11.YANILGI

71.5K 3.7K 2.5K
                                    


Keyifli okumalar...
1000 yorum ve 1250 oy olduğunda bölümü atacağım 💙🖤

Bölüm 11: "Yanılgı"

Gözlerim bir dalga ağırlığında kapanıp açılıyordu. Kirpiklerim, göğüs kafesinin üzerinde izler bırakırken elleri saçlarımda dokunuşunun izlerini bırakıyordu. Zaman işliyordu. İkimiz de uyanalı ne kadar oldu bilmiyordum ama kımıldamamıştım. Birbirimizin uyanık olduğunu bildiğimiz halde pozisyonu bozmamıştık. Ne o kalkıp gitmiş ne de ben ondan uzaklaşabilmiştim.

Dün gece bana Özgür'ü sevip sevmediğimi sormuştu. Belki de onun için bunu yapmak tahmin ettiğimden daha zordu. Keşke şaşkınlığımı bir kenara bırakıp Özgür'e olan hislerimi kaybettiğimi söyleseydim... O zaman daha farklı olurdu belki. Önümüz daha net olurdu ya da...

Sessizliğimizi yarıp geçen telefon melodisiyle Kıvanç elini saçlarımdan çekip elini yatağın içinde gezdirdi. Arkamda bulduğu telefonu kulağına götürdü. Karşıdan Onur'un sesi geliyordu ve yakın olduğumuz için duyabiliyordum. "Ne zaman dönüyorsunuz?" dedi açar açmaz.

"Bu akşam yola çıkacağız," dedi Kıvanç uykulu bir sesle.

"Sabah okula gitmeden bana uğra."

"Tamam." Telefonu kulağından indirip yatağın içinde bir yerlere attı. Bir eli hala belimdeydi, ben pozisyonumu hiç bozmamıştım. Beni sarsmadan bıraktı ve yatakta doğruldu. Sönmüş bir yanardağı andıran gözlerim yatağın beyaz yüzeyinden onun korkunç dövmelerine tutundu. Sırtını kaplayan kocaman bir kuru kafa benzeri dövme vardı, etrafı siyah dumanlarla kaplanmıştı. Korkunçtu.

Ayağa kalkıp odadan çıktığında da kımıldamadan yatmaya devam ettim. Bile isteye uyumuştum onunla. Pişmanlık hissetmeden, vicdan azabı duymadan... İleride pişman olacağımı da bilerek... Onun kalktığı yere dönüp yastığını başımın altına çektim ve gözlerimi kapattım. Bedenimden ziyade ruhum tutukluk yapıyor gibiydi. Ruh halime eşlik eden karamsar hava beni yatakta kalmam için zorluyordu sanki.

Tekrar uyandığımda saat on ikiye geliyordu. Bu süre boyunca Kıvanç'tan hiç ses duymamıştım. Yattığım yerde gerinip yataktan çıktım. Çoraplarımı düzeltip odadan dışarı çıktığımda mutfağa yürümüştüm. Kıvanç elindeki çikolatalı sütü içerken bir yandan da elindeki telefondan bir şeylere bakıyordu. Doldurduğum suyu başıma diktim ve mutfak dolabında yiyecek bir şeyler hazırlamaya koyuldum. Aklıma yatan bir şey bulamayınca da Kıvanç'ın karşısına oturup elindeki sütü aldım. Pipeti dudaklarım arasına sıkıştırıp ilginç bir şekilde tiksinti duymadan içmeye başladım sütü. Kıvanç ise birazcık yüzüne vuran şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu.

"Ne yemek istersin?" dedim sütünü içmeye devam ederken. Gözlerini süt kutusundan kaldırıp bana dikti.

"Aç değilim. Sen bir şeyler atıştır, sonra da toplanmaya başla." Başımı salladım.

"Saat kaç gibi yola çıkacağız?"

"On, on bir gibi. Teslimattan sonra."

"Bugün kime teslimat yapıyorum?"

"Bugün teslimatı sen yapmıyorsun. Ben yapacağım ve hemen gideceğiz." Bir şey demedim. Zaten ben de teslimat yapmaya meraklı değildim.

Bitirdiğim sütün kutusunu kenara bırakırken aslında canımın hiçbir şey çekmediğini fark ettim. Gözlerim arada bir Kıvanç'a kayıyordu ama ondan bir karşılık alamıyordum. Sabırsız bir insandım, her konuda. Uzun uzun beklemeyi sevmezdim, olgulardan nefret ederdim. Kıvanç'ın daha cesur davranmasını istiyordum. Her şeye karşı korkusuz olan o hali neden geri adım atıyordu. Aslında beni istediğinden de o kadar emin değildim. Ne olsa sadece Zülal'in dediklerinden yola çıkıyordum. Hep aklımı o bulandırmıştı.

BATAKLIK •Tamamlandı•Where stories live. Discover now