-27-

41K 3K 1.3K
                                    

Multide Mısrap var lfkdjgldfjkl. Ben bu ikisini çok yakıştırıyorum, hele kız öyle tatlı ki benim için ♥

Pera - Pervane


Mısra

İçimde Ufuk'a karşı gittikçe büyüyen sinir beni ele geçirmeden derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Öyle çok sinirli bir yapım yoktu ama Ufuk'un bu yaptıkları beni deli etmişti. Eğer Pars'la bir şey yaşama cesaretim olsaydı, onun hayatına girme cesaretim olsaydı ve bu konuda yardımını isteseydim onunla açık açık konuşurdum ama yapmamışsam bir şeyleri anlaması gerekiyordu.

"Demek kilitli kaldık?" 

Kapının kilitli olduğunu anladığım anda Pars'ın yanına gelmiş, büyük bir çekingenlikle durumu açıklamıştım. O zaten Ufuk'u beklediği için bu durumu çok sıkıntı etmemişti ama burada, onunla aynı yerde bulundukça kalp krizine yaklaştığımı bilseydi galiba endişelenirdi.

"Dur bir arayalım da elini çabuk tutsun. Senin acelen var mı?"

"Hayır." Pars, kafasını usulca sallayıp telefonunu çıkardı ve rehberine girip Ufuk'u aradı. İlk birkaç saniye düz bir surat ifadesiyle Ufuk'un telefonu açmasını beklerken telefonun sesinin salondan gelmesiyle ikimizin de yüzü kireç gibi olmuştu. Sorun Ufuk'un telefonunun burada olması değildi.

Zil sesini 'Biliyorsun' yapmıştı. 

Pars, duyduğu şarkıyla kaşlarını çatarken yaşadığı şoktan dolayı aramayı sonlandıramıyordu, dolayısıyla şarkı çalmaya devam ediyordu. Benim ağzıma takıldığını söylediğim şarkı, Pars'ın beni Kardelen sandığı şarkı...

Yutkundum ve bakışlarımı ayaklarıma çevirdim. Pars da daha fazla oyalanmayıp telefonunu kapatmıştı ama suratındaki tuhaf ifadeden karmaşık hissettiği apaçıktı. Muhtemelen şu an beni düşünüyordu. Bilinmeyeni...

Ortamın atmosferini dağıtmak için konuşan ilk kişi Pars oldu. "Acıktım. Ufuk bir an önce gelse keşke."

"Dolapta yemek vardır, ısıtabilirim istersen."

Pars, çekingen bir şekilde ensesini kaşıdı. "Gerek yok." diye mırıldanmış olsa da bunu utandığı için yaptığını anlamıştım. Gülümseyip kafamı iki yana salladım. "Benim için sıkıntı olmaz, endişelenme. Sen otur ben hemen ısıtırım."

"Eğer sen de yiyeceksen olur." 

"Atıştırırım bir şeyler." Pars, kafasını sallayıp mutfaktaki sandalyelerden birine oturdu ve telefonuyla ilgilenmeye başladı. Bu evi avucumun içi gibi bildiğimden mutfağında zorlanmıyordum. Ufuk'un annesiyle aram çok iyiydi, kendi annemle olamadığı kadar...

Buzdolabından bir tencere yemek çıkarıp ocağın üzerine koydum ve altını yaktım. Tabakları çıkarmak için dolaplardan birini açarken gördüğüm dağınıklıkla iç geçirmiştim. Muhtemelen Ufuk'un annesi onu bulaşık makinesini boşaltması için zorlamıştı ve Ufuk da işini baştan savma yapmıştı. Tabakları oldukça dengesiz dizmişti.

En üstten iki tabak alabilmek için parmak ucumda kalktım. Tabaklara zar zor dokunuyordum. Allah'ım, çok değil... 2 santim uzun olsam olmaz mıydı?

Tabakları uçlarından kavradığımda kendime doğru kaydırdım. O sırada Pars, hiddetle bağırmıştı. "Mısra, dur!"

Ardından ben ne olduğunu dahi anlayamadan eliyle başımı sarıp beni kendine çekmiş ve elini tabaklara dokunan elimin üzerine koymuştu. Göz ucuyla ellerimize baktım. Tabii ya, dengesiz duran tabaklar üzerime düşecekti neredeyse. Pars sayesinde duruyorlardı. Elini başıma sarıp kendine doğru çekmesi de olası bir tabak düşme durumunda kafamın yaralanmaması içindi.

ESKİ HAT 2 | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin