gelen gürültülere rağmen genç kızın zihninde çıt yoktu. O sessizlikle sınanıyordu.

Bir süre sonra elini içeri alıp camı kapattı ve istediği o zamanın gelmesini bekledi.

O zaman geldi.

Siyahlar içerisinde olmasına rağmen üzerine beyaz kaşe montunu giyindi. Ardından odasının kapısını aralayarak usulca dışarı çıktı. Oturma odasının önünden geçerken içeri şöyle bir göz atmıştı ve yine annesini aynı şekilde bulmuştu. Pencerenin kenarında dışarıyı seyrederken uyuya kalmıştı. Her gün böyle kocasının yolunu beklerdi. Bazen geç gelirdi, bazen hiç gelmezdi. Bu genç kızın umrunda bile değildi.

Evden dışarı çıktığında her yer bembeyazdı ve kar hâlâ yağmaya devam ediyordu. Çelimsiz bir gülümseme filizlendi genç kızın dudaklarında; seviyordu beyazı Mai. Çünkü beyaz diğer her renkten daha haindi.

Ellerini cebine koyarak, attığı her adımda ayağının altında ezilen karın sesinin eşliğinde yürümeye başladı Mai Hüma.

Bu gece 21 aralık şeb-i yelda, başka bir deyişle yılın en uzun gecesiydi. Bu gece; iki gölgenin kaderini birleştirecek ve ruhlarını birbirine kördüğüm edecekti.

Ve o iki ruh gecenin sayesine hapsolacaktı.

🌃

Ay'daki kıza ve beni asla terk etmeyen inancıma...

Yeni bir dünyanın kapılarını aralayarak sizi içeri davet ediyorum. Umuyorum ki benim her şeyimi vererek yazacağım bu hikâye aynı şekilde size de dokunur.

O halde hepinize hoş geldiniz diyorum.♡

GECENİN SAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin