Güneşin Sorgulaması

14 2 0
                                    

Bulutların hareketini görebildiğiniz anlar vardır. O zaman Dünyanın döndüğünü hissedersiniz. Nefesinizi tuttuğunuz anlar vardır. Nefes aldığınızı hissedersiniz sonrasında. Ve anlar vardır... karşınızdaki gözleriyle binlerce soru sorar. O zaman aslında hiçbir gürültünün bu sessizlik kadar rahatsız edici olmayacağını anlarsınız.

Martin'in meraklı gözleri ve bir anda durgunlaşan duyguları etrafa kar toplayan hava gibi soğukluk yaydı. Üşüdüğümü hissettim.

Elindeki kitabı yatağına bırakıp ayağa kalktı. Hareketleri yavaş değildi ama her anını yorumlayabilmek için inceliyordum hareketlerini. Yaklaştı... yaklaştı ve karşımda durdu.

"Ne diyorsun sen?" dedi iğrenir veya küçümser gibi çıkan sesiyle. Açıklamaya başlamalıydım ama bir şey diyemedim. Gözleri gözlerime kitlenmişti. Sert ve sinirli ifadesi kafamı karıştırıyordu. Bir adım geri gidip etkisinden sıyrıldım ve gözlerimi gözlerinden alıp omzuna çevirdim. Böyle konuşmak daha kolaydı.

"Tüm bu olanlar... bağlantılılar. O kız neden sana bir şeyler anlattıktan sonra ölsün ki?"

Aptalmışım ve bana tane tane anlatması gerekiyormuş gibi elini omzuma koydu ve konuşmaya başladı.

"Sakura, kızın sevgilisi Amerika'da yaşayan ve Rusya için çalışan biri..."

"Bundan emin değiliz." dedim. Daha bir sonuca ulaşamamıştık.

"Tabi ki emin değiliz..." dedi. Yalan söylüyordu.

"Hayır. Hayır eminsiniz. İşi bana, beni denemek için verdiniz! Sen bunu biliyordun... "

"Ne yapmamı bekliyordun ki! Sana güvenip her şeyi söylememi mi? Sana güvenip evden çıktığımda seni o torbacıyı öperken buldum! Ne düşünmemi bekliyorsun?"

"Benimle ilgili bir şey düşünme! Sana sadece olanı söylüyorum. İnan ya da inanma. O kız senin yüzünden öldü." dedim. Canını yakmaya çalışıyordum. Bu iyi hissettiriyordu.

Yüzünü buruşturdu. Bu fikir hoşuna gitmemişti. Birilerini öldürmek ona göre değildi. Çok yumuşak başlı ve itaatkardı Martin. Herkesin küçümseyeceği biriydi ve herkesin yüceltebileceği biri.

"Bu olamaz. Neden yapsınlar ki? Kız benimle ilgili bir şey bile bilmiyordu."

"Ama seni bilen birine yönlendirdi."

"Evin yerini de söyleyebilirdi..." diye sesli düşündü. "Benim yüzümden öldü..." dedi sonra.

"Önemli olan bu değil." diyerek vicdanıyla konuşmasını kestim. "Söylediğin gibi, Rusya için çalışan birinin sevgilisiydi. Her şekilde bıçak sırtında yaşıyordu. O bıçağın onu keseceği belliydi. Asıl mesele... senin o adamı bulman gerek. Crooks onu imha etmeden bulman gerek. Hatta şimdi çıkman gerek." dedim.

Yüzüme dümdüz baktı.

"Nereden bulayım adamı söyler misin?" dedi. Haklıydı. Los Angeles' taki virane evleri tarayıp içlerinden birinde yedi yıl önce yaşayan bir adamı bulacaktık... zor işti.

"Bunu yapmanın kolay bir yolu yok mu?"

Derin bir nefes aldı. Karşısında küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordum o sinirliyken. Çok tuhaf bir histi bu. Neyse ki belli etmiyordum. Umarım...

"Yok. Yok işte." Umutsuzdu. Ben de aynını hissediyordum. Ama söylediği şeyi hatırladım. Ölüleri konuşturmakla ilgili söylediklerini.

"Aslında böyle olması iyi oldu." dedim gözlerinin içine bakarak. "Belli ki geçmişini öğrenince Crooks' a zarar vereceksin. Yoksa neden öğrenmeni engellesin ki?"

TUHAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin