33-YOĞUN BAKIM ODASINDA

1.7K 389 1.4K
                                    

Kolumda hissettiğim bir uyuşmayla gözlerimi açtım. Acaba ne kadar zamandır yatıyordum. Cevabını tam bilmesem de dinlenmiş vücuduma bakılırsa uzun zaman olmuş gibiydi. Odada hiç pencere olmadığı için saatin de kaç olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu.

Bugün tam dört gün olmuştu. Tam dört gündür John'un yanında, yoğun bakım ünitesinde kalıyordum. Günleri de ancak bana getirilen kahvaltı servisinden bilebiliyordum.

Tepsinin içinde gelen ve üzerinde basılı Hopkins A.Ş. amblemi olan küçük ıslak mendil paketlerini her gün alıp saklıyordum. Gelen küçük mendiller bu izole odada adeta benim takvimim gibi olmuştu.

İlk gün tüm hastane ekibi çok şaşırmıştı. Şifreyi nasıl bulduğum, kimseye görünmeden oraya nasıl girdiğim konusunda bir çok fikir yürütmüşlerdi. Hatta temizlik ekibindeki bir kaç kişi, önceleri ya büyücü olduğumu ya da ışınlanarak buraya girdiğimi bile iddia etmiş fakat zaman geçtikçe sorgulamayı bırakıp buradaki varlığıma alışmışlardı.

Doktor Rice, beni bulduğu ilk akşam, bana kızarak odadan derhal çıkıp kendi kaldığım odaya gitmemi istemiş ancak sonradan bana acımış ve burada kalmama izin vermişti.

İlk gece John'un tek kişilik yatağında, onun yanına kıvrılıp uyumuştum ancak hemen sonraki gün doktor Rice, belki de onu rahatsız etmemem için, odaya hemen tek kişilik bir yatak getirtmişti.

Buraya görevli dışında başka bir kişinin girmesi yasak olduğu için Darwin de gelemiyordu. Tüm gün ve gece yalnız kalıp, kimseyle konuşmadan, hiç bir şey yapmadan öylece beklemek çok zor olsa da pes etmeden bekleyip, Tanrı'dan bana güç, ona şifa vermesi için dua ediyordum.

Bütün gün hiçbir şey yapmadan durup onun kendine gelmesini bekliyordum. O ise bana inat edercesine günlerdir hiç kıpırdamadan öylece yatıyordu.

Yaraları her geçen gün biraz daha azalsa da hala kendine gelememişti. Onu kolunda bağlı serumun içine koydukları vitamin, benzeri ilaçlar ve sıvılarla besliyorlardı. Bense üzerimdeki kirli kıyafetlerden çok sıkılmıştım. Odada bir banyo olsa da onu yalnız bırakmak istemediğim için yapamıyordum. Aynalara da küsmüş gibi davrandığım için darmadağın olduğuna emin olduğum saçlarımı inatla umursamıyordum.

 Aynalara da küsmüş gibi davrandığım için darmadağın olduğuna emin olduğum saçlarımı inatla umursamıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yanında durup yüzünde en küçük bir kıpırtı veya göz aralaması için ümit ediyordum. Ancak günlerdir bana hiç cevap vermiyordu.  Benim umutlarım da onun yaraları gibi gün geçtikçe azalsa da inatla direniyordum.

İştahım kaçmıştı ve yemek yiyemiyordum. O, bu halde yatarken ağzıma aldığım her lokma boğazıma batıyor, bundan duyduğum büyük suçluluk iştahımı daha da kapatıyordu.

Daha bir önceki ziyaretinde doktor Rice'tan bu yüzden sıkı bir azar işitip, üzerine de bir dizi nasihat dinlemiştim. Tabii, doğru olduğunu bilsem de o anda nasihatleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkmıştı.

ADE [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin