KIRKINCI BÖLÜM: "ELVEDA VE YENİDEN GÖRÜŞÜRÜZ"

En başından başla
                                    

Saat dörde gelince ise sızdı. Kafasını omzuma yaslayarak uyuyakaldığında onu dürtüp odasına gidip yatağına yatmasını söyleyebilirdim ama sustum. Ulaş'ın düzenli nefeslerini dinlerken, dakikalar geçer ve şafak yavaşça sökmeye başlarken kapalı olan bilgisayarın ekranından kendime baktım. Suratıma, saçlarıma, her şeyime. Daha sonra ise bakışlarım Ulaş'ın suratına kaydı. Uzun kirpiklerini, asla yatışmayan saçlarının alnına düşmüş birkaç telini, burnunu, dudaklarını izledim. O uyurken en sonunda zihnim susmuş gibiydi. Birisini kaybeden bir insanla, hiç kimseyi feda etmemiş birinin uyuyuş şekilleri farklı mıydı acaba? Ulaş'ın kaşlarını çatma sebebi yüreğinde sürekli bir acı taşımasından mıydı yoksa rahatsız bir pozisyonda olmamızdan mıydı? Uykusunda hafifçe iç çekerek sol kolunu bana doğru uzattı ve elini karnım boyunca ilerletip yavaşça belimden tuttu. Derin bir nefes verdiğinde ise "Anne." diye sayıkladı. Ben ekrandan onu izlerken hemen kaşları gevşedi ve uykusunda kendi kendine gülümsedi. "Sıcak." Kafasını oynatıp suratını bebek gibi omzuma gömdüğünde nefesimi tuttum. Ne yapmalıydım? Onu uyandırmalı mıydım? Ya da uyumasına izin mi vermeliydim? Ne yapmalıydım?

Kalbim ağrımaya başladığında yutkundum. Arkamızdaki pencereden serin, şafak vaktini müjdeleyen bir rüzgar esiyordu. Caelo akşamın başından beri aşağıya inmemişti, Ulaş ise tek koluyla koala misali bana sarılmıştı. Hafifçe kıpırdandım, niyetimin ne olduğunu bilmiyordum ama ben bunu yapınca Ulaş anında huzursuzlandı ve yeniden kaşlarını çattı. Bir süre hiçbir şey yapmadı, bende yeniden sakince uyuduğunu sandım ama bir anda uykusunda bağırdı. "Anne nereye gittiğini sanıyorsun!" Korkup yerimde sıçradım ama bu onu uyandırmaya yetmedi.

Acaba beni annesi mi sanıyordu?

Kafamı hafifçe çevirip alnına baktım ve yavaşça, deneme amacıyla "H-hiçbir yere." diye cevap verdim.

Güldü ve kolunu çekip başını yan çevirerek bu sefer bana yastık muamelesi yapmaya başladı. Ensesini koluma yaslayıp ayaklarını duvara doğru uzattığında titrek bir sesle, "Gitme." dedi.

Ulaş'ın uyurken annesini özleyen küçük bir çocuk olduğunu hayal bile edemezdim. Uykusunda inildeyip sayıkladığını biliyordum ama bunların üstüne birde konuşuyordu. Büyük ihtimal ben geldiğimden beri hiç uyumamıştı, sürekli başımda beklemişti. Yorulmuş olmalıydı. Hemen yanımdaki yastığı kapıp Ulaş'ın ensesini tuttum ve onu yavaşça yastığa doğru yatırarak ayaklandım.

"Merak etme," dedim rüyasında mutlu olması için. "annen seni asla terk etmeyecek." Uzanıp alnından öptüğümde uykusunda gülümsedi ve bacaklarını kendine doğru çekip cenin pozisyonu aldı.


Saat yediye kadar zamanımı Ulaş'ın odasında, pencerenin önünde oturup odama bakarak ve de düşünerek harcadım. Sürekli el yazısı gözlerimin önünde belirip durdu ve kelimeleri zihnimin duvarlarına, dışarıya çıkmak istermiş gibi vurmaya devam etti.

Her şey için beni affet.

Elveda, Namverân.

Bu, çocukluğumdan beri büyükannemin bana ilk defa adımla seslenişiydi. O nefret ettiğimden günden beri sürekli bana 'Nam' diye seslenmişti ve bende hep bundan nefret etmiştim. En sonunda, ancak ölürken bana yeniden tam ismimi söylemişti. Bu sanki bir kabulleniş gibiydi bu yüzden bunu sevmemiştim. Keşke 'Nam' diye bitirseydi mektubunu, belki o zaman hüzünlü bir şekilde gülümserdim ve "Nam değil, Namverân büyükanne." derdim ama bu? Son anda, giderken bana ve düşüncelerime saygı duymuştu. Adımı kısaltmayarak büyüdüğümü kabullenmişti.

Ve bunu ölmeden önce yapmıştı.

Kalbim yeniden sıkışınca ellerimle ağzımı kapattım. Gözlerim yanmaya başlamıştı, ağlayacağımdan emindim. Bu yüzden kendimi sakinleştirmek için derin nefesler almaya başladım. Ağlamak asla sevdiğim bir eylem olmamıştı. Küçükken Okan'ın amcasının ağlamak için zayıflık göstergesi dediğini hatırlıyordum. Bunu o kadar merak etmiştim ki büyükanneme sormuştum çünkü bu olay babamın vefatından sonra gerçekleşmişti. Eğer ağlamak zayıflıksa bir daha ağlamamak için yemin edecektim, babamın onun ölümünden sonra ağladığımı ve benim zayıflığımı görmesi düşüncesinden hoşlanmamıştım.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin