Yumruk yaptığım sol elime yanağımı yaslamış masanın desenlerini inceliyordum. Bomboş bir andı. Hiçbir anlamı yokmuş gibi... Sağ elimin parmakları dudaklarımın üzerinde gezerken gözlerimi Kıvanç'a çıkarttım. Dikkatle beni izliyordu, gözlerinin özellikle hedef aldığı nokta dudaklarımın üzerindeki parmaklarımdı. Hemen elimi dudaklarımdan çektim.

Kıvanç ayağa kalkıp mutfaktan çıktığında derin bir nefes aldım. Yanımda olduğu her an delicesine geriliyordum. Başımı masaya koyduğumda kulaklarıma dolan küfürlerle başımı kaldırdım. Kıvanç'ın odasından gürültüler geliyordu. Nedense bu sefer sakarlık yapmadığına emindim. Ayağa kalktığımda bir an yanına gidip gitmemek konusunda kararsız kaldım. Doğru olur muydu? Ona söylemek istiyordum. Çağrı'nın beni öpmediğini bilmeliydi. Ama korkuyordum. Ah! Bırak artık korkuyu ya da geleceği Berfin!

Hızlı adımlarla onun odasının kapısına vardım ve kendime düşünme şansı tanımadan kapıyı açtım. Kıvanç sinirden nefes nefese kalmıştı. "Çık dışarı!" dedi öfkeyle.

"Çağrı beni öpmedi," dedim birden. Duraksadı. Sanki yanlış duymuş gibi kulağını bana çevirdi.

"Ne dedin sen?" Yutkundum. Gözlerimi yumdum ve gerçeği yeniden dillendirdim.

"Çağrı beni öpmedi."

Sırtım birden duvara çarptığında kalbimin sıkıştığını hissettim. Dilim damağım kurumuş, heyecanım korkuya karışır olmuştu. Gözlerimi açmadım ama dudaklarımın üzerinde gezinen bir nefes bulutu onun yakınlığını zaten açık ediyordu. Bekledim. Ne yapacağını hiçbir şekilde tahmin edemiyordum.

"Neden bana şimdi söylüyorsun bunu?" Gözlerimi açma cesareti gösterdiğimde baktığım ilk yer göğsü olmuştu. Duvarla arasında kalmış olmak bir yana yakınlığı tenimi yakıyordu. Gözlerimi tek santim kımıldatmadan konuştum.

"Bilmem."

"Seni öptüğünü gördüm," dedi sertçe. "Boşuna çabalama." Elimi kaldırıp yanağına koydum, göstermek istiyordum. Kaşları hafifçe çatıldı. Baş parmağımı dudakları üzerine yerleştirdim. Dudaklarına dokunmak öylesine tuhaf hissettirmişti. Parmak uçlarımda yükselip dudakları üzerinde duran parmağıma bastırdım dudaklarımı. Buna rağmen ikimizin gözleri de kapanmıştı. Geri çekilirken elimi yanağından indirdim.

"Yaptığı şey buydu," diye fısıldadım. Beni duvarla arasında biraz daha sıkıştırırken nefesim tamamen kesildi.

"Bu çekimi..." dedi. Kısa bir an duraksayıp dudaklarını yaladı. "Hissetmemek için aptal olmak gerekir. İkimiz de bunun farkındayız." Gözlerimi göğsünden kaldırmadan kafamı salladım. "Ama... Bitecek. Her şeyi aklından sil at, buna asla teslim olmayacağım." Yutkundum. Sözleri canımı yakmıştı. Neden sorumsuz biri olmuyordu? Her defasında umursamazlıkta dünya markası olan Kıvanç'a bu sorumluluk nereden gelmişti? "Aptalca bir şey." Son sözü bakışlarımı onun gözlerine çıkartmama neden oldu. O kadar yakınımdaydı ki...

"O zaman neden uzaklaşmıyorsun?" dedim ona meydan okuyarak. Gözlerime, özellikle de dudaklarıma baktı birkaç saniye. Bir adım geri çekildi ve gözlerini benden çekti. Zülal'in bahsettiği direniş bu kadar sert olacaksa onun kendisini yalnız bırakmasına göz yumabilirdim. 

"Git akşama hazırlan." Başımı sallayıp yaslandığım duvardan koptum ve odadan çıktım. Bütün iç organlarım titriyordu.

Demek aptal çekim? Öyle olsundu bakalım. Zaten aptallık bende ki? Ben ne diye Zülal'in aklına uyuyordum ki? Adamın ne olduğu belli. Benim de ne olduğum belli. O bana birkaç kalıp bol, ben ona birkaç karanlık sokak daha uzak. Ben en dipteki halimle bile onun karanlığının en açık tonu olabilirdim ancak. Biz bir araya gelemezdik, haklıydı. Ne o aklanabilirdi, ne de ben daha fazla kirlenebilirdim.

BATAKLIK •Tamamlandı•Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora