Neden bu kadar ters olmak zorundasın? Burada senin iyiliğini düşünüyorum. Gakupo... İyi değil işte.
~H.M.

Onun hakkında son hükmü verebilecek kadar iyi niyetli olduğunu sanmıyorum.
-Luka.

Kağıdı katlamak yerine hızla buruşturdum. Sadece sinirlerimi bozmayı sevdiği için bunu yapıyordu. Gakupo herkes için iyi bir sevgili olabilirdi.

Şu 19. Yüzyıl konuşmandan anladığım kadarıyla, bu bir 'Sütten çıkmış ak kaşık değilsin' meselesi? Neyse, zaten her şey bittiğinde, yine omzunda ağlanan ben olacağım. Ne kadar çabuk, o kadar iyi.
~H.M.

Nota şok içinde baktım. Nasıl bu kadar hain olabilirdi? O inci gibi olan yazısının altında nasıl şeytanlıklar vardı?

Sana inanmıyorum! Nasıl bu kadar pislik olabilirsin?! Benim yanımda olman gerekmiyor muydu?!
-Luka.

Miku elimdeki notu aldı ve okumadan yırttı. Bu; "Konuşma bitmiştir." anlamına geliyordu. Cevabım artık umrunda değildi. Sadece kendi bildiğini okuyordu. Bu huyundan daima nefret etmiştim.

Her ne kadar en sonunda söylediği olsa da.

Teneffüs zili çalınca, ayağa kalktım ve Miku'ya bakmadan sınıfın dışına yürüdüm. Yüzünü falan görmek istemiyordum.

Öğretmenler odasında, uzun süre önce şans eseri bulduğum demir anahtarı elimde tartarak, gizli yerime koştum. Sürem kısıtlıydı, teneffüs bitene kadar buradaydım ama sonra dönmeliydim.

Terasın kapısı gıcırtı çıkarmadan açıldı. Rüzgarı suratımda hissederken, yavaşça yürümeye başladım. Gitarlarımı sakladığım yere yaklaştım.

Burayı benim dışımda kimsenin kullanmadığından emin olunca, birkaç parça eşyamı stoklamaktan zarar gelmeyeceğine karar vermiştim. Böylece beni rahatlatan şeyler artık burada yer edinmişti. Başta da, koyu pembe gitarım.

Elime aldım ve ünlü bir şarkıyı yavaşça söylemeye başladım, bir yandan da gitarımla tanıdık notaları tıngırdatıyordum.

Watashi no koi wo higeki no JULIET ni shinai de
Koko kara tsuredashite…

Sonna kibun yo

PAPA to MAMA ni oyasumi nasai
Seizei ii yume wo minasai
Otona ha mou neru jikan yo

Musekaeru miwaku no CARAMEL
Hajirai no suashi wo karameru
Konya ha doko made ikeru no?

Aniden tanımadığım bir ses duydum. Hayır, aslında bu sesi oldukça iyi tanıyordum. Şarkıyı benim yerime o devam ettirdi.

Kamitsukanaide  yasashiku shite
Nigai mono ha mada kirai na no MAMA
No tsukuru okashi bakari tabeta sei ne

Gitarım müziği bozacak şekilde durdu. Öylece kalakaldım. "Ga-Gakupo..." şaşkınca mavi gözlerine baktım. Elleri cebinde, gözlerini huzurlu bir şekilde kapatmış ve hafifçe gülümsüyordu.

Gözlerini açarak yanıma geldi. "Beni tanıyorsun galiba. Ama bu haksızlık değil mi, ben senin adını henüz bilmiyorum." dibimde durunca az kalsın kulaklarımdan buhar çıkacaktı.

"L-Luka! Megurine Luka!" diye bağırdım.

"Aa, Megurine, ha? Çok tatlı bir isimmiş. Ben de Kamui Gakupo. Tanıştığımıza sevindim, Megurine-chan." sırıttı.

"B-Ben de, Ga... Kamui-senpai..." aslında ona " Gakupo" diyordum ama Miku'nun yanındayken ya da yalnızken. Senpailerin yanında onlara böyle seslenilmeliydi.

"Bana rahat olduğun gibi seslen." dedi gülümseyerek. "Eğer 'Gakupo' demek hoşuna gidiyorsa, öyle de diyebilirsin." resmen aklımdan geçenleri okuyordu!

"S-Size Gakupo demem uygun mu?" diye sordum utangaçça.

Çok hafifçe kızardı ve elini başıma koyup saçlarımı karıştırdı. "Tabii ki uygun. Ama karşılığında bir şey istiyorum..." ona merakla baktım. "Sana... 'Luka' desem uygun olur mu?"

Parlayan kocaman gözlerimle ona bakıp kafamı hızla salladım. "Uygun!" dedim neşeyle. İkimiz de bir an sessiz kalınca aklımdan geçen soruyu patlatıverdim. "Siz de mi şarkı söylersiniz?"

"Aslında, hayır. Sadece sesin çok güzel olduğu için aniden katılasım geldi. Gerçekten iyi çalıyor ve söylüyorsun." göz kırptı.

Göz teması beni daha da kızartacağı için gözlerimi yere sabitledim. "Te-Teşekkürler..."

"Önemli değil." dedi elini 'Boş ver' manasında sallayarak. "Bu arada bir şey daha; yarın çıkışta yine buraya geleceğim. Bekle beni." göz kırptı ve ben de yine kızardım.

Onu sonsuza kadar beklerdim.

Lie [Vocaloid]Where stories live. Discover now