Açık pembe dışarıdan çok güzel görünen bir binayla karşı karşıyaydım. Bahçe kapısından girince yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi... Halime teyzenin bahçesi kadar geniş ve güzel olmasa da orta boyda çiçeklerle dolu bir bahçe vardı karşımda. Halime teyzenin bu çiçekleri gelecek öğretmen için ektiğini öğrenince içimden "Ne kadar tatlı ve naif bir kadın" diye geçirdim.

Lojmanın içine girdik, birinci katı önümüzdeki hafta gelecek olan hemşirenin kullanacağını ikinci kat daha geniş olduğu için benim için ayırdıklarını öğrendim. Daha tanışmadıkları bir öğretmen için bu kadar güzel düşüncelere sahip olmaları beni çok etkilemişti. Bu kasabanın insanı demek böyle diye düşündüm...

Ev üç odadan oluşuyordu. Mutfağı ve balkonu genişti, birçok pencereye sahip olduğu için içerisi çok aydınlık ve ferah bir görünüyordu. Elektrik ve su tesisatının iki gün içinde tamamlanacağını en geç Cuma günü eşyalarımı taşıyabileceğimi öğrendim. Lojmandan çıktıktan sonra Cemil amca kasabanın dedeleri ile sohbet ederken babamı aradım.

Cuma günü eşyaları gönderebileceklerini söyledim, babamdan sonra annem telefonu alıp bana sıkı sıkı birçok şey tembihledi. İşte Elif Sultan diye geçirdim içimden... Nereye gidersem gidiyim, kaç yaşına girersem gireyim gözünde hala küçük bir kız çocuğuyum annemin... Anneme abime ve Leyla'ya selam söylemesini isteyip telefonu kapattım.

Cemil amca yanıma geldi. "Kızım istersen Rabia ile beraber kasabayı gezebilirsiniz ben yaşlı olduğum için biraz yoruldum benden bugünlük bu kadar" dedi.

"Tabii ki olur Cemil amca ben Rabia ile gezerim, sen dinlen" dedim gülümseyerek. Cemil amca kızını aradı, bende caminin oradaki banklara oturup Rabia'nın gelmesini bekledim. Kasaba çok büyük değildi. Etrafıma şöyle bir bakındığımda okulun, sağlık ocağının, caminin ve muhtar amcanın evinin lojmanın ikinci katından rahatlıkla göründüğünü düşündüm. Aslında burası bana mahallemizdeymişim gibi hissettiriyordu. Aklıma tatlı komşularımız geldi.

On beş dakika sonra Rabia geldi beraber gezmeye başladık. Rabia'nın on birinci sınıfa geçtiğini ilçedeki fen lisesine gittiğini öğrendim. İlçede yurtta kaldığını iki yıldır kasabadan uzak olduğu için burayı sık sık özlediğinden söz etti. İkizi Ömer'in de aynı yurdun erkek kısmında kaldığını ve imam-hatip lisesine gittiğini öğrendim. Bende kendi ailemden kız kardeşimden söz ettim. Leyla'nın da lise son olduğunu Rabia'dan iki yaş büyük olduğunu anlattım.

Sohbet ederek uzunca bir yolu yürüdük. Yolun sonunda kuş seslerini duymaya başladım o kadar çok kuş sesi vardı ki bu beni çok şaşırttı. Rabia gülümseyerek "Dilruba abla kasabamızın adının hikayesini merak ediyor musun?" diye sordu. "İlk duyduğum andan beri hem de" diyerek cevap verdim.

Rabia gülümseyerek hikayeyi anlatmaya başladı: "Sahile yakın bir yerde kurulan bu kasabanın önceden bir ismi yokmuş abla, herkes kendince bir isimle hitap ediyormuş bu beldeye. Bizim ailenin büyükleri buraya ilk yerleşen kişilermiş. Kasabada nemli bir hava olduğu için çok sinek olurmuş, sineklerin çok oluğu yerlerde de kırlangıç kuşları yuva yaparmış. Bir yaz sahil kenarındaki koruluklarda birçok kuş yuvası görmüşler. Daha önce görmedikleri kadar kuş o yıl kasabaya gelmiş... Kasaba halkı bu duruma çok şaşırmış, bereket demişler, bolluk demişler yorumlarken... Gerçekten de düşündükleri gibiymiş o yıl herkesin bahçesindeki mahsuller çok verimli olmuş, sürekli yağmur yağmış toprak suya doymuş, kuşlar adeta ayaklarının uğuruyla gelmişler kasabaya... Aile büyüklerimizden bir nine buranın ismi bundan sonra "Kırlangıç Kasabası" olsun. Onlar bize bereket getirdi biz de onların ismiyle güzelleştirelim beldemizi demiş... Herkes bu düşünceyi çok beğenmiş zaten bir ismi yoktu kasabamızın bu isim çok güzel olur diye düşünmüşler... Böylelikle o günden sonra kasabamızın ismi koyulmuş.

KIRLANGIÇ KASABASIWhere stories live. Discover now