17. Bölüm

44.6K 2.6K 1.3K
                                    










Eylem

Bülent gözlerini gözlerime sabitlemiş, yüzündeki alaycı ifadeye tezat bir hayranlıkla beni izliyordu. Arkasında en az yirmi tane adamı vardı ve hepsi tetikteydi. Selim omzundan ittirip aramıza girdikten sonra "Geri bas!" dedi öfkeyle. Bülent gözlerini gözlerimden çekmeyerek Selim'i umursamadığını net bir şekilde ifade ediyordu. Yüzüne yayılan gülümsemeye eşlik eden beğeni dolu bakışlarıyla "Sizi burada görmek ne güzel Eylem Hanım" dedi Selim'i daha fazla öfkelendirmek için.

"Dikkat et de gördüğün son şey ben olmayayım" dedim alay edercesine. Güldü. Dudaklarındaki küstah gülümseme çok eğreti duruyordu yüzünde. Herkese yakışmıyordu demek ki.

"Şeref duyarım" dedi avuç içini göğsüne bastırıp öne doğru hafifçe eğilerek. Kekoluğun kitabını yazıyordu.

"Senin şerefini sikerim!" dedi Selim Bülent'in attığı yeme balıklama atlayarak. Adam Selim'in zayıf noktasını çözmüş, damarına damarına basıyordu. Olası bir kavgada Selim'in ağzını burnunu dağıtacak kadar çok adamı vardı ve beni kullanarak o kavgayı başlatmak istiyordu.

Yavuz kolumdan tutup beni arkasına almaya çalıştığında kolumu savurup Selim'in yanına geçtim. Bülent yediği küfürden memnun bir ifadeyle sırıtıyordu. "Şeref yoksunu olunca yediğin küfürü de üstüne alınmıyorsun tabii" dedim aynı şekilde sırıtarak. Ben de oltaya gelmiştim an itibariyle. Çatacak adam arıyordum zaten.

Bülent'in gözleri kısıldığında Selim kolunu karnıma yaslayıp beni arkasına almaya çalıştı fakat yerimden kımıldamadım.

"Şerefsizlik konusunda Selim kardeşimin üstüne tanımam" dedi Bülent gevrek gevrek gülerek "Ama siz diyorsanız ki ben şerefsizlerden hoşlanıyorum, şerefimi kendi ellerimle toprağa gömer, seve seve köleniz olurum."

Kussam çok mu ayıp olurdu?

Racon kesmenin de bir raconu vardı ve karşımdaki keko racon kesememenin kitabını yazıyordu bu defa da.

Herkes şiir yazarak racon kesemiyordu demek.

Selim öne doğru atıldığında bu defa ben kolumla onu durdurdum. Bülent'in pis bakışları hala gözlerimdeydi. Yavuz omzumun üstünden "Ne diyorsun lan sen?" diye bağırdı fakat bakışmamız devam ediyordu.

"Sen bir sadede gel de, derdin ne bir anlayalım" dedim sabırsız bir ifadeyle. Adam Selim'e takmıştı kafayı.

"Böyle ayak üstü konuşmasak" dedi alay eder tavrını bir kenara bırakıp. Sadece beni muhatap alıyordu konuşurken ve bakışları sinirlerimi bozuyordu "Yanlış anlamazsanız eğer yarıştan sonra sizi mekanımda ağırlamak isterim." dedi beklenti dolu bakışlarıyla.

"Bak ya!" dedi Selim duyduklarına inanamıyormuş gibi "Hasta mısın oğlum sen?"

"Hastayım evet" dedi Bülent iç çekip. Bakışları yüzümde gezindikten sonra dudaklarımda takılı kalmıştı. Aklından geçirdiklerini tahmin etmek için çok zeki olmaya gerek yoktu ve benim o aklından geçenlere tahammülüm yoktu.

Öne doğru bir adım atıp aramızdaki mesafeyi sıfırladıktan sonra "Hasta hasta belanı arama" dedim başımı yukarı doğru kaldırıp "Sen en iyisi bir siktir git, şerefinle beraber seni de gömmeyelim!"

Ben konuştukça yüzündeki memnuniyet ifadesi  artıyordu beyinsizin. İltifat etmişim de bunu sadece o anlamış gibi keyifle başını aşağı yukarı sallayıp "İşte bu..." dedi hayranlıkla "Sizi diğer kadınlardan ayıran tam da bu işte... cesaret!"

İSYAN ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin