Karşısında oturan kadın sabır dilercesine derin bir nefes alıp açılan kapıya doğru büyük bir hevesle bakmıştı. Kurtarıcısı gelmişti işte!
"Ah minik kurabiyem, sen mi geldin?"
Kim Namjoon' u hayatı boyunca şoktan şoka sürükleyecek bir ton olay olmuştu. Bunların başını çeken de elbette minik kurabiyesi(!) biricik sevgilisiydi. Kaşları çatılmışken, kızıl saçları ve gözlerinde ki ışıltıyı paylaşan gülümsemesi ile sevgilisi ona sarılmış ve hızlıca kulağına fısıldamıştı.
"Bana ayak uydur yoksa belanı sikerim."
Melek yüzlü şeytanının beline elini yerleştirip oturan kıza hafifçe gülümserken çaresizliği iliklerine kadar hissediyor ve bundan aşırı zevk alıyordu.
"Misafirimiz mi vardı yavrum."
Hoseok, suratını buruşturmamak adına kendini zorlarken ayaklanan kız az biraz dayanmasına yardımcı olmuştu.
"Rahatsızlık için üzgünüm. İyi günler."
Kız kapıdan çıkana kadar Hoseok gülümsemiş ve sevgilisinin omzundan elini bir an olsun çekmemişti. Namjoon için o an melekler bir olmuş şarkılar söylüyor evin içini adeta beyaz ışıklarla donatıyorlardı ki kapanan kapı ile bu da son buldu.
"Geç gelmen yetmezmiş gibi bir de milletin yanında bana yavrum falan de. Helal böyle devam et, gülüm deyip arabanın ardına da resmimi yapıştır tam olsun. Hayır amacın beni öldürmekse söyle bileyim de ona göre bende silahlarımı hazırlayayım."
Namjoon ağlamaklı bir ifade ile kravatını gevşetirken, Hoseok çoktan telefonunu eline almış ve iğrenen surat ifadesini anında değiştirerek telefonu açmıştı.
"Bende tam çizimleri yolluyordum."
Genç adam takım elbisesinin ceketini çıkartarak gömleğinin kollarını kıvırırken, kendisine çemkiren patronuna karşı sakince konuşan sevgilisini izlemeye başlamış ve gülümsemesini bir an olsun kaybetmemişti.
Hoseok telefonu kapatıp gözlerini devirirken söylenmeden edememişti.
"Kel herif! Ömrümü yedi hala doymak bilmiyor."
Söylenmeye ara verip kendisini izleyen adama bakarken, dudaklarını tapılası bir güzellikte kıvırmış ve kendisine bakan adama elini uzatarak sesinden taşan sevgiyle konuşmuştu.
"Eve hoş geldin."
Genç adam zarif parmaklara, uzun ve kemikli parmaklarını geçirirken gamzelerinde oynaşan mutlulukla gülümsemişti.
"Hoş buldum."
§§§
Park Jimin | Lee Jiwon
§§§
"Sen ağladığında peçete bulamadığı için tişörtüme burnunu silen insansın. Ne demek ben kimim ki?"
Şişen boyun damarları biraz daha zorlanırsa patlayacağını yeteri kadar ifade ediyordu ama Park Jimin' in pekte umrunda olduğu söylenemezdi. Sakin kalmaya çalıştıkça onu çileden çıkaran insanlar etrafına doluşuyordu ki aşık olduğu çocuk tam anlamıyla yürüyen bir belaydı.
"Pis yalancı! Ben hayatta peçetesiz dolaşmam."
Jimin hırlarcasına bir ses çıkarıp elini saçlarına geçirdiğinde Jiwon, gözlüklerini düzeltip yutkundu. Gözlerini başka tarafa çevirse sinirden kuduran bir arkadaşı vardı ve çoğu zaman anlamsız durumlarda kalakalıyorlardı. Üstelik hala ağacın tepesinde, Jimin' den kaçma sebebini de hatırlayamıyordu.
"Şu lanet ağaçtan in!"
Başını olumsuz anlamda sallayan çocuğa bakarken ağaça tekrardan çıkmayı denemeyi düşünmedi değil ama imkanı yoktu. Zaten 28 kez denemiş ve her defasında başarısız olmuştu.
"İnersem beni döversin!"
Normal olayları bile aşırı derecede dramatize eden Jiwon' a bakarken bakışlarında aşktan ziyade öfke seçilebiliyordu ki bunun için kendisini asla ve kat' a suçlamıyordu. Ona aşık olduğunu belli etmek için her boku denemiş ve aldığı tek sonuç ' ablama yürüyeceksen bunu direk yap enişte' cümlesi olmuştu. İçi yanıyordu ve bu yangın her an gün yüzüne çıkarak Jiwon' un beyinsiz beynini dağıtabilirdi.
"Tanrı aşkına! Ne zaman dövdüm seni?"
Genç adam yerinde hafifçe kıpırdanıp kucağında ki kitabı biraz daha sıkı kavradı.
"Herşeyin bir ilki vardı ve ilkimin böyle olmasını istemiyorum."
Jimin pes ederek derin bir nefes alıp ağacın altından çıktı. Yüzünde durgun bir ifade vardı.
"Tamam gidiyorum. Eve geçtiğinde mesaj at."
Bu kadardı. Park Jimin' in öfkesi, fevri tavırları ufak bir kırılma noktasında takılı kalarak yok olmuş ve omuzları hayal kırıklığı ile çökmüştü.
"Jimin! Ben ağaçtayken ablama sırnaş bence. Fırsat ayağına kadar geldi."
Normalde asla dalga geçemeyeceği Jimin ile ağaçta olmanın verdiği rahatlıkla dalga geçerken içinde bastırdığı duygular ile hareket ettiğinin farkında değildi. Öfkeli olduğunun, hatta çok büyük bir öfkeyi kalbinde taşıdığının farkında olmadan sadece onun yanında kalabilmek için ablasına sığınan bir adam olduğunu asla kabullenmeyecekti.
"Ablanı sevmiyorum lanet olası!"
Jimin' in gür sesi yüzünden oturduğu yerde hafifçe irkilip dallara biraz daha sıkı tutunmuştu. Ama korkusu anlamsızdı, Jimin asla ağaca çıkmayacak ve onu dövmeyecekti.
Jimin arkasını dönüp Jungkook' u döverek stres atmak için eve doğru ilerlerken mırıldandı.
"Sevdiğim sensin."
###
Aralarında ki ilişkiyi azcık anlaşıldın diye şey yapayım dedim açdmdm İlk b&b kurgum. Çok saçma olursa affedin aldkfkf
Tanıtım videosu 💕
ESTÁS LEYENDO
Cherish Me | TaeJin
Fanfiction[ tamamlandı ] Kral / Dram / Yaoi Taehyung, katilinin peşine düşer, ❝ Sana ölümü anlattım. Sense usulca ölü kalbime dudaklarını yasladın. ❞
~•*§*•~
Comenzar desde el principio
