Bölüm 4

345 10 0
                                    

Yetmiş yaşlarında, orta boylu, beyaz ve gür saçlı bir adam. Aynı zamanda ne zayıf ne kilolu, ne yakışıklı ne çirkin, ne köylü ne şehirli, her şeyin ortasında bir insan... Bunlar, onu ilk gördüğüm an ve benimle yaptığı ilk konuşmasından edindiğim fikirler.

- Ben de sizi bekliyordum.

- Beni mi bekliyordunuz?

- Evet, gelmenizi bekliyordum.

- Neden gelmemi bekliyordunuz. Daha doğrusu nasıl olur da geleceğimi biliyordunuz?

- Genelde dışarı çıkmam çünkü.

- Dışarı çıkmadığınız için benim size geleceğimi düşündünüz. Oldukça mantıklı. Sizi ziyaret edeceğime emindiniz yani.

- Emindim.

- Nasıl ama?

- Hiç hasta olmaz mısınız?

- Olurum elbette.

- Öyleyse eninde sonunda bana görünmek zorunda kalacaktınız.

Tabi ya karşımdaki kişinin doktor olduğunu ne çabuk unuttum. Ne yalan söyleyeyim başarılı bir aldatmacaydı. Köyde, sonunda aklı başında, zeki birine rast gelebilmek ne güzel bir hismiş. Beni iki katlı evinin üst katındaki büyük salonuna aldı. Karşılıklı, tekli iki koltuğa oturduk.

- Kahvenizi nasıl seversiniz?

- Zahmet etmeyin lütfen. Çok oturmayacağım.Haber vermeden çat kapı beliriverdim kapınızda.

- İstediğiniz kadar oturabilirsiniz. Ayrıca unutmayın doktorların evine arzu ettiğiniz zaman çat kapı girebilmelisiniz. Kahveyi nasıl sevdiğinizi söylemediniz bu arada. Onu da tahmin etmemi beklemeyin benden, dedi ve hafifçe gülümsedi.

Çoktan ayağı kalkmış olduğundan, onu tekrar yerine oturtmanın ayıp kaçacağını düşünerek kahveyi şekersiz sevdiğimi söyledim.

- Ne güzel, siz de benim gibi şekere düşmansınız, dedi ve kahve yapmak için mutfağa geçti.

Yaşlı başlı bir adamın ilk defa kahvesini içecektim. Böylesi kimin başına gelir. Doktorun mutfakta kahveyle meşgul olmasını fırsat bilerek salonun bir duvarını boydan boya kaplayan ve salona girdiğim ilk andan beri dikkatimi celbeden kitaplığa yöneldim. Enstitü yıllarında bile bu kadar çok kitabı bir arada görmemiştim. Binlerce kitap vardı raflarda, en üstteki raflara boyum yetişmiyordu. Boyumun yettiği hizadaki kitapları incelemeye koyuldum. Neler yoktu ki. Tıp kitaplarından ansiklopediye, Rus klasiklerinden tarih kitaplarına, felsefeden fiziğe, pek çok alanda birçok kitap vardı. İşin en çok ilgimi çeken tarafı ise kitapların farklı dillerde olmasıydı. Az biraz Fransızca bilgimin dışında yabancı diller konusunda cahil sayılırdım. O sebeple okuyabildiğim birkaç Fransızca kelimenin dışında diğer dillerin hangileri olduğunu çözemedim. Zekâ demek ki bu adamı tarif etmem için yeterli olmayacaktı, kültürlü ya da bilgi birikimi yüksek insan, bilmiyorum ki ne denir bu tarz insanlar için. Hayatımda ilk defa böyle biriyle karşılaştığımdan düşünce kıtlığına tutuldum.

- Kitaplığıma dikkat eden ilk misafirim sizsiniz.

Doktor, kahveleri çoktan hazırlamış, tekli koltuğuna oturmuş, kahvesini yudumlamaya başlamıştı.

- Buradaki tüm kitapları okudunuz mu gerçekten, diye çocukça bir soru sordum.

- Hepsini okuduğumu söylesem inanır mıydınız?

H. KöyüWhere stories live. Discover now