"İş tamamdır anlaşılan. Umarım Hare'den önce bulmuşsundur. Söyleyin bakalım kimmiş adamımız?" Berzah bakışlarını kaçırdı. Onun bu halinin üzerine ben cevap verdim.

"Halid Demir." Emir bir süre öylece kaldı. Ardından Berzah'a baktı. İkisi de sessizce düşünmeye başladılar. İlk olarak bir açıklama yapmalarını bekledim sonunda kimseden ses çıkmayacağı anlaşılınca Berzah'a döndüm:

"Kim bu adam?" diye sordum. Derin düşüncelere dalıp gittiği yerden beni duymuyordu. Sorum havada kaldığında ucunu Emir tutup cevapladı:

"Seni götürdükleri o eski kalenin sahibi."

"Kale?" Emir'e dönerek sorduğum soruya bu defa da Berzah bulunduğu yerden sıyrılıp cevap verdi:

"Amcanın öldürmesi için seni verdiği adam. Seni bir odaya getirip bana seni öldürmem için emir veren adamı hatırlıyor musun?" diye sorduğunda hatırladım. Daha önceden de bu isti onlardan duyduğum aklıma geldi. Ağır ağır hareketleriyle ve düzgün telaffuzuyla konuşan kır saçlı adam gözümde canlandı, Berzah devam etti: "İşte o adam, asıl adı Ahmed Halid, Halid Demir adını Türkiye'de kullanıyor." Berzah derin bir nefes aldı: "Bu kadarı çok fazla. Neden-" Berzah'ın sözünü Emir kesti.

"Birini öldürmek için çok yüksek bir meblağ. Söz konusu milyon dolarlık hisseler. Altında başka bir şeyler olmalı. Halid asla böyle küçük işlerle uğraşmaz." Emir'in böyle kesin konuşmasına bir anlam veremedim:

"Nasıl emin konuşabiliyorsun?"

"Halid, üvey babamdı." dedi şaşkın yüz ifademle ona öylece baktım. Emir ise sadece gülümsedi. Gülümseyişi alaycıydı ve yüzünde oluşan donuk ifade o zamanları hiç de iyi hatırlamadığını gösteriyordu. Anlamayarak sordum:

"Sen ve Berzah-"

"Babam, yani Berzah'ın babası, ben sekiz yaşındayken Halid'ten aldı beni."

Aramızda bir sessizlik oluştu. Bir süre kimseden ses çıkmadı. Aklımda ki yapbozun dağınık parçalarını toparlamaya çalışıyordum, anlamaya çabalıyordum bende karşımda ki bu adamları. Berzah'a kaydı bakışlarım içinde bir sürü gizem vardı. Ne zaman tam anlamıyla çözülecekti bu gizem, düşünüyordum. Berzah'ın endişeli bakışları Emir'e döndü:

"Halid ne karşılığında aldı hisseleri öğrenmeliyiz. Sadece Hare'yi öldürmek için olamaz." Emir Berzah'a cevap verirken diğer yandan da telefonunu çıkarıp mesaj yazmaya başladı.

"İlk olarak Talha'yla konuşmalıyız. Halid ile görüşmemiz neredeyse imkânsız hem son karşılaşmamız pek de iyi değildi malum ama başka bir yol da görünmüyor."

"Hiçbir yol bulamazsak... Bu defa ben gidiyorum." bir Berzah'a bir Emir'e bakıyordum. Neler olduğunu anlamıyordum. Berzah yine sessizliğe bürünürken sırası deyip aklımda ki soruyu sordum:

"Beni kurtardığınız o gün sizin orada ne işiniz vardı?" Berzah da Emir de sorum üzerine bana döndüler. Bense ikinci soruyu sordum: "Ve sen Berzah, o adamların içinde ne arıyordun?" Berzah gözlerini devirip kısa bir nefes aldı:

"Emir için oradaydım." dedi sesi ciddiydi.

"Üvey babası Emir'i mi öldürecekti yani?" Emir güldü ve:

"Eline geçen ilk fırsatta onu yapacağından eminim." dedi. Evet, yalan söylemiyorlardı. Bununla dalga geçmesini anlamayarak ona bakınca: "Benden nefret ediyor." diye devam etti. Derin bir nefes aldım ve ciddi bir sesle konuştum.

"Biriniz olayları açıklığa kavuştursun. Yoksa düşünmekten kafayı yiyeceğim. Sizin bu adam ile ne alıp veremediğiniz var? Asıl... Bu adamın, amcamın ve ikisinin ortaklığının sizinle ne alakası var?"

NUNDonde viven las historias. Descúbrelo ahora