beş

110 8 4
                                    

.

Jade çizdiği hayali modelin gözleri için şimdi yeşilin koyu bir tonunu seçmişti. 

Ben kucağımda duran gitarla öylesine bir şeyler çalıyordum. Yaklaşık bir saat önce, vakit öldürmek için kampüse çıkmış ve dersliklerden uzaktaki yerimde, insan gözünden de uzak olmanın verdiği rahatlığın tadını çıkarıyordum. Bu izole yerde küçücük bir gölet vardı. Oldukça bakımsız kaldığı için uğrak bir yer olmaktan çıkmışa benziyordu. Ayrıca toprak son birkaç gündür yağan yağmurun etkisiyle gölet kenarında hala çamur halindeydi ve sonunda bugün yüzümüze gülmeye karar veren güneş de yeryüzünü birkaç hafta önce yapabildiği kadar fazla ısıtmaya yetmiyordu artık.

Jade ben oturduktan on-on beş dakika sonra omzunda çantası, elinde tuvali ve şövalesiyle gelip kendini tanıtmıştı. O da göletin karşı tarafına özel olarak getirilmiş cansız sazlıkların arka tarafındaymış meğer. Yaptığı resme burda devam edip edemeyeceğini sormuştu. Söylediğine göre gitarın sesini duyunca gelmek istemiş. 

Ona elbette ki bunun bir sorun olmadığını söyledim. Genellikle bana bakmaması ve kendi işiyle ilgileniyor oluşu beni rahatsız etmiyordu. Ben onun kulağına tanıdık bir şeyler çaldığımda ise ara sıra eşlik etmesi keyifli bir bonustu. Onun açtığı konulardan taşmaya yeltenmediğim için az çok birbirimizi de tanımıştık. Görsel sanatlar okuduğunu söylemişti, benimle aynı yaştaydı. İyi birine benziyordu. Her ne kadar aksi bir izlenim yaratsam da yeni insanlarla tanışmak bana içten içe iyi geliyordu.

Takibini yapmadığım bir sürenin ardından, Jade kulağına çalınan ezgilerin arasında elinde fırçasıyla duraklayıp bana dönerek: "Senin Ritz'e gitmen gerekmiyor muydu?" diye sordu.

Parmaklarım birden durdu. Gözlerimin far ışığına maruz kalmış tavşanlar gibi kocaman açıldığına emindim. "Tanrım!" Telefonumu kontrol edip Ritz'deki iş görüşmem için sadece on dakika kaldığını gördüğümde tıpkı bu sabah olduğu gibi paniklemiştim. Yerdeki kılıfı kaldırıp gitarı içine tıkmaya çalışırken pekte özenli davrandığım söylenemezdi. Oturduğum bank, hızla kalkmamın etkisiyle arkasının üstüne düşünce Jade bana gülmeye başlamıştı.

"Çok geç kaldım!"

Sırt çantamın üzerindeki beremi alıp kafama öylesine geçirdim ve gitarı omzuma atıp koşmaya başladım. Unutkanlığımın tutması için mükemmel bir gündü sanki! "Sonra görüşürüz Jade! Tanıştığıma memnun oldum!" diye seslendim ona doğru. 

Arkamdan "İyi şanslar!" dediğini duymuştum.

Birkaç dakika sonra tamamen nefes nefese ve dağılmış bir halde Ritz'in önündeki kaldırımdaydım. İçeri böyle giremeyeceğim için orada biraz bekleyip dönmüş beremi ve gitar çantamın askısını düzelttim. Nefeslerim muhtemelen sağlıklı akciğerlere sahip olmadığım için gerekenden daha uzun sürede düzene girmişti.

Kapıyı itip kendimi içeri attığımda Jones da yenice gelmişti neyse ki. Sandalye ve tabureler hala masaların, tezgahların üstündeydi. Biz tanışırken, tanımadığım başka bir çocuk caddedeki kapıdan içeri girdi ve Jones'u selamlayıp ceketiyle atkısını arka tarafa bıraktıktan sonra sandalyeleri masaların üstünden birer birer indirmeye başladı.

Gündelik konuşmayla geçen birkaç dakikanın sonunda ne yapabileceğimden konuşmaya başlamıştık. Jones bar tezgahının arkasında bana dolapları açıp neyin nerede olduğunu gösteriyor, bir yandan da neler yapabileceğimi anlatıyordu. "Müşterilerle ilgilenmeden önce bir süre daha buralarda dolanman gerekebilir. Geçenlerde yeni bir barmen aldık. Tam şu köşede duruyor." parmağıyla gösterdiği yere baktığımda oradaki dolapların ve zeminin tertemiz olduğunu gördüm. "Gerçekten çok sakar. O gidene kadar arada bir döküp saçtığı içeceği temizlemek iyi bir fikir olabilir." Sonra hızla oraya adımladı. "Daha önce bu kadar parlak bir tezgâh görmüş müydün hiç!" Jones, yılların tınısına bilgiç bir pas kattığı kahkahalarından birini salıvermişti. Göz ve dudaklarının kırışmış kenarları daha da açığa çıkarken tezgâha şöyle sertçe bir vurdu. Rahat, hayattan keyif alan ve cana yakın bir adamdı. En az elli-elli beş yaşında vardı belki ama hala mavi kot ve siyah bir tişört giyiyordu. Sağ kolunun içinde çok eski görünen bir uzaylı dövmesi vardı. Saçları 90'lar Bowie'si tarzında kesilmişti.

yıldızlar. calumhoodDonde viven las historias. Descúbrelo ahora