Tamamının genişliği, büyüdüğüm evin sadece salonuna bile denk olamayacak bir evde Myulchi ismine sahiden yakışır bir hayat sürmeye başladım. Doktor Sehun'un evi... Onu sevmediğim doktorlardan ayıran en büyük özelliği sürekli beni incelemeye çalışmamasıydı. Bir problemim olduğunda bile dönüp bakmazdı ve bu soğukkanlılığı beni ona ısındıran ilk şey olmuştu. Sahibimden para koparmak için bana ihtiyaç duymadığım testler yapıp can sıkıntısından öldüren doktorlardan değildi. Ve köpeklerin de bir gururu olduğunu bilen sayılı kişilerdendi, bana asla bir bebekmişim gibi davranmazdı.

Onu zorlu testlere tabi tuttuğum dönemde çorabını yine ağzımda yakaladığı bir seferinde koşarak gelip bana çorabını yedirmeye çalışmıştı. Onunla iki taraflı yaşadığım sayılı anlaşmazlıklardan biriydi. Savaş ilanımı kabul etmesi ve direnmesi beni ona daha çok ısındırdı. Çorabı için bu kadar savaşan bir adam kesinlikle oğlum için de savaşırdı.

Kendisi gibi doktor olan bir arkadaşı daha vardı. Onun da tıpkı Sehun gibi bana olan ilgisi aşırı yoğun olmadığından ona da ısınmıştım. Sehun beni hastaneye götürdüğünde bana o bakmıştı. Bir süredir canımı yakan sorunu tek seferde çözüp acısız halletmiş ve diş kaşıma oyuncağı gibi bir şeyi karnımda gezdirip onlara belli etmekten çekindiğim o gerçekle yüzleştiğinde, muayene odasındaki herkesi korkutacak bir sesle kahkaha atmıştı. Biraz dengesiz olabiliyordu, onun bu tepkisinden ben de ürkmüştüm. Yine de o çocuğu seviyordum. Yüzü, iki aylıkken benden kopardıkları kardeşlerimden birine çok benziyordu.

Sehun'la eve dönene kadar kavga etmiştik. Ben ona, dişiliğimi annelikle taçlandırmaktan onur duyduğumu anlatırken, o sadece nasıl bu kadar düşüncesiz davrandığımı sorup duruyordu. Aslında sorduğu tam olarak bu mu bilmesem de benzer şeylerdi. Sanki ben tamamen insanların iradesine bağlı yaşamak zorundaymışım gibi suçu diğerlerine attığında daha fazla kızdım. Sanki evden kaçıp bunu yapamazmışım gibi... Ona, Tatto gibi genç ve yakışıklı bir Labrador'u tanıdığım için pişman olmadığımı söylediğimde daha çok kızdı ve bana havlamayı kesmemi söyledi. Büyüklük yapıp bu tepkisini üzüntüsüne bağladım ve sustum. Eve gidince de yüzüne bile bakmadan mutfağa çekildim. Jongin yine benim için kenarlara Sehun'dan gizli atıştırmalıklar bırakmış olmalıydı ve bu hissimde yanılmamıştım. Bulduğum sığır sosislerini mideye indirip, içerdeki karmaşa biraz hafifleyince yanlarına döndüm.

Jerry olayları korkusundan epey eksik anlatıyordu. Söyleyeceği yalanları dinlemek için bizimkilerle birlikte keyifle karşısında dikildim. Zavallı, ona kızdığımı sanmıştı.

Eski kız arkadaşıyla köpek parkında buluştuğu kısmını eksik anlatmıştı. Aslında tesadüfi bir karşılaşma değildi. Özellikle buluşup, taksiyle oraya beraber gitmiştik. Biz Tatto'yla, onlar birbiriyle flörtleşiyordu. Bizi parkta özellikle yalnız bıraktılar, Tatto'nun sahibesi bizim de onlar gibi konuşulacak şeylerimiz olabileceğini söylemiş ve Jerry de tasma tutmaktan ellerinin aşındığını eklemişti. Böylece ikili randevumuz, dördümüz için de güzel sonuçlandı.

Tattoo benimle tekrar görüşmek istediğini söylerken Jerry, beni korkuyla çekiştirip ondan uzaklaştırdı. Sanki böyle olacağını bilmiyormuş gibi. Sehun'la ettiğim kavgayı yol boyunca onunla da ettim. Ama Sehun gibi suçu başkalarına atmamış, doğrudan bana yıkmıştı. Bu detaydan rahatsız değildim, ben özgür bir dişiydim.

Bugün Sehun'un kliniği açılıyormuş. Aslında sağlık problemlerinde benimle yine Baekhyun'un ilgilenmesini isterdim fakat Sehun'dan da şikayetçi değilim. Sehun bu hafta eve çok az uğradı ve Jongin'le aralarında bir sorun olduğuna bahse girerim.

Jerry ve Sehun, Taejoon diye biri olduğundan bahsediyor. Eğer Jongin'in beni iş yerine götürdüğünde gördüğüm o adamsa...Doğru hatırladım, ismi Taejoon'du. Yine insanlar bir şeyleri kaçırıyor ama o adam kurnaz bir kedi gibi. Jongin başka bir odaya gidip beni o adama bıraktığında elleri kürkümde dolaşıyor ama gözleri sanki aptal bir sıçana bakar gibi bakıyordu. Bu durumdan rahatsız olup ona o aptal iyilik meleği davranışlarıyla ancak bir insanı kandırabileceğini söylediğimde, Jongin koşarak odaya geri dönmüş ve ses çıkardığım için etraftakilerden benim adıma özür dilemişti. Taejoon denen adam mutlu değildi. Ama herkes onu mutlu sanıyordu. Sanırım insanlar yüzlerindeki birkaç kası oynatıp gülümseme diye bir şey takındığında herkes onları mutlu sanıyordu. Ama bir köpek bunları asla yemezdi.

Jongin'in ruh halinde hiçbir sıkıntıya rastlamamış olsam da Sehun o yemekten sonraki bir haftadır çok gergin. Bana eski mamamı verdiğini bile fark etmeyecek kadar düşüncelere dalmış durumda. Sebebinin Taejoon olduğundan eminim çünkü ne olduysa o adamın ismi bu evde fazla anılmaya başladıktan sonra oldu.

Bugün eve bir adam geldi. Hayır, Taejoon değil. Neredeyse benim yaşlarımda bir adam, belki benden biraz daha gençtir. Önce kliniğin açılışı için geldiğini öğrendim, sonra Jerry onu karşılayıp saygıyla eğildiğinde Sehun'un babası olduğunu anladım. Sabah telefonda konuşmuşlardı.

Biraz şüpheyle süzdüm... Benimle konuştuğunda başta fazla tepki vermedim. Bana ne kadar güzel olduğumu söyledi. Elbette insanlar gibi, birilerini bana yaptıkları iltifata göre değerlendirecek bir aptal değildim. Biraz daha süzdüm. Sonra anladım ki bu adam mutluydu. Gülümsemesi boş değildi. Jerry'le çok iyi anlaşmışlardı ve iyi bir adam olduğunu anladığımda yanına gidip biraz kürkümü okşamasına izin verdim.

Ah... Kapı çaldı. Korktuğum gibiydi. Uzun kulaklı çocuk yine geldi. Gelir gelmez onu saygıyla selamladım ama o yine aşırıya kaçıp bana birkaç taraftan sarıldı. Bu kez onu bozmadım ve yanına oturdum çünkü sohbet daha keyifli bir hal almıştı. Chanyeol ve yeni gelen adam önceden tanışıyor gibiydi, bu evde uzun zamandır bu kadar keyifli bir ortam görmemiştim. Arada söze girip ben de birkaç ekleme yaptım. Kimse halinden şikayetçi değildi.

Bir süre sonra iki doktorum da eve gelip bize katıldı. Bu ortamı garip bulmalarının sebebini anlayamamıştım. Zaten insanları genel olarak anlamıyorum.

Tek eksik benim prens oğlumdu fakat köpek hislerim onun burda olmaması gerektiğini söylüyordu. Onun eksikliğini sadece Sehun ve ben yaşıyorduk, gözlerinde bunu net olarak görebiliyordum. O huzursuzluk Jongin'den dolayı olmalıydı.

Ama kutsanmış köpek hislerimin bana söylediği bir şey daha vardı. Bu hisler bana sadece hava durumu tahmininde yaramıyordu, insan durumu tahmininde de iyiydim.

Bu bir haftalık durgunluğun sonu birileri için acı bitecekti. Bu kadar kalabalık ve neşe, bir yerde bir sonuca bağlanacak ve Sehun'un gözlerindeki huzursuzluk ya son bulacak, ya da biraz daha artacaktı. Ne olacağını bilemesem de emin olduğum tek şey, bu gece garip bir şeyler olacağıydı.

Fırtına önceleri zaten ya sessiz ya da fazla neşeli olurdu. Bunu onlara söylemeye çalışsam da kendi seslerinden beni duymadılar. Sadece Sehun fark etti. Ben de onun için tekrarladım. Fırtınaya dikkat etmesini söyledim. Biraz daha yüzüme baktı. Sanırım duyduğu şekliyle tekrarlamalıydım. Ah... Utanç vericiydi. Yüzümü biraz kaldırıp dikkatini çektim ve tekrar ettim.

"Hav!"

Channie Says SpecialHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin