6

17 0 0
                                    

Yine huzurlu bir uykudan uyanmıştım. Ama bu seferkinin birkaç günlük olması ile ilgili yüreğime dolan endişelerle gözlerimi sıkıştırıp elimle telefonumu yokladım. Daha detaylı bir araştırma için sanırım sarıldığım kişiyi uyandırmam gerekiyordu. Uyku mahmuru gözlerimle uyandırmak için suratına döndüğümde, uykudan kalkmış olmanın başka bir getirisi olarak büyümüş ve kızarmış dudaklarım öne büzüldü. Bu sincap, sabahın köründe uyanmak için aşırı yorgundu. Belinin altında kalan kolumun izin verdiği kadarıyla kafamı kaldırarak odayı taradım. Salonda mı bırakmıştım? Kendimi yatağa geri bırakıp gözlerimi tavana diktim. Burnum tıkalıydı, uyandığımdan beri ağzımı kıpırdatmak istememiştim ama tükürüğüm ağzımda birikmişti. Ağzımdan akmadan yutkunduğumda boğazım sızladı. Üzerimizdeki örtüyü atmışız, açıkta kalmışız yani başka ne olabilirdi ki? Yanımdaki ölü kendini diğer tarafa atıp beni bu eziyetten kurtardı. Yataktan fırlayıp paytak paytak mutfağa adımladım. Aklıma telefonumun nerede olduğu gelince yüzümü buruşturdum.

Yan odadaki abime bakmak üzereyken mutfaktan gelen seslerle tüm çıkardığım sesleri minimuma indirdim. Fonda pembe panter, ayaklarımın ucunda mutfağın kapısının önüne geldim. Sırtımı duvara yaslayıp milim milim yaklaştığım kapı boşluğuna kafamı uzattım, abimmiş. Böyle abuk subuk zamanlarda olayları abartasım gelmese zaten şaşırırız.

Saçını mı boyatmış o, daha dün siyaha yakın koyu kestanelerdi. Şimdiyse kızılımsı sarılar, hani erkeklerdeki genelde koyu olan sarı. Kahverengi de diyebilirsiniz çok dikkatli bakmazsanız. Muhtemelen izlendiğini anlayan beden yaptığı işin üzerinde ellerini bırakıp bir anda kafasını bana çevirdi. Bu sırada masanın kenarından poşetleri görmüştüm.

Çığlık atardı normal bir kız olsa, şöyle küçük yerden bitmeler hani. Gerçi normallikleri tartışılır. Genellikleri de.

Bana kaşlarını kaldırmış bir şekilde bakan kuzenim, önüne dönerek işine devam etti. Ben de bir elim ve başımın dışındaki kısmımı kapının önüne çıkartıp içeri girdim. Çay mı yapıyordu o! Hem de güzel kokuyordu. Hem de yeni fark ettim. Neden az önce duymadım bu kokuyu?

Çaydanlığın kapağını açıp kokunun mutfağa iyice yayılmasına izin verdim, hatta eve. Bir bardak kendime koyup üflerken onu izledim, tam olarak şu an ne yapıyordu? Evimizde ne işi vardı, niye kahvaltı hazırlıyordu, krep mi o?

"Ondan çok yap."

Rica olduğunu düşünerek kafasını sallamasına karşılık konuştum.

"Yapabilirsin tabii, ne istersen. Ben ne istersem, Thomas kalkabilirse o ne isterse."

Çaydan bir yudum alıp masaya geçerken ilave ettim.

"Hatta abim de gelsin o da istesin."

Duraksamıştı. Elindeki bıçağı bırakıp bana döndü. Çayımı yudumlayarak karşı odadaki hareketi izledim. İçimden gülümsedim, odanın içinde düşecekmiş gibi gözlerini ovuştura ovuştura dolanıp yerden aldığı tişörtle üzerindekini değiştirecek, çıkardığını yere fırlatarak yüzünü yıkayıp yanıma gelecekti. İçimden gülümsedim çünkü onu kuzenimin fark etmesini istemiyordum.

Üzerime eğildiğini fark ettiğimde gözlerimi ona çevirdim. Ağzından alay fışkırıyordu, sinirini belli etmemeye çalışsa da kelimelerin yüz ifadesinde oynayışı açıkça gözler önüne seriyordu.

"Sevgilin uyandı galiba?"

Tanrım, bu cidden sevgilim sanıyor.

"Aha."

Alt dudağını geri çekerek ön dişleriyle sıktı, üst dudağını buruşturdu. Thomas'ın sevgilim sanılması o kadar hoşuma gidiyor ki. O da aksine dışarıda olsak yakın arkadaştan fazlası olduğumuz düşünülmemesi için elinden geleni yapar. İhtiyacım dışında.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 13, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EurilleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin