ELLİ BİRİNCİ BÖLÜM: "SEN ÇOK GÜZELSİN"

En başından başla
                                    

"Bir şey değil!" Ulaş başıyla selam verdi ve hemen ardından ayaklanıp hırkasını üzerine giydi. Öykü oradan kaçarcasına Reyhan'ın yanına giderken Ulaş da benim yanıma geldi. Gözler Ulaş'ın etrafından çekildiğinde biz de beraber dışarıya çıktı. Güneş sınıftan birkaç kızla beraber kantine inmişti. Sınıftakilerle artık daha iyi anlaşıyordu. Söylediğine göre kızlar onu bir yerlere davet ediyordu, üstelik dizilerdeki gibi parasını yemek ve onu ortada bırakmak gibi bir amaçları da yoktu. Güneş kızların kendisine aldığı minik ayıcıkları gösterirken çok mutluydu.

Güneş onlarla birlikteyken Bediz de zamanının çoğunu erkek arkadaşlarıyla geçiriyordu. Ulaş ile bahçeye indiğimizde onları yine birlikte gördüm. Bahçedeki bir ağacın etrafına yayılmışlardı. Yoyo ağacın dalına tutulmuş barfiks çekmeye çalışıyor gibi duruyordu ama daha çok orada asılı kalmış bir maymuna benziyordu. Neco ve Bücür ona gülerken Jigglypuff ayaklarından yakalayıp onu son bir tane çekebilmesi için yükseltmeyi denedi ama tam o sırada Yoyo ellerini çözdü ve ikisi birlikte yere yığıldı. Onları yerden kaldırmakta tabii ki grubun ağabeyi Kayınço'ya düştü. Çünkü Bediz dahil herkes bacaklarına vura vura gülüyordu. En sonunda Jigglypuff ve Yoyo ayaklandığında Bediz ağacın dalına çıkıp sallandı ve barfiks çekmeye başladı. Bu konuda becerikli olduğunu bilmiyordum ama çok fazla zorlanmadığını gördüm. Onun barfiks çektiğini gören birkaç kız yürümeyi kesti ve Bediz'e tezahürat yapmaya başladı. Sahanın öteki yanındaki erkekler bile "Yürü be Bediş!" diye bağırıyordu. Bediz hem erkek hem de kadın olduğunu söylerken büyük ihtimalle bunu kast ediyordu.

"Çok eğleniyor gibi görünüyorlar." dediğinde Ulaş, omuzlarımı silktim. Sporda beceriksiz olduğumdan değildi, sadece yapmamayı tercih ediyordum. Kendimi yormayı gerekli olmadıkça sevmiyordum.

Ulaş'ı bir banka yönlendirirken "Seninle konuşmam gereken bir şey var." dedim. Bana merakla baktığında iç geçirdim. Bediz en sonunda yorulup kendini bıraktığında kızlar onu deli gibi alkışladı, sahanın diğer ucundaki erkeklerden birisi "Beleşe on lira! Adamsın Bediş!" diye bağırdı ve bizde banka oturduk.

"Sorun ne?"

Ulaş yeşil gözlerini üzerime dikince konuya direkt girmenin daha iyi olacağına karar verdim. Bende onun gözlerine baktım. Derin bir nefes alıp bir çırpıda "Birisi bana senden hoşlandığını söyledi." dedim.

Gözlerime bakmaya devam ederken "Sen ne dedin?" diye sordu.

Kaşlarımı çattım. "Ne demek ben ne dedim?" Bunu neden sorduğunu anlamamıştım. Önemli olan benim ne dediğim değil, kızın ne dediğiydi sonuçta. Neden bunu soruyordu ki şimdi?

"Sen ne dedin? Bir kız gelip sana benden hoşlandığını söylemiş, bunun üzerine sen ne dedin?"

"Bilmem?" Kaşlarım çatılıyken gayr-i ihtiyari omuz silktim. "Umurumda olmadığını söyledim sanırım."

Dudağının kenarıyla tembelce gülümserken kafasını diğer tarafa çevirip gözlerini benimkilerden çekti. "Demek öyle söyledin." Bacak bacak üzerine atıp kolunu bankın sırtına uzattı. "Adı ne?"

"Kimin adı?" Bir anda beynim allak bullak olduğu için ne dediğini anlamadım.

"Kızın. Kızın adı ne?"

"Ha." Etrafıma bakındım. Yine burada olup olmadığını merak ediyordum ama sanırım bu sefer yakınlarımızda bir yerde değildi. "Işıl. Hani dün sana su veren kız."

Bir süre cevap vermedi. Bedizlerin barfiks çeken Neco'ya tezahüratlarını izlerken " Kumral kız." dedi.

"Evet o." O hala Bedizleri izlerken ona bakmayı sürdürdüm. Yan profilden bakıldığında aslında garip bir güzelliği vardı. Dağınık saçları, beyaz suratı, yemyeşil gözleri, âdem elması, boynu, burnu, dudakları... "O." dedim yeniden vücudumu silkerken. Bakışlarımı hemen ondan çektim.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin