ELLİ İKİNCİ BÖLÜM: "HER DEFASINDA BANA GEL"

En başından başla
                                    

"Ne demek istiyorsun?" Reyhan alınmış ve de kızmış gibi kaşlarını çattığında Ulaş omuzlarını silkti.

Önce Sıla Hoca'ya sonra Reyhan'a döndü. Güneş merakla olanları izlerken Öykü çekinerek Ulaş'a bakıyordu ama gözlerinde etkilenmiş bir bakış vardı. Ezbercilerle el kaldırmıştı ama sırf Reyhan el kaldırdığı için onun da katıldığını düşünüyordum.

"Şöyle düşün," dedi Ulaş odağını tamamen ona vererek. "İki artı iki dörttür formülünü ezberlersen iki artı iki kaçtır sorusunu yapabilirsin ama iki artı iki artı iki kaçtır sorusunu yapamazsın. Eğer işin mantığını kavrarsan iki artı altı kaçtır sorusuna bile cevap verebilirsin."

"Gerçekten mi?" Reyhan aşağılar gibi baktığında Ulaş onun bu tavrına gülerek karşılık verdi. Üstelik sınıfta yankılanan gülüşü, Reyhan'ınkinden bakışlarından daha nazikti ama daha ağır bir aşağılama içeriyordu.

"Ezber sana sınıfı geçirtir ama hayatında asla yardım etmez. Ezberlediğin şeylerin dışında mantık yürütmen gereken şeylerle elbette karşılaşacaksın. Nereye adım atacağını ezberlersen gitmen gereken yolu bilirsin ama eğer mantığını kavrarsan kaybolsan bile yolunu bulursun. Kolay yolu seçtiğini sanıyorsun ama aslında zor şeyi yapıyorsun."

"Önemli olan sınıfı geçmek, üniversiteyi kazanmak ve de iş bulmak. Bizden istenen şey önümüze konan kitaplardaki bilgileri ezberlemek. Tarihin nasıl mantığını çözebilirim?"

"Mantıksız geldiğinin farkındayım ama her şey içinde aslında belli kurallar var. Onları anlamaya çalışırsan gerisi çorap söküğü gibi gelir." Sıla Hoca'ya baktığımda yüzünde mutlu bir gülümseme olduğunu gördüm. Ulaş'ın tavrından, savunuşundan ve özellikle derse katılışından çok etkilenmiş gibiydi.

"Bunun bana şuan ne yararı olacak? Ezberlemediğim formülü matematik sınavında hatırlayamam sonuçta." Reyhan kaşlarını kaldırdığında kazandığını düşündü çünkü Ulaş birkaç saniye cevap vermedi.

"Hatırlayamazsın." Ulaş katılır gibi kafasını salladı. "Lakin soruyu gördüğünde hangi formülü kullanacağını bilirsin çünkü mantığını kavramış olursun."

"Sadece gelişi güzel konuşuyorsun." Reyhan iyice sinirlendiğinde Ulaş onu kaale almadan gözlerini Sıla Hoca'ya çevirdi.

"Sende her şeyi papağan gibi ezberlemeye çalışıyorsun. Eğer buna devam edersen sadece bir papağan olursun ve kendi kelimelerin yerine hayatın boyunca başkalarının kelimelerini konuşursun."

Öykü'nün gözleri parıldadığında düşecekmiş gibi oturduğu sırada hafifçe Ulaş'a doğru kaydı ve vücudunu biraz olsun gevşetti. Arkadaşının bu rahatlamış tavrına karşın Reyhan iyice sinirlenmişti. "Sen bana papağan mı diyorsun?"

Ulaş ona kısa bir bakış attı. "Öyle diyorum. Her şeyi ezberlemeye çalışırsan bir zaman sonra sadece bilgileri değil, düşünceleri ve daha kötüsü hisleri de ezberlemeye başlarsın. Kavrayamadığın şeyleri ezberden söylemen sana hiçbir şey kazandırmaz. Sefiller'i ezberleyebilirsin ama asla neden yazıldığını, neler anlattığını kavrayamazsın."

"Konumuz o bile değil! Okul hayatında ezberlemek mi anlamak mı daha önemli onu tartışıyoruz." Reyhan itiraz ettiğinde Ulaş güldü.

"Neden değil? Sinirleniyorsun çünkü bilmiyorsun. Dahası öğrenmek istemiyorsun. Bir makinenin hangi parçalarla çalıştığını ezberleyebilirsin ama iş onları birleştirmeye geldi mi bunu asla beceremezsin. Bunun da sana bir faydası olmaz."

"Anladığım sürece, bunun bana katkı sağlayacak en etkili şey olduğunu düşünüyorum." Güneş konuştuğunda Reyhan kendisini desteklemesi için el kaldıranlara baktı ama hiçbiri konuşma niyetinde gibi durmuyordu. Öykü bile susmuş, hayranlıkla Ulaş'ı dinliyordu. Normalde Reyhan ne yaparsa o da onu yapar, ne düşünürse o da onu düşünürdü.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin