“BUNU ÖDEYECEKSİN! BUNU CANINLA ÖDEYECEKSİN!”

Slyvia kahkaha atarak Gwen Thyrell’ın yanına doğru ilerledi. Esmer kız ağlamayı keserek sadece onun gözlerine bakıyordu. Bana bunu neden izletiyordu? Ömrümün sonuna kadar unutamayacağımı biliyordu. En yakın arkadaşlarımı bu ne işe yaradığını bile bilmedikleri lanet çembere almıştı. Hıçkırarak ağlamaya devam ediyordum.

Sözlerini söylemeye devam ederek bıçağını Gwen’in de boğazına götürdü. İzleyemiyordum. Gözlerimi kapatmaya çalıştım ama bu sefer kahkaha sırası Cheryl’deydi.

“Ah, tatlım. İzlemek zorundasın.”

Gözlerimi kırpamıyordum bile.

Başımı iki yana çevirmeye çalıştım. Olmuyordu. Slyvia nereye hareket ederse o yöne bakıyordum.

Gwen Thyrell boğazında ki kanamayla sert zemine düştü.

Sıradaki kişiyi gördüğümde çığlıklarım güçlendi.

 

“BRANDON! NEREDESİN! TANRIM! CLARISS!”

 

Clariss beklenmedik bir şekilde ellerini havaya kaldırmayı başarabildi. Bunu ne kadar zor yaptığını anlayabiliyordum. Bağırarak konuşmaya başladığında Slyvia sözlerini kesip ondan azıcık uzaklaşmıştı. Ellerini kafasına götürüp Clariss’e şaşkın bir şekilde bakarken yukarıda ki kapının kırıldığını duydum.

“Ben Richardson soyundanım, seni aşağılık cadı!”

Clariss yürümeye çalıştı. Ama yapamıyordu. Slyvia kendine gelmeden önce oradan kurtulması gerektiğini biliyordu. Clariss’e bakmak yerine, Slyvia’yı izliyordum. Ne olur Clariss. Acele et. Ne olur!

 Cheryl bağırdı ve Clariss’in yanına koştu. Aniden cebinden bıçağı çıkardı ve onun boğazına sapladı.

 

“HAYIR! HAYIR! HAYIR! CLARI-,”

Sesim kısılmıştı. Boğazımın yandığını hissedebiliyordum. Cheryl bıçağı Clariss’in boğazından çekti ve sözlerine devam etmeden önce onun yere yığılmasını büyük bir zevkle izledi.

“Eğer bir daha her hangi bir cadıya aşağılık diye hitap edersen bunu canınla… Ah, zaten bu bedeli ödedin!

Cheryl, Clariss’in yanından uzaklaştı. Slyvia kendine geldiğinde, merdivenlerin başında duran Brandon ve John’u fark etmiştim. John ağlıyordu. Brandon ise kitlenmiş bir şekilde Clariss’e bakıyordu. Ona seslenmek istedim ama ses tellerim parçalanmış gibi hissediyordum. John, gözünde ki yaşları sildi ve belinde ki silahı çıkartarak Cheryl’nin arkasına doğru yürüdü.

Ve hiç tereddüt etmeden onu başından vurdu.

SoulWhere stories live. Discover now