3.Bölüm

138 14 15
                                    


İçeriden gelecek haberi bekliyordum.

Beklemek onun içinse bana mutluluk getirsin.

Karşımdaki saatin yelkovanının hareket ediş sesleri şizofrene bağlamak istiyordu beynimi.

Ellerime dokundu gözlerim, kanla doluydu, Ateş'in kanıydı bu.

Uzun ve sanki bitmeyecek gibi gelen koridora döndüm, neredeyse tamamı onun kanı ile çizilmişti. Vücudum artık çöküşte olan bir binayı andırmış ve dizlerimin üzerine bırakmıştı kendini.

Onsuzluk hissi...
Kalbimi sıkıştırıyor ve nefessiz kalmamı sağlıyordu. Düşüncesiyle bile yanıp kavruluyorken, peki ya gerçekleşirse, ne olurdu bilmiyordum. Yok olurdu, yok olurdum.

Belki bencilim belki aşık...
Ben senden önce ölmeyi isterim, çünkü bilirim sensizlik daha çok yakar beni. Düşünürüm benden önce gidersen derinliklere, "Benden bu kadar çabuk mu bıkmıştı?" Gelirim yanı başına eğilir toprağına sorarım uzun uzun, sonra cevabı alıncaya kadar ayrılmam başından, toprağını besler yaşlarım. Ve beni, sensizlik bir kez daha öldürür.

Adım sesleri ile bir ok misali yerimden fırladım. Doktorun yanına ulaştığımda yakını olup olmadığımı teyit etmek istercesine beni baştan sona süzdü. Kuruyan dudaklarımı zorlukla ayırmıştım.

"Sevgilisiyim nasıl oldu?"

Doktor bu vasat halime acır gibi baktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Aldığı bıçak darbesi göğsünün hemen altında ve kalbe yakın bir yerde işin iyi tarafı şu ki kalbe zarar gelmemiş fakat iç organları aldığı darbelerle zarar görmüş elimizden geldiğince bu zararı en aza indirmeye çalıştık. Bir süre ilaç vermeye devam edeceğiz."

Söylediği her söz adeta ağır çekimde sunulmuştu. Kalbim bir devin elleri arasında sıkıştırılmış ve bir çöp misali atılmış gibiydi. Güçlükle toparlanıp kendime gelmeye çalıştım.

"Peki ben onu görebilir miyim?"

Kaşları olumsuzluk içeren bir ifadeyle hareketlenmişti.

"Üzgünüm bu mümkün değil kendini toparlaması için olumlu koşullar içerisinde tedavi görmesi gerek."

Umutlu gözlerle ona bakmaya devam ettim.

"Uzaktan da olsa göremem mi? Lütfen!"

Anlayamadığım bir tedirginlikle beni süzmüş ve konuşmasına devam etmişti:

"Sadece camın arkasından bakabilirsiniz aksi takdirde içeri girme imkanınız yok."

Başımı salladığımda otomatik kapı açılmış ve onun bedeni süzülmüştü dışarıya. Sanki benden kaçıracaklarmış gibi yanına koştum. Ellerini tuttum. Soğuktu hemde fazlasıyla. Yüzü her zamankinin aksine beyazlamış ve dudakları renginden vazgeçmiş durumdaydı. Onunla beraber yürüdüm yoğun bakımın kapısına kadar. Ne zaman parmakları çekildiyse parmaklarımdan o zaman koptu feryadım. Bu öyle çığlıklarla olan değil de yüreğimde kopan bir fırtınaydı.

Camın başına geldiğimde gözlerimi gözlerinden bir an bile ayırmadım. Zaten bir süredir kendime seslenildiğinden de omzuma dokunan el ile haberim oldu. Arkamı dönüp bana dokunan elin sahibine baktım. Bu o gün benimle konuşan adam olmalıydı. Hala soran gözlerle ona bakmış olmam açıklama gereği hissettirmiş olmalıydı.

"Bu O mu?"

Gözleri ile arkamı işaret ettiğinde dönüp Ateş'e baktım. Gözyaşlarım tekrar yanaklarımı ıslatmıştı.

"Evet O."

Belirleyemediğim hislerle konuşmak geldi içimden.

"Severken ayrılmak korkaklık oluyor bayım. Ve kabul ediyorum ben bir korkağım."

Derin bir nefes alıp canımı yakacak sözleri söylemeye hazırlandı.

"Sevgi hafife alınacak bir duygu değildir küçük hanım. Sen ne zaman onu yerle bir edersen o seni yerin yedi kat dibine götürür yani sevgisizliğe. Amma velakin sevdiğini çok belli edersen de perişan olursun ya şımarır karşındaki yada sıkılır sevgi. İçlerinde en kötüsü vardır ki sen seversin herkes seni kötü görür. Sevmeyen de en düzenbazı da sensin derler, diyemezsin ki seviyorum ama siz bilmeyin."

Geriye doğru bir adım atıp devam etti:

"Halinden anlaşılıyor ki sen en kötüsüsün."

Tekrar nefes alıp konuştu:

"Bırak bilmesinler sessiz vaveyla. Sen bilsen yeter bırak onlar seni en kötüsü bilsin."

Nefes almakta zorlanan halim yerini hıçkırıklarla boğulan halime bırakmıştı. Son bir kez arkasını dönüp acır gibi halime baktı.

"Buraya geldiysen neden yardım etmiyorsun, neden buraya geldin, nasıl geldin bari onu söyle?"

Durmamış ama cevap vermişti.

"Sana yardım edemem özür dilerim."

Koridor boyunca gidişini izledim, yardıma muhtaç halim attığı her adımı kalbime saplıyordu. Yavaş yavaş arkamı döndüm solgun ama bir o kadar ben buradayım diyen yüzüne ilişti gözlerim.

Kısık seslerle fısıldadım yüreğiyle duysun diye.

"Gitmemelisin...
Sana bu kadar alışmışken gitmemelisin.
Daha sana dolu dolu sevdiğimi haykıramamışken gitmemelisin.
Bunu bana yaptığın bir ihanet sayarım, gidemezsin."

Ardı arkasına boğazımı düğümleyen hıçkırıkların ardından ellerimi ona uzattım, aradaki cam benim ona gitmemi engellese de onunlaymış gibi hissettim.

"Ne derler bilmem ama sen büyüklük yap Ateş, beni sensiz bırakma."

Derin bir nefes çektim ciğerlerime sanki son nefesim gibi.

"Benim omuzlarım bu yükü taşıyamaz yıkılırım, kaldıranım olmaz sen yokken...
Ben herkese güçlü sana kırılganım Ateş.
Herkes çıkıp gitmişken kapıyı son çarpan sen olamazsın, olmamalısın..."



↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓

Görüşleriniz benim için çok değerli eleştiri ve görüşlerinizi bekliyorum. Vote vermeyi de unutmayın lütfen.

ZİNDANWhere stories live. Discover now