Sıfırdan Bire Kadar Hiç Olmak

15 2 0
                                    

Bir saniyede kararıyordu ya bazen dünyam, şu aralar çok oluyordu hani... İşte gözlerim karanlığa alıştı demiştim o yüzden. Artık ne olursa olsun görebilirler etrafı demiştim ama ben tekrar, binince kez, her zaman olduğu gibi yanıldım. Hiçbir şey göremiyorum. Bulanık, birbirine girmiş renklerin sebebi kalp ritmimin yavaşlaması yüzünden girdiğim şok değil. Karşımda duran adam!

Max! Hiçbir şey olmamış gibi karşımdaydı. Gözlerim dolana kadar gördüğüm şeyler: mavi gözler, sarı saçlar, gözün kenarındaki yara.

Bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Nefesim tekrar hızlandı. Bir şey söyleyemedim. Korkuyordum biraz. Onun öldüğünü sanıyordum çünkü. Mutluydum da, nasıl olduğunu bilmediğim şekilde bağlandığım bu adam hala yaşıyordu. Ona sormam gereken binlerce soru vardı ama sadece durdum ve sarıldım. Sol yanağımdan çeneme giden gözyaşını hissettim. Son defa görüşmemiz de böyleydi. Ben ağlıyordum.

"Max... sen... nasıl?" dedim kesik kesik. Vicdanım, ya da ben onun yerine ne kullanıyorsam o, bunu kesmemi söylüyordu. Ben bu kadar güçsüz olamazdım. Onu neden sevdiğimi bile bilmiyordum.

"Sana söz vermiştim." dedi kısık sesle. Sırtımı sıvazlayan eli ve bu sözleri hatırlattı onu neden sevdiğimi. O benim olmasını istediğim ağabey gibiydi.

"Ben tutamadım sözümü." dedim ondan ayrılırken. O an ondan yayılan ağır duyguyu hissettim. Gözlerimdeki yaşı ellerimle kurulayıp netleşen yüzüne baktım. Sıkıntıyla birbirine bastırmıştı dudaklarını. Kaşları çatıktı. Yüzüme bakmıyordu. Bana kızmıştı.

"Özür dilerim Max. B-bir adres verdiler ve gittim ve girdim de ama tuza..." Ben hararetli hararetli anlatırken lafımı kesti.

"Bunu sonra konuşuruz. Şimdi şu odaya gir. Doktor seni bekliyor. Güvenilir bi..."

Ben de aynını ona yaptım.

"Tamam anladım. Her şeyi anlatacağım ona!" dedim sert bir sesle. Bana kızmakta haklıydı ama bu ona kırılmam için bir engel teşkil etmiyordu.

Sert adımlarla ve dik bir duruşla Max'in bahsettiği odaya girdim. Kapıyı çalmadan. Doktor olduğunu sandığım adam masasına eğilmiş bir defterin üzerindeki beyaz tozlara burnunu dayamıştı. Ben içeri dalınca ayaklarımdan başlayıp süzmeye başladı. Şort giymemeliydim. Sen haklıydın Martin.

"Gel." dedi eliyle girmemi işaret ederek. Bir adım öne çıktım. Bir adım daha...

Masanın önündeki sandalyeyi çekip oturdum.

"Şok geçirdiğini söylemişlerdi. İyi görünüyorsun." dedi.

"Erkek arkadaşım, Martin, ayaklarımı yükseltti." dedim.

"İlk yardım çok önemlidir tabi..." dedi yayvanca. "Elini ver." dedi bu sefer. Kaşlarımı çattım. "Nabzın!" dedi öfkeyle. Elimi uzattım. Bileğimi kavrayıp nabızla birlikte kafasını sallamaya başladı. Bir şarkıya eşlik ediyor gibi inip kalktı kaşları. Sonra durdu. "İyi gibi. Demek ritim bozukluğu o kadar ciddi değilmiş. Masanın bu tarafına gel." dedi. Dediğini yaparak masanın etrafından dolandım ve onun oturduğu sandalyenin yanında durdum. Ayaklarını masaya uzatıp bana yaklaşmamı işaret etti. Eğildim biraz. Ensemden tuttuğu gibi daha çok eğdi beni. Sonra işaret parmağıyla gözümün altını çekerek gözümün içine baktı. Elini gözümden çekerek çenemi kavradı bu sefer. Çenemi sıktığında canım yandı. Kaşlarım istemsizce çatıldı. "Ağzını aç." dediğinde dediğini yaptım. Yanaklarımı çekiştirerek dişlerime ve bademciklerime baktı. Sonunda yüzümü serbest bıraktı ve uzaklaşmamı işaret etti. Girdiğimde oturduğum sandalyeye geçtim.

"İyi beslenmiyorsun. Uyku düzenin bozuk ve yoğun stres altındasın. Kısa vadede bir yakınını kaybetmişsin ve cildine hiç bakım yapmıyorsun. Saçlarında da kırıklar çok fazla. Kansızlık yani demir eksikliği çekiyorsun. Kalsiyum ve fosfor bulmak için vücudun evrende bakılacak son yer. Sana tavsiyem sarıldığın o heriften iyi bir şeyler alıp altın vuruşla işi bitirmen ama bunun için reçete yazamam. Aslında ben reçete yazamam çünkü devlet beni kovdu. Meslekten ihrac edildim. Lisansım alındı. Neyse. Git biraz uyu ve süt iç. Biraz da balık ye ve üzüm. Bol bol tüket. Et de yemelisin tabi. Sonra tekrar gel ve derdinin ne olduğunu anlayalım. Şimdi git ve çıkarken kapıyı kapat." dedi. Sonra cebinden bir sigara çıkarıp yaktı ve havaya üfledi. Ben ne olacak diye beklerken kapıyı gözüyle işaret etti. Gözlerimi devirip odadan çıktım.

TUHAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin