Ne kurgu yapmışım be, ben bile inandım.

"Alec iş bulabildi mi?"

"Henüz bulamadı, aslında bu aralar aramıyor. Nasılsa bende kalmaya devam edecek gerek yok iş bulmasına. Onun evde olmasını daha çok seviyorum ben."

Dönüp onun dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım.

"Camille kıskanmasın diye Alec'i ona uzaktan kuzenim olarak tanıtmıştım, aksi halde kafayı yerdi biliyorum."

"Bilirsin o kızı hiç sevmiyorum." Dedi Simon önündeki şeyleri ağzına tıkarken. "Yani aşırı kıskanç ve sahiplenici davranıyordu sana. Ben Alec'i çok sevdim. Gayet olgun ve kendinden emin birisine benziyor."

Sen onu bir de bana sor...

"Alec benim en büyük şansım oldu diyebilirim. Yani o olmasa Camille'in beni aldattığını bile öğrenemezdim."

"Sen olmasan ben ne yaşardım kim bilir? Sen olmasan ölürdüm."

Alec'in bunu demesi üstüne yediğim şey resmen boğazımda kalmıştı.

"Ya ama çok tatlı, resmen sen olmasan öleceğini düşünüyor. Raphael hiç böyle şeyler yapmıyor nedense..."

"Buradan bile trip yedim, pes diyorum."

"Alec gel biz yemekleri getirelim." Diyerek Alec'i masadan kaldırdım ve mutfağa çektim. "Sevgilim seninle ne konuştuk, kendinle ilgili şeyler söylemek yoktu hani."

"Ben... bir an boş bulundum." Deyip saçını kaşıdı. "Özür dilerim, bir daha olmaz."

"Tamam... bakma bana söyle masum masum." Dediğimde bakışları yine de değişmedi.

(Böyle minnoş, tatlış bir yüz düşünün ağğ yerim ben bunu)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Böyle minnoş, tatlış bir yüz düşünün ağğ yerim ben bunu)

"Bak şöyle durma yoksa seni yerim." Deyip ona yaklaştım ve elimi beline sarıp onu kendime çektim.

"İnsan eti tadı diğer etlere göre daha yumuşak oluyormuş ama yine de bence beni yememelisin."

"Kastettiğim şey öyle bir yeme değil." Deyip çenesine bir öpücük kondurdum. "Bunu öperek ve küçük ısıraklar bırakarak yapıyoruz. Yani... her sevişmemizde yaptığımız gibi." Deyip yanağını hafifçe dişledim. Bunu yaptığım zaman yanağında küçük bir kızarıklık oluştu.

"O zaman beni yiyebilirsin." Dediğinde muzipçe sırıttım.

"Misafirler gitsin, gece kaçışın olmayacak zaten. Şu yüz ifadesiyle beni her şeye ikna edebilirsin. Tehlikeli bir insansın Alec ve daha tehlikeli olan kısmı bunun farkında bile değilsin."

"Tehlikeli bir insan mıyım sence? Yani... insanlar benden kaçmalı mı?"

Yine yanlış anladı... ama ben bunu cidden yerim.

"Hayır, o anlamda değil. Yani... bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum... yani aslında istesen beni çoğu şeye ikna edersin cazibenle ama sen bunu yapabileceğini bilmiyorsun. O yüzden tehlikelisin dedim, mecazen kullandım. Gerçek anlamda bir tehdit değildi bu."

"Anladım sanırım..." deyip dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. "Bunu sen bana yapıyorsun. Yani istediğin her şeyi bana yaptırabiliyorsun. O zaman bu seni tehlikeli birisi mi yapıyor?"

Sen bunu nasıl anladın ya şimdi?

"Yanii... olabilir sanırım."

"Ben halimden memnunum ama. Sadece ilk zamanlar üzülüyordum biraz, bana kızdığın zamanlar. Şimdi her şey çok değişti. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamıyorum bile."

"Boşver anlatmasan bile ben anlıyorum. Neyse, içeriye geçelim hadi. Bizimkileri çok beklettik."

Sonunda yemekler ile birlikte salona geri dönebilmiştik.

"Ticari anlaşma filan mı imzaladınız içeride? Niye bu kadar uzun sürdü gelmeniz."

"Evet ticari anlaşma imzaladık Raphael. Doğu Avrupa ülkelerinin ihracat hakkı Alec'te kalacak ben de Orta Asya ile iş birliği yapacağım."

"Ne?" Alec bana anlamaz gözlerle baktığında gülmemek için kendimi tutuyordum.

"Sadece espri yapıyordum Alec."

"Ben bazen anlamıyorum böyle şeyleri." Deyip tabağıyla ilgilenmeye başladı.

"Bu arada yemeklerin çoğunu Alec yaptı, mükemmel bir aşçıdır kendisi."

"Yaaa Raphael, evli çiftler gibiler ben bunları yemek istiyorum."

"Yemek derken... öpmek ve ısırmak içeren şeyler mi? Çünkü onu bana sadece Magnus yapabilir."

Ben yine öksürük krizine girdiğimde Raphael'in gözler kocaman açılmıştı ve Simon'sa kahkaha atarak gülüyordu.

"Ben Alec'i çok sevdim, düşündüğünü anında söylüyor ve biraz da saf. Sanırım az da olsa bana benziyor."

"Saf olmak iyi bir şey mi?" Diyerek bana döndü Alec."

"İyi bir şey sevgilim, merak etme."

"Anladım... Sen de saf mısın peki?"

"Magnus cin gibidir, ne safı?" Dedi Raphael beni süzerek.

"Cin mi? Annem küçükken onların kötü varlıklar olduğunu söylerdi. Magnus'a öyle söyleme, o cin gibi değil. O çok iyi kalpli ve düşünceli birisi."

Sahiplenici bir şekilde elimi tuttuğunda Raphael yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi.

"Haklısın Alec, kötü anlamda kullanmadım. Yani cin gibi derken çok zeki, kıvrak zekalı anlamında kullandım. Algıları fazla açık gibisinden."

Alec hala elimi tutmaya devam ediyordu. Onun elini kaldırıp parmakları üstüne birkaç küçük öpücük bıraktım.

"Sakinleş tamam mı? Kimse bana kötü bir şey söylemedi."

Başını tamam dercesine sallayıp elini sakince elimden çekti. O andan sonra masada daha sıcak bir ortam oluşmuştu. Alec yine birkaç şeyi yanlış anlasa da bu onu daha sevimli yapıyordu.

Böyle düşününce ona neden bu kadar aşığım bir kez daha anladım...

....

Çoooook sevimliler yaa

Kod: 18 Deney BaşarısızWhere stories live. Discover now