4. Bölüm

244 33 44
                                    

❀ ❀ ❀

Okul müdürünün genç biri olması beni bir hayli şaşırtmıştı doğrusu. Aynı zamanda okuldaki ikinci sınıfların öğretmeni olduğunu öğrenince şaşkınlığım iki katına çıktı.

Azimli kişilere her zaman imrendiğim için memnun bir yüz ifadesiyle “Teşekkür ederim, hoş buldum” diyerek başımı salladım.
Masasına oturduktan sonra “Dilruba hocam, kasabamız küçü olduğu için öğrenci sayısı da bir hayli az bu yüzden 1. Ve 2. Sınıflar harici diğer öğrenciler yan kasabaya gidiyor. Yani anlayacağınız taşımalı sistem var. Birinci sınıfların öğretmeni sizsiniz ben de ikinci sınıflara öğretmenlik yapacağım. Bugün öğrencilerle kısa bir tanışma faslı yaparız sonrasında okulun eksiklerini tespit edip eksik evrak var mı onu kontrol etmeliyiz. Gerekirse ilçeye bile gitmem gerekebilir. İki öğretmenli küçük bir okul olsa da diğer büyük okullardaki sistem burada da işlediği için bunları tam anlamıyla yapmalıyız. Eğer merak ettiğiniz veya bilemediğiniz bir şey olursa ben odamda olacağım. Bir sorununuz olursa arayabilirsiniz” diyerek bana telefon numarasının yazılı olduğu bir kart uzattı.

Açıkçası bu tanışma bana biraz garip gelmişti, diğer okullarda olduğu gibi okul başlamadan hiçbir toplantı yapmamış veya yüz yüze tanışıp okul hakkında konuşmamıştık…

Telefon numarasını alırken karşımdaki adamın 1.90’a yakın boylarda, yapılı, siyah gözleri, sivri bir çenesi olan yaklaşık 29-30 yaşlarında genç birisi olduğunu fark ettim.

Çok dikkatli bakmasam da bir bakışta kendini belli eden yüz hatlarına sahipti. Dişlerini göstermeden hafif bir tebessümle gülüyor onun haricinde biraz yorgun ve durgun görünüyordu.

Teşekkür ederek odadan ayrıldım. Telefon numarasını çantama koyup koridorda yürümeye başladım…
Nihayet zil çalmıştı ve minik öğrencilerim ile tanışacağım o an gelmişti….

Sınıfa girdiğimde heyecanlı gözlerle beni bekleyen 14-15 tane çocuk gördüm. Sayılarının bu kadar az olmasını beklemiyordum, Ertuğrul Bey’i okulumuzda az öğrenci var derken ciddi olduğunu anladım.
Selam verip ayağa kalkan öğrencilerime oturmalarını söyledim. Büyük bir heyecanla tanışmayı bekleyen miniklerimle tanışıp, onlara  dedemden öğrendiğim birkaç hikayeyi anlattım. “Bugün ilk gün olduğu için bolca eğlenelim zaten daha sonra hep ders işleyeceğiz” dediğimde hepsi çok şaşırmıştı.

Son derste bittikten sonra öğle namazını kılıp öğretmenler odasına girdim. Sadece iki öğretmen için fazla geniş değil mi burası, gerçi Ertuğrul Bey aynı zamanda müdür olduğu için buraya uğramaz bile diye düşünürken acıktığımı fark ettim. Elimi çantama attım küçük bir kutu süt ve iki hurma çıkarıp yemeye başladım.

Bir yandan da annemle telefonda konuşuyordum. Kapının açıldığını fark etmemle annemle vedalaşıp telefonu kapattım. Ertuğrul Hoca’nın içeriye girdiğinde önümdeki masanın üzerindeki süte bakıp hafifçe gülümsediğini fark ettim. Utanıp aceleyle süt kutusunu yan taraftaki çöpe attım.

Karşımdaki sandalyeye oturup bana birkaç evrağın teslimi için ilçe milliyetime uğraması gerektiğini söyledi.

“Eksiğiniz var mı Dilruba Hocam” diye sorduğunda.

“Yok çok şükür tam manasıyla yerleştim sayılır, eksiklerimi de buradaki marketten giderdim.
Teşekkür ederim” dedim.

“Sevindim sizin adınıza. Yalnız ben sınıfınızda eksik var mı diye sormuştum hani ilçeye gideceğimi söylemiştim ya” dediğinde keşke yer yarılsaydı da içine girseydim diye düşündüm utancımdan kızaran suratımın sıcaklığını hissedebiliyordum.

KIRLANGIÇ KASABASIWhere stories live. Discover now