"Vereceğim zaten, pazar günümü sana ayıracağım ve o gün senin tüm bedenini yavaş yavaş keşfedeceğim anlaştık mı?" Bunu derken elimi yavaş yavaş bedeninde dolaştırdım. "Tüm bedenini... Bunun için ne kadar can atıyorum haberin yok Alec... seni ne kadar istiyorum haberin yok."

Dudaklarına uzanıp öperken tüm bedenim daha fazlasını almak için can atıyordu resmen.

"Ben de seni istiyorum Magnus."

Bacaklarını belime dolayıp beni kendine doğru bastırdığında inlememek için kendimi zor tuttum. Sen böyle şeyler yapmayı nereden akıl ediyorsun?

"Ta... tamam ama şansını zorluyorsun şu an."

"Ben zorlamasam hiçbir şey yapmayacak gibisin."

"Bu lafları nereden öğreniyorsun sen?" Dedim burnuna bir öpücük bırakıp ortamı dağıtmaya çalışarak ama işe yaramadı.

Hatta daha kötüsü oldu ve Alec beni altına alıp hızlıca üstüme uzandı. Hemen ardından üstünde duran tişörtü çıkardı ve ben birkaç saniye onun lanet olası bedeniyle bakıştım.

"İşte bunu yapmamalıydın." Dedim alt dudağımı dişlerken.

"Hadi yapalım Magnus, bu sefer kaçmak yok." Dudaklarıma yöneldiği zaman üstümde çıplak halde uzanırken ne yapacağımı düşünüyordum. Lanet olsun bu çok zor.

"Ahh Alec... Alec karnıma bir ağrı girdi." Dememle korkuyla üstümden çekilmişti.

"Sorun ne?" Deyip öylece beni süzerken numaradan iki büklüm olup karnımı tutmaya başladım.

"Bilmiyorum, çok kötü ağrıyor." Dedim yatakta diğer tarafa dönerek. "Midemi üşütmüş olmalıyım, bana sıcak bir şeyler yapar mısın?"

"Hemen... hemen yapıyorum."

Yanda duran tişörtünü üstüne geçirip odadan çıktığında rahat bir nefes almıştım. Ucuz kurtulduk resmen.

Pazara kadar onu nasıl geçiştireceğim ben?

Affet sevgilim, böyle bir şeyi yapıp seni korkutmak istemezdim ama sen de azgın bakirler gibi davranıyorsun.

Bekle, belki de öyle olduğun için öyle davranıyorsundur.

Sana o aşk filmlerini yasaklamam gerekiyordu.

Hayır sevişmemiz nasıl olacaktı ki? Nasıl anlatacağım ben ona?

Alec şimdi benim bu uzantım sana girecek güzelim ama korkma canını yakmayacak.

Canını yakmayacakmış... Kendim ilk yaptığımda arkam yırtılacak sanmıştım.

Acaba altta olan taraf ben mi olsam?

Hee ben olayım da Alec o bilgisizlik ile arkamdan girip ağzımdan çıksın. Sonra bir hafta sekerek yürürüm ve Raphael bütün gün taklidimi yapıp benimle dalga geçer.

Ben bunlar düşünürken odaya yaklaşan ayak sesleri duydum ve hemen karnıma bir yastık çekip yatakta iki büklüm yatmaya başladım.

"Hey, daha iyi misin?" Diyerek odaya girdi Alec.

"Hareketsiz kalınca biraz geçti sanırım. Dün çok soğuktu o yüzden üşütmüş olmalıyım.

"Ben de sen o haldeyken üstüne geldim öyle değil mi? Çok kötü bir sevgiliyim."

"Saçmalama, nereden bilecektin ki. Ben bile ağrı girene kadar fark etmedim."

Tanrım, yalandan ölmezsem iyidir.

Alec'in bana uzattığı bitki çayını elime alıp yatakta oturur pozisyona geçtim.

"Belki de pazarı beklemeliyiz. Acele etmeye gerek yok." Dedi Alec parmakları ile oynayarak. "Üzgünüm, öyle seni zorladığım için."

Ya ama sen karşımda küçük bir çocuk gibi ezilip büzülürken ben sana nasıl kızgın kalayım. Hem zaten kızgın bile değilim ki...

"Beni zorladığın filan yok Alec, saçmalamayı keser misin?"

Elimdeki çayı yana bırakıp yatakta ona yaklaştım.

"Belki de karnıma heyecandan ağrı gitmiştir olamaz mı?" Dedim yüzünü yavaşça okşarken.

"Olabilir mi?"

"Tabii ki olabilir, insanlar heyecanlanınca vücutları böyle tepkiler verir."

Elimi yavaşça ensesine götürdüm ve dudaklarına bir öpücük bıraktım.

"Seni heyecanlandırıyor muyum?"

"Tahmin bile edemeyeceğin kadar çok." Dedim gülerek. "Lütfen kendini suçlama tamam mı? Sen bana şu an için en iyi gelen şeysin ve seni her şeyden çok istiyorum."

Onu kendime çekip sıkıca kollarımı boynuna sardım. Farkında olmadan onu üzdüğüme inanamıyorum.

"Hem bak karnımın ağrısı geçti bile." Deyip ondan biraz uzaklaştım. "Hadi inip birlikte kahvaltı hazırlayalım ne dersin."

"Hazırlayalım." Dediğinde hızlıca onun elini tuttum.

"Sen mükemmelsin."

Elini dudaklarıma götürüp parmaklarına teker teker öpücükler bıraktım.

"Çayını iç hadi soğumadan."

"Tamam anne içerim." Dedim küçük bir çocuk sesi çıkararak.

"Dalga geçme benimle."

"Tamam geçmem, hem çocuk olan sendin öyle değil mi?"

"Ben çocuk değilim, 21 yaşındayım ben."

"Tamam çocuk değilsin." Deyip yanaklarını iki elimle sıkıştırdım. "Büyüdün sen biraz, ergenliğe girdin sayılır."

"Hala benimle dalga geçiyorsun."

"Pazara kadar 21 yaş olgunluğuna gelince seninle istediğin her şeyi yapacağız, söz veriyorum."

"Benimle dalga geçmek hoşuna gidiyor öyle değil mi?"

"Belki... aslında çok hoşuma gidiyor."

"Pisliksin biliyorsun değil mi?"

"Huyum kurusun biraz öyleyim. Neyse, hadi kahvaltıya inelim artık. Kurt gibi açım çünkü ben."

...

Magnus çocuğumu korkuttun ya sbsksksl Alec de azdı arkadaşlar hayırlı olsun abskkss

Kod: 18 Deney BaşarısızWhere stories live. Discover now