"Peki, mantıklı argüman. " dedi Tom arkasına yaslanırken. 

"Tek bir sorun var. Tom, Sandra'ya ne kadar güvenebilirsin?" Tom, Ethan'ın sorusu karşısında dondu kaldı.

"İlk gelenin Miles olması gerekli mi ki? En sona onu bırakabiliriz. " dedi Tom konuyu arkadaşından uzaklaştırmak için.

"Diğerlerini tekrar bize karşı çevirebilir ilk onun olması gerekli. " dedim özür dileyici bir bakışla. "Christina bir şeyi en fazla 65 saniye mi maddesellikten uzaklaştırabiliyorsun?"

"Daha önce de dedim ya. " diye çıkıştı Christina hala saçını düzeltmeye çalışırken. Ethan'ın burnuna soktuğum için doğal olarak geri istememişti.  

"Tamam, o zaman bu biraz sıkışık olacak. Hızlı olmak zorundayız. Ben buzdan bir hücre oluşturacağım. Miles bize geldiğinde Christina'nın yok ettiği hücre geri gelmeden onu oraya kıstırmak için sadece 65 saniyemiz olacak. "

"Tamam, bu biraz zor olacak ama yapılabilir. Sonra?"

"Sonra sen Miles'ın beynini yıkayacaksın. Ya da her ne yapıyorsan onu. Sonra Tom bizi oradan... Demir Saray'a götürecek. En hızlı kim koşabilir?" diye sordum. Tom ve Ethan doğrudan Tess'e baktılar.

"Ne yapmam gerek. "

"Bana başka bir kurucu söyleyin. Hadi ama, Ed ve Carl öldü. Martin, benim kurtardığım çocuk hala meclise dönmedi. Miles'ı da elersek ben başka kimseyi tanımıyorum. "

"Gani. " dedi Teresa. "İsagani. Onu bulup Demir Saray'a kadar beni kovalamasını sağlayabilirim. "

Onlara planın geri kalanını anlattım. Herkesi farklı yerlere çekip birbirlerini etkilememelerini sağlamak gerekiyordu.

"Çok önemli bir şeyi göz ardı ediyorsun. Ya tek başlarına gelmezlerse?"

"Miles benimle tek başına yüzleşmek isteyecektir. Tek gelecektir. En azından Sandra inandırıcı olduğu sürece. "


Planda anlaştıktan sonra dinlenmeye karar verdik. Ben hemen harekete geçmeyi önersem de onlar en azından ertesi günü beklemeyi ve bana biraz daha iyileşme şansı verme konusunda ısrarcı olmuşlardı. Haklılardı şimdi bile karnıma giren bir krampla banyonun yolunu tutmuştum. Ethan da arkamdan gelmeyi ihmal etmemişti. Gerçekten sınırlar konusunda bir konuşma daha hak ediyordu.

"Akşam yemeği yemedin. Aç olduğun için kıvranıyor olabilir misin?" diye sordu gerçekten de ben iki büklüm halde kıvranırken.

"Sanmıyorum. Niye olduğunu bilmiyorum. " dedim krampın rahatlamasıyla ayağa kalkarken. En azından kusmamıştım. Bu da bir şeydi. Çıkmak için adım atmıştım ama Ethan beni durdurdu. Banyo dolabından yeni gazlı bezler çıkardığında şaşırdım. Sonra buzdolabının içinden antiseptik şişesi çıkardı. "Bunları-"

"Benim işim değil, övgüyü sahiplenmek isterdim ama Tom laboratuardan dönerken getirmiş. " Önümde eğildi. Başı tam- Ah Tanrım. Nefesimi tuttum bu utandırıcı pozisyondan dolayı. "Şimdi bunu içeride de yapabilirim ama- " Elbisemi yukarı doğru sıyırırken. Sargıları çıkarması için... Nefesimi daha uzun tutabilirdim ama sargıları çıkarması için iç çamaşırımın içine... Hayır. Hayır. "Claire. " Ethan hareket etmeyi kesti rahatsız olduğumu fark edince. "Teresa'nın yapmasını ister misin? " Hayır, istemezdim. Pubik kemiğimin altından geçen sargılara dokunacak tek kişinin kendim olmasına yeğlerdim. Keşke bacağım falan kopmuş olsaydı da Ethan'ın nefesini şu an olduğu yerde hissetmek zorunda kalmasaydım.

"Kendim yaparım. " dedim elinden gazlı bezleri alırken. Daha çok çekmiştim o da ne yapacağını bilmez bir halde bana bakakalmıştı ama idare etmek zorundaydı. Ona arkamı döndüm. Gitmesini beklesem de hiç hareket etmedi. "Nefesini popomda hissedebiliyorum bari ayağa kalk. " dedim sinirle. Boğulur gibi bir ses çıkararak arkasına düştü, duşun camına sırtını çarptı. Hak etmişti. Oh olsun. Elbisenin arkasını indirerek sadece ön kısmını bir elimle topladım. Ama Sandra'nın sıkı sıkıya sardığı elastik bandajı çözmek tek elimle işkence gibi olmuştu. Ama şükürler olsun ki Ethan tekrardan kendisi yapmaya kalkışmamıştı. Kanlı bandajlar, Miles'ın yüzünden olmuştu hep, lavabonun içine düştü. Ama onlar olmadan daha rahat nefes aldığımı fark edince şaşırmıştım.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now