- Eins -

170 12 7
                                    

📍Başladığınız zamanı yazarak anı olarak kalmasını sağlayabilirsiniz :)

•••

— Jungkook

"Sevgili Günlük,

Bugün de tekrardan uğruyorum senin sayfalarına, bugün de içimden geçenleri satırlara dökeceğim,sıra sıra.
Bugün Yoongi ile harabe bir sokağın önünden geçip gidecekken bir kedi gördük. Kediyi okşadım, patilerini sevdim. Tıpkı Yoongi'ye benziyordu. Süt beyaz teni ve bir kedi tüyü kadar yumuşak görünen saçları. Kollarım arasına aldım kediyi. Çok şirindi ve küçüktü. Ona 'Bu kediyi yanımızda getirebilir miyim?' Diye sorduğum da kedilerden nefret ettiği için ilk başta reddetmiş sonra üzüldüğümü görünce kabul etmişti isteksizce. Küçüklüğümden beri beni bir abi edasıyla sevip, koruyup, kolluyordu. Ama ben bunu istemiyordum. Her ne kadar yanlış olduğunu bilsem de zihnimde ki düşünceleri sonlandıramıyor ve içimde yeşeren aşk tohumlarına engel olamıyordum. Beni bir abi gibi değil sevdiğim adam olarak koruyup kollasın, sevsin istiyoru-"
Bir anda odayı kaplayan telefon sesi ile masamın üzerinde ki telefonu alıp görüş açıma yerleştirdiğimde arayan kişinin Yoongi olduğunu gördüğümde gözlerim kısılana kadar telefona bakarak anlamsızca tebessüm etmiştim. Dışardan biri delirdiğim kanısına rahatça varabilirdi. Telefon çalmayı keseceği sırada hayal dünyama çok fazla daldığımı farkederek telefonu açıp kulağıma koydum. Gereksiz heyecanı yitirmek adına bir nefes aldım.

"Alo Yoongi hyung?"

Evet ona 'hyung' diyordum. Çünkü o benden iki yaş büyüktü.

"Jungkook, uyuyor muydun?"

Kafamı duvar saati yönüne kaldırınca saatin 12'yi geçtiğini gördüm. Açıkçası ben de ne ara zamanın geçtiğini farkında değildim.

"Hayır, can sıkıntısından biraz televizyon izliyordum. Niçin bu saatte aradın, bir şey mi oldu hyung?"

"Hayır olmadı. Sadece canım sıkılmıştı biraz dışarı çıkabilir miyiz diyecektim."

Heyecanla gözlerim parlarken kafamı salladım.

"Jungkook?"

O sırada kafamı sallayışımı görmediği aklıma dank edince salaklığıma içimden küfredip, "Evet hyung, benim de canım sıkılıyor zaten iyi olur." Dedim.

Yoongi "O hâlde yarım saate dışarda seni bekliyorum ufaklık." Diyerek gülmeye başladı. Sersem şey!

Telefon kapandığında her seferinde sinir olduğum ufaklık kelimesini bastırarak söylemesine aldırış etmeden gardrobuma yöneldim. Güzel bir pudra pembesi, anime baskılı bir tişört ve beyaz ayak bileği kısmında ise piercing olan bir pantolon giydim. Bileğime gümüş bir bileklik taktım. Ve ayaklarıma da en sevdiğim markanın kullanmaya kıyamadığım ayakkabılarını üst raftan çıkartıp giydim. Masanın üzerindeki belirli bir miktar parayı cebime atıp telefonumu yatağın üzerinden alarak arka cebime sıkıştırdım. Üzerime en cezbedici parfümlerimden birini sıkıp, masanın üzerindeki günlüğümü dolabımın en üst rafına saklayıp odamdan çıktım. Aşağı katın merdivenlerini sessizce aştığımda koca salonun bomboş olduğunu görünce herkesin yattığı tescillenmişti. Onları uyandırmamak adına yavaş adımlarla kapıya ulaştım. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda Yoongi yine o mükemmelliğiyle dikkatimi dağıtmıştı. Siyah spor pantolon, siyah tişört ve siyah son model spor arabasıyla kombin yakalamıştı sanki. Kalçasını arabaya yaslamış, narin parmakları arasındaki sigarayı içiyordu. Dudaklarından çıkan duman olmak isterdim. İki pembe etin arasından süzülüp havayla karışan duman...

Salak salak bakmayı kesip yanına ulaştığımda sonuna geldiği sigarasını söndürmek adına arabasına bastırmıştı.

Arabaya bindiğimizde hiç kimsenin konuşmaması ve caddelerin gece olduğu için sessiz olması canımı sıkmıştı. Ben de ortamdaki gergin havayı defetmek adına konuşmaya başladım.

"Hyung bugün günün nasıl geçti? Canını sıkan bir şey var sanki."

Başını yoldan birkaç saniyeliğine ayırıp bana baktıktan sonra başını yola geri döndürdü. Derin bir iç çektiğinde, canını sıkan bir şeylerin olduğu tescillenmişti.

"Söyle bakalım, bir şeyler var sende dökül bakayım." Sevimlice söylediğimde ellerini başıma uzatmış ve karıştırmıştı. Ellerinin değdiği saç tutamlarım teker teker yanarken, bir kıvılcım sarmıştı sanki bedenimi. Elini başımdan çektiğini bile sonradan farketmiştim.

"Beni çok iyi tanıyorsun, kook. Bu aralar şirketteki iş yoğunluğu canımı sıkmaya başladı. Babam toplantı, iş kontrolü gibi işler dışında herşeyi bana yükledi. O, bana şirkete alışmamı ve bu şirketin gelecekteki sahibi olduğumu söylüyor durmadan."

Onun canını sıkan şeyi anlamıştım. Ama şöyle bir durum vardı. Bay Min, büyük bir holding sahibiydi ve adam yaşlı olduğundan şirketi en büyük oğluna devretmek gayet iyi fikirdi. Bu yüzden bana göre alışması için önceden önlem alması iyiydi.

"Hyung yani işlerin her ne kadar ağır olsa da orasının artık yüzde 50'lik kısmı senin. Artık alışman ger-"

"Ben daha 23 yaşındayım! O piç beni liseden sonra okutmadı, şimdi ise kendinden çok sevdiği şirketinde köpek gibi çalıştırıyor beni!"

Aniden çıkışması ve bağırması sonucunda biraz korkmuştum. Gözlerim dolmuştu.

"Hayatım boyunca eğlenememiş, hep onun istediği gibi bir hayat yaşayıp, hayatımı onun istediği şekilde şekillendirdim! Kimse 'Yoongi sen yaşadığın hayattan zevk alıyor musun?' Diye sormadı bana!"
Aniden arabayı frenlemiş ve elini direksiyona sertçe vurmuştu. Arabanın ani fren yapması sonucu arabanın ön camına savrulmuştum.

Küçüklüğümden beri hep el üzerinde tutulmuş, şımarmamış, insanların kalplerini kırmamaya özen gösteren biri olmuştum. İyilikle dolu hayatımda böyle alışık olmadığım bağırışmalar gözümü korkuttuğundan gözlerimin dolmasına hiçbir zaman engel olamamıştım. Bu her ne kadar -insanlara göre- güçsüzlerin savunma mekanizması olarak gözükse de bu pekte umrumda değildi.

Anlımda hissettiğim acı veren sıvı hissettiğimde elimi oraya götürdüm.

Kandı.

Gözlerim yavaş yavaş netliğini yitirip damlaları yanağımı ıslatsa da kızgın bir Yoongi'nin üzerine gidilmemesini sevmediği için sustum.

O ise direksiyona kafasını dayamış ve haline küfretmeye devam ediyordu.


•••

Görüşlerinizi bildirebilir ve en çok beğendiğiniz kısmı belirtirseniz sevinirim.

– DJ PaGWeİmON

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 08, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Boy with love : y∞nk∞kWhere stories live. Discover now